ÖFKELİ BABALAR


Bazı babalar, nedense çok öfkeliler… Öfkeli olmayı erkek olmanın, babalığın bir gereği olarak düşünür bu kişiler. Bu tür kişiler, pek gülmez. Yüzü asık durmayı, ağır başlılık sanırlar ne yazık ki. Çocuklarıyla fazla konuşmazlar. Eşlerine karşı buyurgandırlar. Eve girdiklerinde, sokaktaki tavrı değişir bu kişilerin. Kaşlar çatılır, yüz asılır, sırtında kilolarca yük varmış gibi yorgun bir görüntü verirler. Babanın yüzü mahkeme duvarıdır adeta.

Evde bazı işler yolunda gitmeyebilir. Her zaman istenen yemekler pişmez. Kimi zaman ev, dağınık olabilir. Çoğu zaman çocukların devinimi söz konusudur. Bu nedenle eşyalarda kırılıp dökülme ve yer değiştirmeler göze çarpar. Bu tür durumları hemen fark edip bağırıp çağırmaya başlar öfkeli baba. Sağı solu kırıp döker. Bu bağırıp çağırma şiddete de dönüşebilir. Evdeki herkes, payını alır bu öfkeden. Böylece evin tadı tuzu kalmaz. Ne evdeki bireyler kendi aralarında söyleşir ne de yüzler güler. Evde korkuya dayalı derin bir sessizlik vardır. Kimse, öfke patlamasını üstüne varmak istemediğinden susar.

Bir süre sonra öfkeli baba, sıkılır sessizlikten. Evde olan biteni denetliyormuş, her şeyden haberi varmış gibi öfkeli bir ses tonuyla sorular sorar. Bu sorulardan anlaşılır ki evde olanlardan haberi yoktur. Aslında bu, bir hesap sormadır kendince. Bu tür babaların çoğu, çocuklarının kaçıncı sınıfta okuduklarını bile bilmez. Bu tür babalar, çok az şey beğenir. Ya yemeği tuzlu bulur ya da çayı demsiz. Çocukların yemek yemesine karışır. Onların düzgün bir biçimde sofraya oturup nasıl yemek yiyeceklerini bilmediklerini söyler. Öfke, evi öylesine sarıp sarmalar ki; evin havasında, kokusunda ölüm sessizliği egemen olur. İnsanların ne yediği yemek olur ne de içtikleri su. Yenilip içilen ağıdır artık.

Öfkeli babaların çocuklarına olumsuz etkileri çok belirgindir. Öfke, çocukları içten içe yiyip bitiren bir kurt. Çocukların mutluluk düşleri, öfke seline kapılıp gitmiştir sürüklenerek.

Öfkeli babayla büyüyen çocukların özgüvenleri eksiktir. Çünkü onların doğuştan gelen ve ev ortamında güçlenmesi gereken özgüvenleri, öfke saldırılarıyla un ufak olmuştur. Özgüveni en çok örseleyen ise korkudur. Bu tür çocuklar, sürekli korku içinde yaşadıklarından kararlı olamazlar. Kendi kararlarını veremez, bağımsız iş yapma konusunda yüreklilik gösteremezler. Hep ikircikli davranırlar. Kararsızlık, onların amaçlarına ulaşmadaki en büyük engelleri. Özgüvenleri yok olduğu için yaşam yolculuğunda başarısızlık yakalarını bırakmaz. Bu da öfkeli bir babanın eseri olarak son soluklarını verinceye dek onların sırtlarında taşıdığı bir kambur.

Öfkenin tutsağı olmuş babalar, aslında çocuklarını eğinsel ve tinsel olarak tutsaklaştırır ökeye. Bu çocuklar, duygusal yolculukları öfkeye kurban edildiğinden insanlarla duygudaşlık kurmaları neredeyse olanaksız. Duygudaş olamadıklarından karşısındaki kişiyi anlamaları oldukça zor. Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini anlayamayan bir çocuk, onlarla yararlı ve sağlıklı bir ilişki kuramaz. Bu da onun yaşamını derinden etkiler. Duygudaş olmayan birinin ne işte ne toplumsal yaşamda ne de evin başarılı, mutlu, erinç içinde olması neredeyse olanaksız.

Öfkenin egemen olduğu evlerde büyüyen çocuk, sürekli gergindir. Dokunsan, patlayacak gibidir. En küçük sorunda, karşısındakiyle kavga dövüşe hazırdırlar. Başkalarıyla yaşadığı küçük sorunları, barışçı çözüme kavuşturmak; insanlarla kavga yerine, uzlaşmayı seçmek onlar için seçenek olmaktan çoktan çıkmıştır. Çünkü doğduğu günden beri uzlaşmanın nasıl olduğunu, hangi durumlarda başvurulması gereken bir yol olduğunu öğrenmemiştir ne yazık ki. Bilip öğrenmediği bir şeyi, yaşama geçirmesi de olanaksız. Bu nedenle kabına zarar veren keskin sirke gibidir neredeyse günün yirmi dört saati.

