KARŞILIKSIZ SEVGİNİN, EMEĞİN ADI, ANNE


Dünyada hangi canlıyı görürseniz görün, onu var edip dünyada olmasını sağlayan bir annedir. Anneler olmasaydı eğer dünya cansız bir nesneye dönerdi. Böyle bir dünyanın tadı olur muydu hiç?

Annelik, büyük bir özverinin adıdır. Sevginin kesintisiz olarak tavan yaptığı limandır anne. Usa gelmez emeklerin karşılıksız verildiği ve hiçbir zaman da sözünün edilmediği ulu bir pınar. Ne suyu kesilir ne de suyunun serinliği. Soğuk kış günlerinde sıcak bir koyun, yaz sıcaklarında sonu gelmez bir gölge. Sayrılıkta bin sağaltımcıya bedel bir şefkatin, umudun, otamanın sevgi bahçesi. Karanlık gecede, güneştir yavrusuna. Karda, boranda, fırtınada güvenle sokulduğumuz bir kanat altı…

Annesi olan bir çocuk, korku nedir bilmez. Çünkü anne korkunun değil, sevginin yeşerdiği bir toprak. Sorunlar karşısında yılmamayı, güçlüklere teslim olmamayı, yokluğa boyun eğmemeyi, her türlü olumsuz koşulda savaşmayı öğretir yavrusuna. Yaşamda kalmanın altın açkısını verir evladının eline. O altın açkıyla girilmez kapılardan girilir, zapt edilmez kaleler fethedilir, açılmaz kilitler açılır.

Yaşamın düz bir çizgide ilerlemediğini annelerimizden öğreniriz. İnişli yokuşlu bir yaşam çizgisinin varlığını ondan öğreniriz. Mutlulukla üzüntünün yan yana yaşanabileceği gerçeğini, bize doğal olayların akışı içinde kavratır sabırla.

Eskisi olmayanın yenisinin olmayacağını… İstediğimiz yelin her istediğimiz anda esmeyeceğini… Yokluğu bilmeden varlığın değerini anlayamayacağımızı… Gecenin kararıp kalmayacağını… Her gecenin bir sabahı olduğunu… Kışı güzel kılan şeyin bahara gebe olması gerçeğini… Sabırla koruğun helva, dut yaprağının atlas olduğunu… İnsanın ektiğini biçebildiğini… Emeksiz yemek olmayacağını… Her canlının yeryüzünde yaşama hakkı bulunduğunu… Ağacın yaprağıyla gürlediğini… Yalnız taştan duvar olmayacağını… Geceleyin gökyüzüne bakıp düşlem dünyasında yüzmeyi… Yağmurun bereketini… Bir tohumdan binlerce meyvenin oluşabileceğini… Çiçek yetiştirmenin erincini… Yiyip içtiğimiz her şeyde diğer canlıların da hakkı olduğuna… Komşularla ekmeğin paylaşılmasını… Aile içinde bir yudum suyun, bir dilim ekmeğin bölüşülmesini… Dostsuz yaşanmayacağını…

Anneler, çocuklarına ilk günden başlayarak diyalektik düşünmeyi öğretir farkında olarak ya da olmayarak. Doğa gözlemiyle belleklerinde oluşan diyalektikle yaşamı yorumlar onlar.

Duygudaşlığı annelerden öğreniriz. Hem de uygulamalı olarak… Bunun yaşam felsefemiz olmasını isterler.

Anneler, dünyayı kurup yaşatır. Ne adına? Çocuklarının varlığı, yaşamı, geleceği ve mutluluğu adına…

Anneler olmadığında dünyanın direği yıkılır. Direği yıkılan dünya da dünya olmaz.

Annesi ölen çocuk, öksüzdür. Öksüz çocuk, kanadı kırık kuş gibidir. Yüreği odla yanmaktadır. Duygusal yanı hep eksiktir. Yaslanacağı bir göğüs bulamaz. Başını şefkatle okşayacak sıcak bir el, onun en büyük eksikliğidir. Bayramlarda herkes sevinirken o derin bir üzüntünün burukluğu içindedir. Yürekten gülemez. Ona bayram sevincini yaşatacak en büyük varlıktan yoksundur çünkü.  “Öksüz” sözcüğünün kökü “ök” tür. “Ök”, “göğüs, bağır” anlamında. Öksüz de yaslanacak göğsü, bağrı olmayan kişi demek. Kısacası duygusal dayanaktan yoksun kişi.

