18
Mart Pazartesi günü Silivri savcısı, yurtseverler hakkındaki mütalaasını
açıkladı. Mütalaadaki ceza istemleri beni ve davayı izleyen birçok duyarlı
yurttaşımızı şaşırtmadı. Balyoz davasındaki Cumhuriyet karşıtı tavır,
Ergenekon’da da sürdü. Görevli mahkemelerin, görevlendirilmiş savcılarından
farklı bir uygulama beklenemez.
Savcı,
altmış beş kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istiyor. TCK değişmemiş
olsaydı bu kişilere idam isteyecekti. Türkiye tarihinde hiçbir davada
görülmemiş bir durum bu. ( Müebbet istenenlerin ikisi tertipçilerin adamı bunu
belirtelim.) Altmış üç kişi için hiçbir delil olmadan en ağır ceza istenmesi
yargının Silivri’de mahkûmiyetidir. Yargı diktatörlerin, adaletin ne olduğunu
bilmeyenlerin elinde Silivri’de hapsedilmiştir. Aslında bu istem, ta
tutuklamalar başladığında belliydi.
Ergenekon,
Türk Ulusu’nun yeniden tarih sahnesinde doğduğu gündür. Dağları eriten bir
ulusu, Silivri duvarlarının ardına hapsetmek olanaklı mıdır? Ergenekon, Türk’ün
tutsaklığının değil; özgürlüğünün simgesidir. Savcının mütalaası da özgürlüğe
kanat çırpmanın başlangıcı olacak.
Savcının
mütalaasını açıkladığı gün de rastlantı değil. 18 Mart, Çanakkale zaferinin
kutlandığı bir gün. Ayrıca şehitlerin de anıldığı tarihsel önemi büyük bir gün.
18 Mart, emperyalizmin Çanakkale sularına gömüldüğü, Kurtuluş Savaşı’nın ayak
seslerinin duyulduğu bir gündür. Tarih sahnesinden silindiği düşünülen Türk
Ulusu’nun ayağa kalktığı, dirildiği gündür 18 Mart. Bu zaferi kazanan
milletiyle bütünleşmiş Türk ordusudur. Çanakkale’de eşsiz bir utkunun
kahramanları olan Türk evlatları, Kurtuluş Savaşı’nı da veren askeri kadrodur.
Çanakkale
utkusu, bizi millet yapan bir savaştır. Uluslaşma bilinci orada başlamış, alt
kimlikler yerine Türk Ulusu üst kimliği benimsenmiştir. Çanakkale şehitliğinde
yatanların inançları, etnik kimlikleri mezar taşlarında yazmıyor. Çünkü onların
hepsi, Türk Ulusu’nun birer yurttaşıdır. Onun içindir ki Çanakkale bizim için
çok önemli.
Ulusumuzun
tarihi için bu kadar önemli olan bir günde, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için savaşan
askerlerin, yurtsever aydınların idamını istemek anlamlıdır. Bu yolla
Çanakkale’nin intikamı alınmaktadır. Çanakkale utkusuna nispet yapmaktır.
Atatürk’ün ordusunu Çanakkale’de teslim alamayanlar, Silivri’de bunu yapmak
istemekteler.
18
Mart’ta BDP yöneticilerinin İmralı’ya gidip bölücü başıyla görüşmesi de ilginç
bir rastlantıdır. Heyetin İmralı dönüşü
Öcalan’ın 21 Mart’ta çok önemli bir ileti göndereceği haberi basının birinci
gündemi oldu.
Bölücü
başının, Nevruz kutlamasında Diyarbakır Meydanı’nda iletisinin okunması, terör
örgütünün zaferi kabul edilmeli. Bu galibiyeti onlara yaşatan AKP hükümetidir.
Bu utanılacak bir durum.
