Bazı
anne ve babalar ile öğretmenler, çocuklarının çok inatçı olduklarından
yakınırlar. Bu çocukların inatçılıkları yüzünden öğrenmelerinin en düşük
düzeyde olduğunu, kendi başına iş yapabilme yeteneklerinin giderek köreldiğini
söylemekteler. Öğretmenlik gözlemlerime dayanarak bu yakınmaların haklı olduğunu
söyleyebilirim. Ancak birçok kişinin “inatçı” ve “azimli” sözcüklerinin
karıştırdığını söylemeliyim. Bu sözcükler, aynı anlamda değil.
Çocuklar,
doğduklarında tertemiz bir kişilikle dünyaya gelir. Birçok olumsuz davranışı,
yaşadıkça büyüklerinden öğrenir. Ya da bu olumsuzlukları onların duygu ve
düşüncelerine yerleştiren ise büyüklerinin çocuklara karşı yaptıkları yanlış
davranışlar. Çocukları en çok etkileyen şey, gördükleri uygulamalar. Demek ki
çocukların inatçı olmalarına yol açan da onu yetiştiren kişiler. Büyükler,
çocuklara karşı konuşmalarına ve davranışlarına özen göstermeli, onları bazı
şeyleri yapmaya zorlarken çok düşünmeli, sorumlu davranmalı.
Peki,
bir çocuk nasıl inatçı birine dönüşür?
Kimi
anne ve babalar, çok otoriterdir. “Dediğim dedik, çaldığım düdük” sözüne uygun
olarak söyledikleri olumlu ya da olumsuz olsun her şeyin çocuklarca eksiksiz
yapılmasını isterler. Söylediklerinin yararlı ya da yararsız olduğunu
düşünmeden uygulanmasını isteyen anne ve babalar, çocuklarının ister istemez
inatçı olmalarına neden olurlar. Çünkü çocuklar yapmaları istenen şeyleri, kendilerine
biçilen davranışların bazılarını mantıksız bulurlar. Bu da onların hakları… Büyük
olsun küçük olsun bir insan mantıksız, kendisine zararı olacağını bildiği bir
sözü niye dinlesin ya da zorla yaptırılmaya çalışılan us dışı bir davranışı
neden yapsın?
Öncelikle
anne ve babalardan biri ya da ikisi de inatçıysa çocukları da inatçı olur büyük
olasılıkla. Çünkü onun aile içinde öğrendiği başat davranış, inatçı olmak.
Çocukların büyüklerin davranışlarını kopyalamakta usta olduklarını belirtmeliyim.
O, büyüklerinin yolundan gitmeyi yeğler. Çünkü ebeveynleri, onun en iyi örneği.
Bazı
evlerde anne ve babalar, çocuklarına neredeyse birbirine karşıt sayılabilecek tutumlar
içine girer. Karşıt tutumlar, söylemde ve uygulamada çelişkiler yaratır. Bu da
çocuğun kafasını karıştırır, onu ikircikli olmaya yönlendirir. O, çoğu zaman
iki arada bir derede kalır. Çoğu zaman ne yapacağını şaşırır. Giderek bu ikirciklilik,
kendince bir çizgi, anlayış oluşturur. Bu çizgi ve anlayışın ya da yaşam biçimi
çoğu zaman yaşamın gerçeklerine, çocuğun doğasına uymaz. Anne ve babanın uyumsuz
davranışlarına karşı inatçılığı geliştirir kendince. Bu inatçılık, giderek onun
için yaşam biçimine dönüşür.
Evde,
tutumları çelişkili anne ve babaların en önemli özellikleri kuralsız olmaları. Kuralların
kesin çizgilerle belirlenmediği evlerde mutluluk, işbirliği, erinç, karşılıklı
iletişim olmaz. Kurallar, kişilerin durumuna ve zamana göre değişir. Anlık
değişmeler söz konusu olduğundan kuralsızlık, kural durumuna gelir. Kuralsızlık,
çocuğu bocalatır. Neyi, neye göre, nasıl yapacağını bilemez. Hangi davranışa
karşı nasıl davranacağına karar veremez. Çocuk, kararsızlık içinde kalır. Bu
karasızlık, onunla ebeveynleri arasında çatışmaları ortaya çıkarır. Bu
çatışmalar, giderek olağanlaşır ev içinde. Bu da karşılıklı inatlaşmayı ortaya
çıkarır.