Öfkeli babaların tinsel olarak sindirdiği çocukların en belirgin özelliği, kendilerini değersiz olarak görmeleri. Değersizlik duygusu, onun kendi kendine işe yaramaz biri olduğunu düşündürüp duyumsatır. Bu da onun toplumsal ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Kişi, kendini değersiz gördüğünde sonu hiç de iyi olmayan üzücü durumlar olabilir. Bu tür kişiler ya kendi canına kıyar ya da başkalarının canına. Aslında bu sonu yaratan çocuk değil, öfkeli baba.

Öfke yellerinin estiği, kızgınlık sellerinin önüne geleni alıp önüne kattığı bir evde büyüyen çocuk, sorunluluk almaz. Sorumluluk almamak için köşe bucak kaçar. Sorumluluk almadığı için de iş yaşamında başarısızlığa tutsak olur. Çünkü sorumluluk alırsa sonunda nasıl olsa başarısız olacağını düşünür. Çocukluğunda iyi de yapsa kötü de babasının öfke selinde boğulup soluksuz kalmıştır. Her an babasının yerini tutacak patronu, amiri, müdürü, iş arkadaşı olabilir korkusunu yaşatır içinde. Bir de içinde sürekli var ettiği “Ya başaramazsan…” kaygısı onun elini ayağını, yüreğini, beynini bağlar. Bu, onu sorumluluk almaktan alıkoyar.

Öfkeli babanın esip gürlediği evde büyüyen çocuk, çalışma ortamındaki insanlar, akrabaları, arkadaşları ya da tanımadıklarıyla iletişim kuramaz. Çünkü iletişim kurmaktan korkar. Belleğine ve yüreğine yerleşen öfke duygusu, onu iletişim kurmaktan uzaklaştırır. İletişim demek, öfke demektir ona göre. Çünkü yaşamı boyunca hep sonu öfkeyle biten bir iletişim yaşamıştır. Bu nedenle iletişim, onun için öfkeyle eşdeğer.

Çevresindekilerle iletişim kuramayan kişi, dış dünyayla ilişki kuramaz. Böylece dış dünyadan uzaklaşır, kendini çevresindeki insanlardan soyutlar. Kendini, yalnızlığa tutsak eder. Onun için dünya yalnızca kendisidir. Bu, birçok soruna neden olur. Bu kişinin tinsel ve eğinsel sağlığı bozulur. Yaşam, ona tat vermez. Mutluluk, erinç, başarı bu kişiler için bilinen bir şey değil. Bilinmediği için bunlar için savaşmak gereksiz olur. Bu kişiler için yaşamın farklı renkleri yoktur. Tek renk vardır, o da kapkara bir dünya. Işıkların solduğu, umudun tükendiği, eziyetlerle dolu bir dünya. Bu durum, onu yaşamın renkliliğinden, inişli çıkışlı yollarından, dayanma gücünden, insanlardan ve diğer canlılardan var olduğu gerçeğinden uzak tutar.

Öfkeli baba davranışı, genellikle atadan dededen öğrenilir. Bu nedenle bu yanlışların düzeltilmesi, sayrılık durumuna varan öfkeli olma durumu sağaltılabilir.

Öfkeli babalar yüzünden birçok çocuğun yaşamı başlamadan biter. Dünyanın keyfini süremez, yaşamın nimetlerinden yararlanamaz, bir damla mutluluğu tadamaz birçok çocuk. Bir kişinin yarattığı sorunların temelini, onun çocukluğunda aramalı. Çocukluk döneminde yapılan ebeveyn yanlışları çocukların yaşamını zindan eder. Bu nedenle anne ve baba eğitimi vazgeçilmez koşul olmalı. Yaşı, işi, sosyal konumu ne olursa olsun her kişinin eğitime ivedilikle gereksinimi var. Eğitilmeyen kişi; toplumun geleceğini, yarattığı sorunlarla tehlikeye düşürmekte. Bu gerçeği anlamamak da bir eğitim sorunu değil de nedir?

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  3 Haziran 2025

 

 

2 yorum:

  1. Kalemine Efendi Kalan, Adil öğretmenim,

    Aile içindeki otoriter,
    baba figürünün çocuklar üzerindeki kalıcı etkileri vardır.Bu tür davranışlar çocukların psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkiler ve aile içindeki iletişimi engeller..Müdaheleci babalar çocukları değersiz kılar.Birey olmalarını geciktirir..Değerli yazınız, aile içi ilişkilerde duygudaşlık ve anlayışın ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.Her baba , anne okumalı ki evlatlarıyla sevgiyle kucaklaşsınlar.Dokunarak , dinleyerek vakit geçirsinler.Anneler eşlerine saygı duymalı, babalar da öfkelerine hakim olmalıdırlar. Çocuklar değersiz hissetmesinler, güven duymaları önemli.Öfke yerine sevgimizi besleyip çoğaltalım . Seven , sevilir.Aklınıza, ruhunuza 👏👏yüreğinize sağlık.💐♥️Var olunuz🙏🏻

    YanıtlaSil
  2. İnsanlar gördüklerini yaparlar.Öfkeli anne veya baba muhtemeldir ki sevgisiz ve baskıcı aile ortamında büyümüştür.Sevgi görmemiş ki sevgi versin.Saygı görmemiş ki saygı göstersin.Nezaket ile tanışmamış ki nazik kibar olsun.Hoşgörü anlayıştan uzak bağırış cağrışın içinde büyüyen birey aynısını evlenip çocuk sahibi olduğunda evinde de uygular.

    YanıtlaSil