YAZ DİNLENCESİ


Öğrenciler, karnelerini alıp yaz dinlencesine girdiler. Aylardır süren “okul, ders, öğretmen, sınav” sözcüklerinden uzak, yaklaşık üç aylık bir uzun dönem var öğrencilerin önünde. Bu arada öğretmenlerin de yaz dinlencesinde olduklarını söyleyelim. Demek ki hem öğrenciler hem de öğretmenler olanakları elverdiğince ve gönüllerince dinlenecekler.      

Bir çocuk kötü bir karneyle gelmişse eve, bunda başta anne, baba ve öğretmen olmak üzere birçok kişinin payı var. Çünkü onu, başarıya götürecek koşulları hazırlaması gereken bu kişiler, görevlerini ya yapmamış ya da eksik yapmıştır. Sorumluluğunu yerine getirmeyen anne, baba ve öğretmenin başarısızlığın bütün yükünü öğrenciye yükleyerek kendi sorumluluklarından kaçamazlar. Bu nedenle kendi iç hesaplaşmalarını açık yüreklilikle yapmalılar.

Öğretmenlerden: “Çocuğunuz benim dersimi sevmiyor. Bu nedenle de çalışmıyor bu derse.” sözlerini sıkça işitiriz. Peki, niye sevmiyor bu dersi çocuk? Bu dersi sevmesi için sen ne yaptın öğretmen arkadaş? Dersi sevdirmek, çocuğun içini öğrenme coşkusuyla doldurmak öğretmenin yapması gereken bir iş değil mi?

Velilerin hiç unutmaması gereken şey, çocuklarının isteyerek başarısız olmadıklarıdır. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir çocuk; bilerek ve isteyerek başarısız olmaz. Başarısızlık, hiçbir çocuğu mutlu etmez. Zaten o, gece gündüz demeden neredeyse her an başarısızlığını usundan çıkarmıyor. Bu nedenle kendince iç hesaplaşmalar yapıyor. Yine kendince başarısızlığına, çözümler bulmaya çalışıyor. Başarıya gidecek yolda kendine yeni bir başlangıç yapmak için kafa yoruyor. Yani doluya koyuyor almıyor, boşa koyuyor dolmuyor. Çoğu zaman çıkmaz, karanlık sokaklarda yol arıyor kendine. İşte, bu durumu anne ve baba fark edip anlamalı ve çocuğu bu çıkmaz, karanlık sokaklardan aydınlığa çıkarmak için onun elinden tutmalı.

Veliler, dinlencede çocukların karnelerindeki olumsuzlukları sorgulamamalı. Çünkü olan oldu, biten bitti, geçen de geçti. “Olanla ölmüşe çare bulunmaz.” der halkımız. Karnesindeki olumsuzlukları ikide bir çocuğun başına kakmak, onun dinlencesini zehir ettiği gibi derslerden ve okuldan soğumasına da neden olur. Onları, başarısızlıkları nedeniyle sorgulamak yerine, başarısızlığın nedenlerini ortadan kaldıracak çabalar göstermeli.

Öğrencinin başarısızlık nedenlerini, sağlıklı bir biçimde belirlemeli. Be nedenler, elbirliğiyle ve usçu çözümlerle yok edilmeli. Bunu yaparken çocuğu suçlamak hiç yapılmaması gereken bir şey. Çünkü sorunlar, kişiyi suçlayarak ya da günah keçisi bularak çözülmez. Sorunların çözümü için onları ortaya çıkaran koşulları yok etmeli. Çocuğu sürekli suçlayarak, onun tinsel evrenine darbeler indirerek, çocuğu cezalandırarak, ağız tadıyla geçireceği bir dinlenceyi burnundan getirerek o, başarıya ulaşamaz. Tam tersine başarısızlığı daha da artar, onda kalıcı bir davranışa ve yaşam çizgisine dönüşür.

Dünyanın hiçbir yerinde karşınızdakine kötü söz söyleyerek, onu aşağılayıp suçlayarak başarıya ulaşmış bir insan yok! İnsan kötü sözlerle değil, iyi davranış ve sözlerle kendini düzeltip doğruyu yapar. Öncelikle sana yapılmasını istemediğin bir davranışı, karşındakine yapmayacaksın. Hele çocuğuna hiç yapmayacaksın! Sana söylenmesini istemediğin kötü sözleri, çocuğuna söylemeyeceksin, hem de asla. Kötü söz, karşındakini aşağılama. Ona hep olumsuzlukları söyleme, bir eğitim yöntemi olamaz, olmamalı.