Bazı
anne ve babalar gereksiz yere çok ısrarcıdır. Ağızlarından bir şey çıktı mı,
hemen uygulanmasını isterler. Bu da çocukları zor durumda bırakır. Neden mi?
Çocuk da bir insan... Onun de kendine göre beğenileri, akıl süzgeci, yaşam
anlayışı, kararları var. Her söyleneni yapması, doğanın kurallarına ve mantığına
aykırı. Bu nedenle çocukların duygu ve düşüncelerine büyüklerin saygı
göstermesi, temel kural olmalı. Onun kişilik sınırlarını aşırı derecede
zorlamak doğru değil. Bu durum, çocuğu inatçı yapar. Bu inat, istenen şeyleri, yapmama
inadıdır.
Çocuklar,
doğaları gereği büyüklerin ilgisine gereksinim duyar. İlgi, onların duygusal zekâsı
üzerinde etkilidir. Onların duygu ve düşünce dünyasının gelişmesine yardımcıdır
büyüklerin ilgisi. Çoğu zaman bu ilgiden yoksun kalır sevgiyle büyümesi gereken
çocuklar. Ona gösterilecek ilgi, kişiliğinin oluşmasını, doğru yolda biçimlenmesini
sağlar. İlgi gösterilmeyen çocuk, anne ve babanın ilgisini çekmek için zaman zaman
inatçı davranışlar gösterir. Bununla aslında “İlginizi istiyorum!” diye bağırır.
Doğaldır ki anlayana... Bu bağırış, amaca ulaşmayınca çocukta inatçılık huy
durumuna gelir.
Bazı
veliler, ne yazık ki çocuklarının her isteğine olumsuz yanıt verir. Onların
dediğini yapmanın kendi otoritelerini sarsacağını, evdeki disiplini yok edeceğini
düşünürler. Bu, çok yanlış... Çocuğun mantıklı isteklerini yapmak, karşımızdakini
hem mutlu eder hem de ona değer verildiğini anlar. Bu da onun sağlam bir
kişilik kazanmasına olanak sağlar.
Çocuklara
değer verip saygı göstermek, onların kişilik kazanmasında en büyük etken. Çocuk
sevgiyle büyürken saygıyla da kişilik kazanır. Bu yalın gerçek kavranmadığında
ve çocuk yetiştirmede öncelikli tutulmadığında inatçı çocukların yetişmesine
yol açar aile. Çocuklar inatçı değil; azimli olduklarında başarıya, mutluluğa,
bedensel ve tinsel sağlığa kavuşurlar. Bu nedenle çocuklara yapacağımız
yürekten usçu dokunuşlarla onları inatçılık çukuruna düşmekten kurtarırız. O
zaman ne bu inat ey anne ve babalar?
Adil
Hacıömeroğlu
12
Haziran 2025
Kalemine Efendi Kalan Adil öğretmenim,
YanıtlaSilAnlatınızın çocuk gelişimi ve ebeveynlik konularında farkındalık yaratma açısından çok değerli olduğunu düşünüyorum. Ebeveynlerin, çocuklarının inatçılık davranışlarını anlamaları ve bu konuda bilinçli bir yaklaşım benimsemeleri, sağlıklı bir gelişim için önemlidir.
Usunuza, engin bilginize, deneyimlerinize sağlık👏👏Var olunuz🙏🏻Kaleminizin gücü daim olsun💐🙏🏻📚🌺Sınava girecek bütün öğrencilere başarılar diliyorum . Hayat şansları açık olsun..🙏🏻
Aynen katılıyorum. Ancak İletişime açık ebeveynler güzel çocuk yetistirebilirler
YanıtlaSil