18
Mart gibi önemli bir günde gündeme işbirlikçi irticanın ve bölücülüğün
damgasını vurması ulusumuz açısından acı vericidir. Kurtuluş Savaşı’nın
yenikleri, emperyalistlerle birleşerek Türk
Ulusu’nu parçalamak için işbaşında.
Tarihi
bir günümüzde kürek kemiklerimiz arasına zehirli iki hançer saplandı. Zehir
vücuda yayılmadan önlem almalıdır. Türk Ulusu’nun adaletsizliğe, bölücülüğe,
emperyalizme karşı ayağa kalkma zamanı gelmedi mi daha?
Adil
HACIÖMEROĞLU
19
Mart 2013
Not:
Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com
dan okuyabilirsiniz.
Ata'nın sözlerinden birine hep takılıp kalmışımdır. Hani o TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR, TÜRK MİLLETİ CESURDUR, TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR sözüne. Kendimi bildim bileli bu sözü doğrulayacak unsurlar aradım hep. Ama nafile, hep hüsrana uğradım. Zeki olsaydık bu yaşadıklarımızı yaşıyor olur muyduk, Çalışkan olsaydık dünya uzay çağına geçtiğinde biz hala türbanla, başörtüsünle enerjimizi tüketmeyip bir şeyler icat edemez miydik. Hadi hiçbiri olmadı, gaflete daldık bu durumlara düştük. Cesur olsaydık, herbirimiz kabuğumuza çekilip olan biteni bu kadar aymazlıkla seyrediyor mu olurduk. Ata bu sözü söylerken belkide toplumda olmadığını gördüğü bu hassaları bu şekilde ifade ederek topluma enjekte etmeye çalıştı incitmeden. Neyse, gelelim gündeme. Dünyada terör örgütleri uzunca süren savaşımlarından bir süre sonra yorgun düşerler ve artık bir şekilde normal yaşama dönüşün özlemini yaşamaya başlarlar. Şimdi bizde yaşanan da buydu. Örgüt de bıktı, yöre halkı da. Kendi hallerine bile bıraksanız varlıklarını sürdürmeleri neredeyse olanaksız hal almaya başlayacaktı kısa süre sonra. Dile kolay kırk yıllarını yitirdiler bu yolda. Tam sona gelinmişken şansları yaver gitti ve politika bilmez bir hükümete denk geldiler ve kırk yılda elde edemediklerini şimdi masada elde edecekler. E dedik ya, toplumumuzda hem zeki, hem cesur. Korkmayın siz hiç bir şey olmaz bize. Ordu fesh edilir seyrederiz biz, ülke emperyalist güçlere peşkeş çekilir, seyrederiz. Devletin bütün organları işgal edilir, seyrederiz. Üniversite giriş sınavlarına şifreler koyulur seyrederiz. Yaşananlar dizi, biz seyirci, seyredicez hocam. Sen bizden umudu kes. Sen yaşamını feda et istersen, kusura bakma bizim canımız tatlı, biz seyrederiz.
YanıtlaSilAdnan Yiğiter
Ergenokon Türklerin Tarih sahnesine çıktığı yerdir.Çocukluğumuzda, Ergenokon destanı ve Oğuz Kağan Destanı kitaplarda çok önemli yer tutardı.Ne olduysa biz bu destanlardan utanır olduk.Hatta bu destanlar "tu kaka" edildi.Şimdi Anadolu Ergenokona dönecek galiba.Ulusumuz bunun ne anlama geldiğini çok zaman geçse de anlayacak.Çünkü hiçbir ulus kendi varlığına düşmanlık ederek yaşayamaz.Kısa süreli başarılar tarihi gerçeği asla değiştiremez.Olsa olsa zamanı biraz geriye atar.Bu kavramı bu kadar kirletmeye çalışmak çok üzücü.Tarihe neden bu düşmanlığımız.Yoksa biz sanal bir ulus oluruz.Bu şekilde tarih sahnesinden yok olan yüzlerce imparatorluk var.Bırakalım tarihimizi kirletmeyi.
YanıtlaSil