Dinlence, yalnızca yan gelip yatma dönemi değil. Bu dönemde özellikle öğrenciler kitap okuyarak, spor yaparak, kültürel etkinliklere katılarak, gezi ve gözlem gezilerinde bilgilerini, görgülerini, duygudaşlıklarını artırabilirler. Tarihsel yerler, özellikle gezilmeli hem öğrenciler hem de öğretmenlerce. Çünkü tarihten öğrenilecek, ders alınacak çok şey var.

Bir çocuğa, sorumluluk duygusunun aşılanacağı en iyi yer evi. Evde sorumluluk almayan çocuk, okulda da yaşamın değişik alanlarında da sorumluk almaz. Demek ki ona, sorumluluğu verecek olan anne ve babası. Yaz dinlencesi, ona hem sorumluluk alışkanlığı hem de bazı becerileri kazandırmak için fırsata dönüştürülmeli. Dinlencede bazı ev işlerine yardımcı olması sağlanmalı. Yemek pişirme, alışveriş yapma, ev temizleme, giysileri katlayıp yerlerine yerleştirme, odasını toplama, sofrayı kurup kaldırma gibi işlerde anne ve babasına yardımcı olması onun alışkanlıklarını, becerililerini olumlu yönde geliştirecektir. Yaz dinlencesinde, çocukların aylak aylak dolaşmasına izin verilmemeli. Onlara paylaşma, dayanışma, işbirliği yapma alışkanlığı kazandırılabilir. Ayrıca emek harcayarak yemenin, alınteri dökerek bir iş yapmanın önemini yaşayarak öğretmeli.                      ,

En iyi dinlenme, doğayla baş başa olmak. İnsan, doğadan çok şey öğrenir. İyi bir doğa gözlemi öğrenciye, kimi zaman yaşamdaki sorumluluklarını da öğretir. Doğayla ilişki, çocuğun hem el becerilerini hem de düşünce geliştirme ve varlıklar arasında ilişki kurma yeteneğini artırır. Bu nedenle yaz dinlencesinde çocuklar, doğayla baş başa olmalı fırsat buldukça. Doğada bitkilerin bir meyve vermek için gösterdiği çabayı görmeli. Bir hayvanın karnını doyurmak için harcadığı emeği, verdiği savaşımı yerinde gözlemleyerek anlamalı. Yaşamın bir savaşım olduğu gerçeğini bilmeli çocuk. Doğada hiçbir başarının rastlantı olmadığını ve bir çalışma, emek gerektirdiğini gözlemleyerek kavramalı. Doğanın öğretmenliği, bir kişiye çok şey öğretir. Yeter ki veliler, çocuklarını doğadan soyutlamasınlar.

Aslında yaz dinlencesi hem dinlenme hem de bir eğitim fırsatı. Yeter ki bu fırsatı doğru ve yerinde kullanalım. Yaz dönemi, çocuklara kitap okuma alışkanlığını kazandırılacağı bir fırsat zamanı. Doğanın ve tarihin keşfedilmeyi beklediği bir dönemde, çocukları telefona, tablete, sanal oyunlara tutsak etmeyelim asla.

Kişi, en güzel çalışarak, üreterek, öğrenerek, kendini aşarak dinlenir. Yaz dinlencesinde çocuklara yol gösterici olalım. Dinlenceyi, onlar için bir eğitim fırsatına dönüştürelim.

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       13 Haziran 2025


2 yorum:

  1. Usunuza kaleminize sağlık.Bilgikendiren ve düşündüren bir yazı.Neden düşündüren? Çünkü hepimiz biliyoruz ki sorunun kaynağı olmayan olamayan eğitim politikalarında.İsmi milli olan ama hiç bir millî vasfı olmayan eğitim Bakın cumhuriyet tarihinde milli diyebileceğimiz tek dönem Köy enstitülerinin kurulup yoksul köy çocuklarının yaşama eğitimli bilgili aydın birer insan olarak yetişmeleri için uygulanan eğitim ve öğretim politikalarıdır.Maalesef bu okullarda çok uzun soluklu olmadı.Aydınlanmaya karşı olan politikacıların ,feodal yapının zorbalarinca kapatıldı.Sonrası ise malum.Tamamen ezbere dayalı ve sürekli değişen yenisin öncekini aratan eğitim politikaları.Akp döneminde ise dinselleştirilen laik eğitim sisteminden vazgecis.Biz bu sistemsizliği aşarız.Örnek önümüzde.Köy enstitüsü modeli.

    YanıtlaSil
  2. Bir ogretmenden beklenen bir pedagoji yazısı... Tatildeyken de öğretmenlik hem de hem anne-babaya hem öğrenciye dönük ...
    Eğitimli anne babaların çocukları bir değil, iki hatta uç adım önde.

    YanıtlaSil