Kimi
anne ve babalar, çocuklarının yapılan uyarıları duyup anlamadığını, sorulan
sorulara yanıt vermediğini söylerler sıkça. Bu nedenle çocuğunda tinsel bir
sayrılığın olduğunu öne sürerek sağaltımcıya koşanlar var aralarında. Bazıları,
ileri giderek çocuklarının zekâsının geri olduğunu söylemekte. Evet, uyarıları
duyup anlamayan, sorulara yanıt vermeyen çocuklarda bir sorunun varlığı söz
konusu, ancak sorunun kaynağı, nedeni ne?
Çocuklardaki
birçok sorunun kaynağı, nedeni; başta anne ve babalar olmak üzere, kimi zaman
öğretmenler, bazen de akrabalarla çevrede ilişkili olduğu kişilerdir.
Bazılarının normal olarak gördüğü bazı davranışlar ya da sözler, çocukların içinde
fırtınalar koparır. Onların yüreklerinde derin yaralar açar. Çocuklar, olumsuz
söz ve davranışlardan etkilendiklerini bir biçimde belli edip tepki
gösterirler. Her çocuğun tepkisi farklı olsa da genellikle içe kapanma,
çevresindekilerle ilişki kurmama biçiminde yansıtanlar da vardır bunu.
Çocuk,
bir canlıdır ve de insandır. Beğeneceği davranışlar ve sözler olabileceği gibi
beğenmeyecekleri de olacaktır. Onların, büyüklerin söylediği kırıcı sözlere, yaptıkları
olumsuz davranışlara tepki göstermeleri en doğal hakları. Çocukların çoğu,
tepkilerinde ölçüyü kaçırabilir. Bunu, onların çocukluğuna vermeli. Çocuk deyip
geçmemeli. Onun da kendine göre beğenileri, zevkleri, dünyası, kişiliği var.
Bunları görmezden gelmek büyüklerin yanlışı…
Bazı
anne ve babalar, sürekli söylenip dururlar çocuklarının yanında. Kesintisiz
buyruklar verirler onlara. Sürekli aynı buyrukları vermek, aynı soruları sormak
insan yavrusunu sıkıp rahatsız eder. Zaman gelir o, bu buyruk ve soruları
kanıksar. Anne ve babanın sürekli yinelediği buyruklar, sorduğu sorular
sıradanlaşır onun için. Ayrıca bu durum, çocuğu kuşkucu yapar. Her buyrukta: “Acaba
olumsuz bir şey mi yaptım?” ya da “Annem ya da babam, yine bana kızacaklar mı?”
gibi soruları usuna getirir. Bu da onu, peşine savunmaya geçirir. Bu savunma,
çoğu zaman susmak ve söylenenleri işitmez görünmektir.
Anne
ve babalar, duygudaşlık yapmalı çocuğuyla olan ilişkilerinde. Biri, size hep
aynı şeyi söyleyip isterse siz ne düşünürsünüz? Ya da… Kendinizi nasıl
duyumsarsınız? Eğer karşınızdaki size güvenmediğini, söylenenleri
anlamadığınızı vurgulayan bazı sözler söylese ya da sorular sorsa hoşunuza gider
mi? Böylesi bir davranış karşısında mutlu olmanız olanaklı mı? Bu nedenle size
yapılmasını istemediğiniz bir şeyi, siz de çocuklarınıza yapmayacaksınız.
Kimi
anne ve babalar, anlattıklarını çocuklarının kolayca anlamayacaklarını
düşünerek sözü oldukça uzatırlar. Çok fazla ayrıntıya girerler. Bu ayrıntılar
karşısında çocuk sıkılır. Sözü direk değil, dolandırarak söylerler. Dolambaçlı,
anlaşılmaz sözler, çocukların kafalarını karıştırır. Sözü çok uzatmadan
söylemeli ki değer bulsun dinleyende. Aynı şeyleri sürekli yinelemek, çocuğu
akılsız yerine koymak değil de nedir?
Çocuklarımızın
eğinleri küçük olabilir, deneyimleri biz büyüklerden az, sorumlulukları bizden
farklı olabilir; ancak onların da kendilerine göre bir düşünüşleri,
anlayışları, kavrayışları var. Onların bu özelliklerini yok saymak anlaşılmaz
bir şey. Onlara bir şey anlatırken ya da onların bir şey yapmalarını isterken
açık, anlaşılır, tekrara kaçmayan tümceler kurmalı. Biz anlıyorsak onlar da anlar.
Anlamamaları için bir neden mi var?
Bazı
kişiler; günlük yaşamda arkadaşlarına ya da tanımadıklarına ya da evde çocuklarına
bir şey anlarken karşısındakine kızarak ve onu suçlayarak konuşur. Çocuklarla
kızarak, suçlayarak konuşmak; onları anne ve babadan soğutur. İlişkilerde
kuşkuculuğu artırır. Kuşku, karşısındaki kişiye güvensizlik yaratır.
Güvensizliğin olduğu bir evde, sağlıklı çocuk-ebeveyn ilişkisi kurulamaz.
Anne
ve babaların bilmeden yaptıkları bazı yanlışlar yüzünden çocuklar işitir, ama
işitmez. Anlar, ama anlamaz görünür. Aslında bu durum, anne ve babanın yanlışı
karşısında bir çocuk direnişi. Ne yazık ki bu direnişi anlamak yerine o
suçlanır. Zaten her şey, tüm sağlıklı insan ilişkileri karşındakine saygı
duyarak kızıp suçlamadan konuşmayla olacak bir şey değil mi?
İnsanları
olur olmaz yerde suçlamak, insan ilişkilerini yok eden bir tavır. Bu nedenle
insanları suçlamak, son derece yanlış bir şey. Ne yazık ki çevremizde bilip
bilmeden, anlayıp dinlemeden insanları suçlamak gelenek durumuna getirilmiş
bazı kişilerce. Bu, uygar olmayan bir davranış ve insana yakışmayan bir tavır.
Sağlıklı,
mutlu, başarılı çocuklar yetiştirmek için çok fazla söyleyip karşımızdakini
arsız etmeden, sözümüzü gereksiz yere uzatmadan konuşmalı. Onlara olur olmadık
yerde kızarak karşımızdakini asılsız nedenlerle suçlamamalı.
Unutmamalı
ki çocuk bir ayna. Hem de anne ve babasını gösteren bir ayna… Görülen her şey
anne ve babanın aynaya baktıklarında gördükleri görüntüdür. Dikkat edelim de
görüntümüz bozuk, çirkin, kötü, uygarlık dışı olmasın.
Adil
Hacıömeroğlu
4
Haziran 2025
Kalemine Efendi Kalan , Adil öğretmenim,
YanıtlaSilEbeveynlerin çocuklarıyla olan iletişiminde daha dikkatli ve duyarlı olmaları gerektiğini çok güzel bir şekilde anlatmışsınız .Tümcelerinizin hepsine katılmamak mümkün değil.Çocukların davranışlarının çoğu zaman çevrelerinden kaynaklanan olumsuz etkilerle şekillendiğini unutmamalıyız. Ebeveynlerin, çocuklarına karşı daha sabırlı, anlayışlı ve açık olmaları, onların sağlıklı gelişimleri için büyük önem taşıyor. Değerli yazınız ebeveynlere yönelik önemli bir farkındalık oluşturuyor.Herkes okumalı , duygudaşlığınız için sağolunuz.👏👏Kaleminizin gücü daim olsun..Saygılarımla👩🦰