Sırrı
Süreyya, Öcalan’a soruyor: “Sizin konumunuz ne olacak?”
Öcalan
şu yanıtı veriyor: “Ne ev hapsi ne de af… Bunlara gerek kalmayacak. Herkes,
hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben
komployu aşıyorum. Başarılı olursam, ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu
olmazsa elli bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum.
Yalnız herkes bilmeli ki: ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi savaşacağız.
Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz.”
Bölücü
başının yanıtında özgür kalacağının kararlılığı var. Ev hapsi ve affında
dışında bir özgürlük ne olabilir? Bir tek şey olur. Bölücülerin yıllardan beri
savaşını verdikleri Kürdistan olur. Kendi devletini kurunca ev hapsine de affa
da gerek kalmaz. İmralı’dan çıkar tıpış tıpış BOP’la oluşacak 2.İsrail’in
başına geçer. Demek ki bu konuda RTE ile APO arasında sağlam bir anlaşma var. Hem
de ABD’nin güvencesinde…
“Hepimiz
özgür olacağız.” sözüyle de bütün Kürtler kastedilmekte. AKP-PKK anlaşmasının
ayrışmaya gitmekte olduğunu iki taraf da bilmekte. Çünkü her şey BOP gereğince
bölünme planına uygun.
“Eskisi
gibi yaşamamak ve savaşmamak” la ne anlatmak istiyor bölücü başı. Bu sözlerle
tabana “Güçlüyüz!” iletisi verilmek isteniyor öncelikle. “ABD’ye de AKP’ye de
teslim olmadık.” demek istiyor teslimiyetini gizlemek için. Kürtlerin
aldatıldıklarını fark etmemeleri için kendince cesaret örtüleri örtüyor kirli
anlaşmaların üstüne. Ancak şunu bilmiyor ki ne örtersen ört, ihanetin boyutu
çok büyük ve hiçbir örtü kapatamaz bu kirliliği.
“Devletin
de Apo’nun da vazgeçemeyeceği” nedir? Aralarında nasıl bir bağıt var ki
ikisinin de vazgeçmesi olanaksız. Sözler ABD nezaretinde verilmiştir. Görevler
de aynı merkezden iki tarafa tebliğ edilmiştir. Bölücü başı RTE’ye, RTE de
ABD’ye teslim olmuştur. Bu teslimiyetten dönüş yok! İşte, “vazgeçememe”
kararlılığı budur.
İmralı
tutanaklarının basına sehven sızdığına inanmıyorum. Tutanakların bilinçli
olarak sızdırıldığı kanısındayım. Hatta bu sızdırmadan iktidarın haberinin
olmadığı da söylenemez. Neden mi? Tutanaklar sızdırılarak kamuoyu ve PKK tabanı
ihanet sürecine inandırılmaya çalışıldı. 21 Mart’ın alt yapısı hazırlandı bu
yolla.
Habur
ve Oslo açılımlarından sonra başlayan İmralı süreci, rezaletin son perdesi. Tutanakların
yayımlanması, AKP-PKK’nın amacına ulaşmasını zorlaştıracak. Burada yapılan
toplum mühendisliği terse dönecek. Halk, üç perdelik ihanet oyununun son
bölümünde gözünü açmaya başladı. Güneşin aydınlığı puslu havayı dağıtacak, oyun
sona erecek.
Adil
HACIÖMEROĞLU
15
Mart 2013
Not: Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com dan
okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder