Yerel seçimlerin CHP vitrinindeki
en önemli ve parlak yıldızı Mustafa Sarıgül’dü. Arkasında ciddi bir basın
desteği vardı. Zaten aday olmasında merkez ve yandaş medyanın rolü önemlidir.
CHP’nin seçimlerde yenilmesini
isteyen güçler, Sarıgül’ü büyük bir medya kampanyasıyla pazarladılar. Halka
kulak vermek yerine, medyanın sesini işiten CHP yönetimi bu kampanyaya boyun
eğdi ve Sarıgül’ü aday yaptı. AKP de İstanbul’da en rahat seçimini kazandı bu
sayede.
Sarıgül, CHP’den aday olmaması durumunda
Şişli’yi bile kazanamayacak durumdaydı. Kendisi de bunun farkındaydı. İlçe
belediye başkan adaylığı için affedilmesi olanaksızdı. Siyasetten silinmek
üzereyken CHP yönetimi ona yaşam öpücüğü verdi ve İstanbul adayı yaptı.
Şişli’yi kaybedeceğini düşünen Sarıgül, Şişli’nin yanı sıra Beşiktaş’ı da
denetimi altında tutacak bir kadrolaşmaya gitti. Bu yönden bakıldığında Sarıgül
kaybetmedi, CHP kaybetti her yönüyle İstanbul’da.
Mustafa Sarıgül, seçim
propagandası dönemine bakıldığında apolitik bir kampanya yürüttü. Etliye
sütlüye dokunmadı. Yüzeysel birkaç proje dışında bir şey vaat etmedi. Sunduğu
projelere en küçük itiraz geldiğinde ise “Uzmanlarımızla çalışıyoruz, yeni
düzenleme yapabiliriz.” biçiminde savunmalar yaptı. İstanbul’u yağmalayan AKP
anlayışına karşı cepheden mücadele edemedi. 2B arazilerinin yoğun olduğu
semtlerde bile etkin olamadı. Kent yağmasını halka anlatamadı. Kendini tatmin
eden gösterişlerle halkın gözünü boyadı.
Sarıgül’ün aday belirleme
sürecinde neredeyse tüm yakınlarını CHP listelerine yazmaları kamuoyunca hoş
karşılanmadı. Yakınları dışında kimseye güvenmeyen, oligarşik bir yönetim
kurmaya çalışan Sarıgül’ün bu tavrı CHP’ye zarar verdi. Halka güvenmeyen
siyasetçi halktan oy alabilir mi? Zaten İstanbul bir oligarşik yönetimin elinde.
İkinci bir oligarşik yönetimi halk neden istesin? O zaman ne yapmalı?
Oligarşiyi yıkmak için demokratik tavırlar ortaya koymalı. AKP despotizmine
karşı demokrasi savunulmalı.
Mustafa Sarıgül’ün zaman zaman
sinirli tavırları gözden kaçmadı. Çevresindekileri azarlayan, onlara kızan,
bağırıp çağıran bir görüntüsü oldu kimi zaman. Altından kalkamayacağı sorular
karşısında birden sertleşen bir davranış gösterdi.
Sarıgül’ün seçim kampanyası
sırasında en büyük ve en önemli hatalarından biri CHP örgütünü hiçe saymasıydı.
Sarı atkılı TDH’lilerle yürüttü kampanyasını büyük bir oranda. TDH’liler,
Sarıgül dedi, CHP demediler. Kişiyi, tarihi neredeyse yüz yıla dayanan bir
siyasal kurumun önüne geçirdiler. TDH’nin sarı atkılarını sallarken altıoku
hiçe saydılar.
Adaylar belirlenmeden önce
CHP’nin en rahat kazanacağı il İstanbul’du. Rüzgâr, CHP’den yana esmekteydi.
Koşullar, AKP’nin gitmesi için olanak yaratmaktaydı. CHP, Sarıgül sevdasını
İstanbul aşkının önüne koydu ve seçimleri feda etti. Yaşamı boyunca CHP’ye oy
vermemiş bir zümrenin oyununa gelerek İstanbul’u AKP’li yağmacıların eline
bıraktı.
İstanbul seçimi, tüm Türkiye’yi
değiştirecek nitelikteydi. Bu fırsat hoyratça tepildi YCHP yöneticilerince.
Kendi iradesini, ilkelerini, tabanının isteklerini, tarihsel görev ve
amaçlarını hiçe sayan bir partinin başarılı olması olanaklı mı?
Adil
Hacıömeroğlu
4
Nisan 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder