8
Kasım 2016 Salı günü ABD’de başkanlık seçimi yapıldı. Seçim gününden çok önce
Türkiye’nin merkez medyasını bir heyecan sardı. Günlük kamuoyu sormacaları
yayımlandı eksiksiz olarak. Bu yolla Türk kamuoyunda heyecan uyandırılmak
istendi. Tüm çabalara karşın halkımız ABD seçimlerine ilgisiz kaldı.
Son
aylarda Türkiye gündemi çok yüklü. FETÖ darbe yapıyor, IŞİD bombalıyor, PKK
kahpece saldırıyor, ABD ulusumuzun başına türlü çoraplar örmekte, AB
topraklarımız üstüne akıl almaz hesaplar yapmakta, birçok tarikat devletimizi
paylaşma yarışında, Kıbrıs sessiz sedasız avucumuzdan kayıp gitmekte, Ege’de
birçok adamıza Yunanistan el koymakta, Ermeni kopuntusu pusuda beklemekte,
İsrail genişlemeyi planlamakta, işsizlik rekor kırmakta, ekonomi çökmekte,
eğitim Allah’a emanet … Bütün bunlara karşın varsa yoksa ABD seçimleri… Sanki
seçim, Türkiye’nin seçimi…
ABD
hayranı merkez medya, devekuşu gibi kafasını bir türlü Atlantik kumundan
çıkaramıyor. Merkez medyanın yöneticileri nereye baksa Amerika’yı görüyorlar.
Onların dünyaları ABD’den ibaret. Amerikan başkanının dünyanın başkanı
olacağını sanmaktalar. Bu nedenledir ki Türkiye’nin bunca sorununu görmezden
gelerek ABD’deki başkanlık seçimine odaklanmak nedendir?
Merkez
medya günde birkaç kez canlı bağlantılar yaptı Clinton ve Trump’ın seçim
merkezlerine. Kendilerince ABD seçmeninin nabzını tuttular. Hangi adayın
seçilmesinin Türkiye için yararlı olacağını uzun uzun tartıştılar. ABD siyaseti
konusunda uzman olanlar(!) çıktı konuştu. Adaylardan hangisinin dünya için
yararlı olacağı konuşuldu. Hillary’ciler, Trump’çılar oluştu merkez medyada.
Ve… Sonunda ABD seçimleri yapıldı. Medya
yorumcularını şaşırtan bir biçimde Trump’ı seçti ABD seçmeni. Seçti mi,
seçtirildi mi? Bunu anlamak için uzun söze gerek yok! Seçim kampanyasının son
haftası FBI seçime müdahil oldu. Trump lehine. Hillary ile ilgili belgeler
ortaya atılıp kirli çamaşırlar ortaya döküldü.
Trump,
Müslümanlara karşıymış, Meksikalıları sevmiyormuş… Çünkü ABD’ye en çok göç bu
ikisinden gelmekte. Göçmen demek, ucuz işgücü demek. ABD, ekonomik sıkıntı
içinde. Ekonomik sıkıntı demek, işsizlik demek. Ucuz işgücü olabilecek Müslüman
ve Meksikalı göçmenleri ABD’ye gelmesi demek, ABD’li dar gelirlilerin işsiz
kalma tehlikesi daha da artacak. İşte Trump, işsiz kalma olasılığı yüksek
kitlelere seslendi ve kazandı(rıldı).
Trump,
ortalama Amerikan yurttaşını yansıtmakta. Para kazanmak için her şeyi mubah
sayan biri. Yargının elinden son dakikada kurtulmayı başarabilen cingöz. Sözü
uzatmadan şunu söyleyelim ve Trump’ın nasıl biri olduğu daha kolay anlaşılsın.
Oy verirken karısının oyunu bile yan gözle dikizleyen birisi. Anlayacağınız
kendisine oy verme konusunda hayat arkadaşına bile güvenmiyor. Şimdi anlaşıldı
mı Trump’ın kim olduğu?
Trump’la
ABD’nin çöküş süreci daha belirgin olacak ve bu süreç hızlanacak. ABD, kendi
kazdığı etnik ayrımcılık ve inanç ayrılığı kuyusuna düşecek. İç çatışmalarının
içine sürüklenecek. Amerika, birleşik olarak yola devam edip etmeyeceğini
tartışacak. Ekonomik sorunlar daha da derinleşecek.
Kim
seçilirse seçilsin, seçilen ABD başkanı olacak. Seçilen de yönettiği ülkenin
çıkarını savunacak. Hillary ya da Trump emperyalizmden vaz mı geçtiler? Dünyayı
sömürmeyeceklerini mi söylediler? Doların egemenliğini sona erdireceklerini mi
vaat ettiler?
Merkez
medyanın ABD hayranı yöneticilerine şunu söyleyelim ki Amerika’da başkan kim
olursa olsun bir şey fark etmez. Çünkü ABD’yi derin devlet yönetir.
ABD
seçimlerinde bir haksızlık var. Bunun düzeltilmesi gerek adil seçim olması
için. Dünyanın neresinde olursa olsun ABD işbirlikçisi ve hayranı kim varsa ABD
seçimlerinde, seçilme hakkı olmasa bile seçme hakkı verilmeli. Çünkü ABD
üzerinde çok emekleri var. Bu kadar emeğe, bir oyu çok görmemeli ABD
yöneticileri. Son sözüm budur. Gerisi gevezeliktir.
Adil
Hacıömeroğlu
12
Kasım 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder