BAZI ÇOCUKLAR VURDUMDUYMAZ MI?


Kimi anne ve babalar, çocuklarının yapılan uyarıları duyup anlamadığını, sorulan sorulara yanıt vermediğini söylerler sıkça. Bu nedenle çocuğunda tinsel bir sayrılığın olduğunu öne sürerek sağaltımcıya koşanlar var aralarında. Bazıları, ileri giderek çocuklarının zekâsının geri olduğunu söylemekte. Evet, uyarıları duyup anlamayan, sorulara yanıt vermeyen çocuklarda bir sorunun varlığı söz konusu, ancak sorunun kaynağı, nedeni ne?

Çocuklardaki birçok sorunun kaynağı, nedeni; başta anne ve babalar olmak üzere, kimi zaman öğretmenler, bazen de akrabalarla çevrede ilişkili olduğu kişilerdir. Bazılarının normal olarak gördüğü bazı davranışlar ya da sözler, çocukların içinde fırtınalar koparır. Onların yüreklerinde derin yaralar açar. Çocuklar, olumsuz söz ve davranışlardan etkilendiklerini bir biçimde belli edip tepki gösterirler. Her çocuğun tepkisi farklı olsa da genellikle içe kapanma, çevresindekilerle ilişki kurmama biçiminde yansıtanlar da vardır bunu.

Çocuk, bir canlıdır ve de insandır. Beğeneceği davranışlar ve sözler olabileceği gibi beğenmeyecekleri de olacaktır. Onların, büyüklerin söylediği kırıcı sözlere, yaptıkları olumsuz davranışlara tepki göstermeleri en doğal hakları. Çocukların çoğu, tepkilerinde ölçüyü kaçırabilir. Bunu, onların çocukluğuna vermeli. Çocuk deyip geçmemeli. Onun da kendine göre beğenileri, zevkleri, dünyası, kişiliği var. Bunları görmezden gelmek büyüklerin yanlışı…

Bazı anne ve babalar, sürekli söylenip dururlar çocuklarının yanında. Kesintisiz buyruklar verirler onlara. Sürekli aynı buyrukları vermek, aynı soruları sormak insan yavrusunu sıkıp rahatsız eder. Zaman gelir o, bu buyruk ve soruları kanıksar. Anne ve babanın sürekli yinelediği buyruklar, sorduğu sorular sıradanlaşır onun için. Ayrıca bu durum, çocuğu kuşkucu yapar. Her buyrukta: “Acaba olumsuz bir şey mi yaptım?” ya da “Annem ya da babam, yine bana kızacaklar mı?” gibi soruları usuna getirir. Bu da onu, peşine savunmaya geçirir. Bu savunma, çoğu zaman susmak ve söylenenleri işitmez görünmektir.

Anne ve babalar, duygudaşlık yapmalı çocuğuyla olan ilişkilerinde. Biri, size hep aynı şeyi söyleyip isterse siz ne düşünürsünüz? Ya da… Kendinizi nasıl duyumsarsınız? Eğer karşınızdaki size güvenmediğini, söylenenleri anlamadığınızı vurgulayan bazı sözler söylese ya da sorular sorsa hoşunuza gider mi? Böylesi bir davranış karşısında mutlu olmanız olanaklı mı? Bu nedenle size yapılmasını istemediğiniz bir şeyi, siz de çocuklarınıza yapmayacaksınız.

Kimi anne ve babalar, anlattıklarını çocuklarının kolayca anlamayacaklarını düşünerek sözü oldukça uzatırlar. Çok fazla ayrıntıya girerler. Bu ayrıntılar karşısında çocuk sıkılır. Sözü direk değil, dolandırarak söylerler. Dolambaçlı, anlaşılmaz sözler, çocukların kafalarını karıştırır. Sözü çok uzatmadan söylemeli ki değer bulsun dinleyende. Aynı şeyleri sürekli yinelemek, çocuğu akılsız yerine koymak değil de nedir?

Çocuklarımızın eğinleri küçük olabilir, deneyimleri biz büyüklerden az, sorumlulukları bizden farklı olabilir; ancak onların da kendilerine göre bir düşünüşleri, anlayışları, kavrayışları var. Onların bu özelliklerini yok saymak anlaşılmaz bir şey. Onlara bir şey anlatırken ya da onların bir şey yapmalarını isterken açık, anlaşılır, tekrara kaçmayan tümceler kurmalı. Biz anlıyorsak onlar da anlar. Anlamamaları için bir neden mi var?

Bazı kişiler; günlük yaşamda arkadaşlarına ya da tanımadıklarına ya da evde çocuklarına bir şey anlarken karşısındakine kızarak ve onu suçlayarak konuşur. Çocuklarla kızarak, suçlayarak konuşmak; onları anne ve babadan soğutur. İlişkilerde kuşkuculuğu artırır. Kuşku, karşısındaki kişiye güvensizlik yaratır. Güvensizliğin olduğu bir evde, sağlıklı çocuk-ebeveyn ilişkisi kurulamaz.

Anne ve babaların bilmeden yaptıkları bazı yanlışlar yüzünden çocuklar işitir, ama işitmez. Anlar, ama anlamaz görünür. Aslında bu durum, anne ve babanın yanlışı karşısında bir çocuk direnişi. Ne yazık ki bu direnişi anlamak yerine o suçlanır. Zaten her şey, tüm sağlıklı insan ilişkileri karşındakine saygı duyarak kızıp suçlamadan konuşmayla olacak bir şey değil mi?

İnsanları olur olmaz yerde suçlamak, insan ilişkilerini yok eden bir tavır. Bu nedenle insanları suçlamak, son derece yanlış bir şey. Ne yazık ki çevremizde bilip bilmeden, anlayıp dinlemeden insanları suçlamak gelenek durumuna getirilmiş bazı kişilerce. Bu, uygar olmayan bir davranış ve insana yakışmayan bir tavır.

Sağlıklı, mutlu, başarılı çocuklar yetiştirmek için çok fazla söyleyip karşımızdakini arsız etmeden, sözümüzü gereksiz yere uzatmadan konuşmalı. Onlara olur olmadık yerde kızarak karşımızdakini asılsız nedenlerle suçlamamalı.

Unutmamalı ki çocuk bir ayna. Hem de anne ve babasını gösteren bir ayna… Görülen her şey anne ve babanın aynaya baktıklarında gördükleri görüntüdür. Dikkat edelim de görüntümüz bozuk, çirkin, kötü, uygarlık dışı olmasın.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  4 Haziran 2025

 

 

1 yorum:

  1. Kalemine Efendi Kalan , Adil öğretmenim,

    Ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişiminde daha dikkatli ve duyarlı olmaları gerektiğini çok güzel bir şekilde anlatmışsınız .Tümcelerinizin hepsine katılmamak mümkün değil.Çocukların davranışlarının çoğu zaman çevrelerinden kaynaklanan olumsuz etkilerle şekillendiğini unutmamalıyız. Ebeveynlerin, çocuklarına karşı daha sabırlı, anlayışlı ve açık olmaları, onların sağlıklı gelişimleri için büyük önem taşıyor. Değerli yazınız ebeveynlere yönelik önemli bir farkındalık oluşturuyor.Herkes okumalı , duygudaşlığınız için sağolunuz.👏👏Kaleminizin gücü daim olsun..Saygılarımla👩‍🦰

    YanıtlaSil