RÜŞVETİN BELGESİ OLUR MU?

 

ANAP döneminin parlak işadamı Selim Edes, yine aynı dönemin prenslerinden Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan’a, Civangate duruşması sırasında söylediği “Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk?” sözü, kulaklarımızda yer etmişti o dönem. Bu sözü hala unutmadık.

Gerçekten rüşvetin belgesi olmaz mı?

Çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra rüşvet, giderek devlet içine yer edindi. Anlı şanlı birçok işadamı, siyasetçi ve bürokrat ikilisinin koruması altında varsıllaşmıştır. Doğaldır ki siyasetçiler ve bürokratlar, birilerine babasının hayrına ekonomik olanaklar sağlamaz. Neredeyse her ihalenin, her kiralamanın bir bedeli vardır. Bu bedeller, verilen işin büyüklüğüne göre değişir. Rüşvetin varlığını, toplumumuzun tüm kesimleri bilir. Çoğunun tanıkları da var. Ancak nedense rüşvet mikrobunun devlet çarkından temizlenmesi için bir savaşım olmaz.

12 Eylül 1982 darbesiyle Özallı yıllar başladı. Sistem, liberalizme evrildi. Köşe dönücülük modası başladı. Yolsuzluk, çığ gibi devlet kurumlarının üzerine düştü. Zamanla kanıksandı bu çürümüşlük. Yılgınlaşan farklı düşünceden birçok kişi, liberal rüzgârlarla savruldu. Emeksiz yemenin albenisiyle kamunun sırtından geçinme kuyrukları oluştu. Merkezi yönetim kurumlarının yanı sıra yerel yönetimlerde de rüşvet yaygınlaştı. Siyasette düşünsel ülküler yok olmaya, yerini ise bireysel kurtuluş çareleri aldı.

Ne yazık ki kırk yıldır kamu kurumlarında yaygın bir rüşvet olmasına karşın, bu konuda yargıya taşınan olay çok az. Yargıya gidenlerin de birçoğu aklanmakta(!). Çünkü mahkeme yazılı belge ister. Rüşveti alıp verenler aralarında yazılı belge düzenlemiyorlar. Halkın deyişiyle arada senet sepet yok! Her şey kılıfına uydurulmakta. İşin ilginç yanı, yargılamaları yapan mahkemeler de rüşvetin yaygınlığı konusunda halkla aydı kanıdalar. Ancak var olan yasal durum, rüşvetçilerin yargılanmasına olanak sağlamıyor.

Halkımız, rüşveti vereni de alanı da bilir. Nasıl mı? Rüşvet pisliğine bulaşan kişiler, uzayda yaşamıyor. Halkın içinde yaşamaktalar. Yıllarca aynı mahallerde oturanlar var. Komşuluklar gelişmiş. Komşular üç aşağı beş yukarı birbirlerinin ne yiyip içtiğini, ekonomik varlıklarını bilirler. Zaten yaşanan semtler, oturulan evler bu konuda ipucu verir.

Üç kuruşa muhtaç birinin birden ekonomik durumu değişiyor. Harcamalar çoğalıyor. Evler değişiyor. Arabalar en pahalısından alınıyor. Mülkler üst üste biriktiriliyor. Doğaldır ki bu ekonomik değişim hemen çevrenin ilgisini çekmekte.

Rüşvet alıp veren bazı kişiler ise yaptıkları işin bir beceri ve yetenek olduğunu düşünerek hısım akrabaya, eşe dosta yaptıkları rezaleti anlatmaktalar. Sır gibi duran bu ayıplı iş, kulaktan kulağa yayılmakta. Böylece sağır sultan da bunu işitmekte. O zaman diyeceksiniz ki “Sağır sultanın bildiğini, devlet yöneticileri neden bilmez?” En can alıcı sorudur bu aslında. Bir kurumun başındaki kişi istemezse ve ilkeli davranırsa o kurumda rüşvetin “r”si bile olmaz. Ne yazık ki kamu yöneticileri eşe dosta, hısım akrabaya, partililere, yandaşlara, çıkarcı yerdeşlerine birtakım olanaklar sağlamayı siyaset yapmak olarak anlamışlar. Kamu olanaklarını dağıtmanın bir yönetim becerisi olduğunu düşünmekte çoğu yönetici.

Kısa sürede varsıllaşanlara, bu işin nasıl olduğunu soran yok!

Memur aylığıyla milyonluk evler, katlar, arabalar alanlara bu değirmenin suyunun nereden geldiğini merak edip soran yok!

Müdür aylığıyla gelirinin birkaç katı bir lüks katta kira ile oturmanın nasıl olanaklı olduğunu düşünen bir denetleyici kurum ya da yasa nedense yok!

İşçilikten bir anda holding patronluğuna yükselen kişinin bu tansığı nasıl gerçekleştirdiğini araştıran ne yazık ki yok!

Beç parasız yandaşların kurduğu paravan firmalar için dışsatım ve dışalım için kısa süreli yapılan yasal değişiklikleri gözlemleyenler ne yazık ki bulunmuyor. Bu yandaşların kısa bir sürede ülkenin büyük varsılları olduğunu gördüğümüzde çoğu kişi şaşırmıyor bile.

Aslında her şey kayıtlıdır belgelerde. Yeter ki rüşvetin üstüne gidecek kararlılık olsun kamu yöneticilerinde. “Nerden buldun?” yasasını çıkarıp uygulamak çok mu zor? Hiç de zor değil. Zor olan, halkın hakkını savunma yürekliliğini göstermek. Yani halktan, ülkeden yana olmak gerekmekte. Halkı soyarak varsıllaşmak istemekte birçok kişi. Bunu da siyasetçiye dayanarak yapmaktalar.

Rüşveti önlemenin yolu, çürümüş sistemin değişmesi. Sistem içinde çözüm bulmak zor. Çürümüş sistem, kokuşmuş yöneticiler üretmekte. Kokuşmayı önlemek için devrimci çözümler gerek. Buna hazır mıyız?

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       10 Mart 2022

 

 

 

3 yorum:

  1. "Bırakalım şimdi bu sistem laflarını", "vatan millet Sakarya muhabbeti geçti artık", "Rüşvetin başı sarayda!", "Romantik olma, Türkiye'nin gerçekleri var", "İhalelerle ülkeyi yabancılara kim peşkeş çekti"....İşte bunlar da bir sürü boş, düşük zekalı adamların yazınıza vereceği cevaplardan bazıları. Kendi yorumum yok, zira söylenmesi gereken söylenmiş tarafınızca. Ben, sessiz çoğunluğun çığlığı, pardon 'kusmuğunu' yazdım.

    YanıtlaSil
  2. Devletin yönetimini ele alanlar, her dönem belki farklı biçimde dünyalık edinmişler.. bu ahlâkî oldugu kadar sistematik bir durumdur...

    YanıtlaSil
  3. Gerçek Sosyalist düşünce hazır.

    YanıtlaSil