Kilometrelerce uzakta yaşarsın annenden. Bir sabah telefonun çalar. Annenin sevgi dolu sesini işitirsin. Konuşmaya başlar: “Oğlum/kızım hasta mısın sen? Yoksa başka bir şey mi oldu? Bu gece seni düşümde gördüm, iyi değildin.” Gerçeği saptamıştır uzaklardan. Çocuğunun mutsuzluğunu duyumsamıştır, gerçeği kabul edersiniz hafif bir utangaçlıkla. Bedeninizdeki ufacık bir kırıklığı, tininizdeki bir fırtınayı uzaklardan gören gözleri vardır. Yürekleri o kadar kocamandır ki uzaklardan radar gibi algılar çocuklarının durumunu. Çocukları kemale erse de durum değişmez. O, hep annedir; sen de hep onun çocuğu.

Anne emeği, sevgisi, özverisi bir günde anlatılacak bir şey değil. Kişi, yaşamı boyunca unutmayacağı ve her zaman anımsayacağı bir varlıktır anne. Ne anne yavrusuna doyar yaşamı boyunca ne de evlat annesine…

Büyük ozanımız Neşet Ertaş: “Anneler insandır, biz de insanoğlu” demiş. Ne güzel söylemiş. 

                                                               Adil Hacıömeroğlu

                                                               8 Mayıs 2022

 

 

 


2 yorum:

  1. Elinize sağlık hocam. Gereksiz ezberlere girmeden, duygu sömürüsüne kaçmadan dolu dolu yazmışsınız. Ancak tasvir ettiğiniz anne, kapitalist toplumun annesi değil bence. Klasik diyebileceğimiz, 1990-2000 yılları sürecinden önceki anne. Biyoloji, sosyolojiye mağlup olabilir mi? Bu üzerinde düşünülmesi gereken felsefi bir sorudur. Çünkü annelik salt bir aile ve toplum bakış açısıyla ele alınamayacak, biyolojik bir hadisedir de.

    YanıtlaSil
  2. Hocam yine fevkalede yazmışsınız yüreklere dokunan bir anlatım .Anneler anlatılmaz yaşanır sizin annenize de sağlıklı , huzurlu günler dilerim eli öpülecek büyüklerimiz kıymetlilerimiz.Bizde kardeşler annemizin bize öğütten önce örnek olmasıyla yetiştik.Doğru arkadaş seçimi , ilkokulda öğretmenimiz olmadığında bize öğretmenlik yapmasını , okulda her veli toplantısına gidip bizler için öğretmenlerimizle sürekli iletişimde olması , öğretmenlerimize saygı duymamızı annemden öğrendik.Rahmetli babama vefat edene kadar siz diye hitap etmemizi annem sevgisini , merhametini belli etmeyen bizi koruyan , kollayan dört kızkardeş ve evimizde misafir gelsin diye dua etmemiz , insan sevgisi herkesin annesi olmuştur annem , yeryüzü meleği diye söylenir. O kadar sevgi dolu yüreğe sahip herkese iyi gözle bakacaksınız , kötüpünü unutacaksınız der. Annem için kötü kavramı diye birşey yoktur.Benim akıl hocam , bize her zaman yürek veren okumamız gerektiğini söyleyip kendi de kitap çok okuyan gğndemi takip eden hep çalışan bir anadolu kadınıdır . Bu yaşıma kadar annemin zamanını boşa geçirdiğini görmedim çalışma onun hayat felsefesidir . Büyükle büyük , küçükle küçük olur . Torunlara bakıp , onlara hayata hazırlanmalarında destek olan , istekleri olmayan , kapris bilmeyen hatalarıunutan ileriye bakan Cumhuriyet kadını bir annedir benim annem iyi ki benim annem olmuş.Sabah erken kalkıp kahvaltımızı , hazırlayan okula giderken saati ileri alıp geç kalmayın diye erken gönderen hala o alışkanlık devam ediyor.Bizimle ders çalışalım diye sabahlayan fedakar annem , sevgi yüklü güler yüzüyle yatılı misafirlerimizi ağırlayan sahip olduğu her sıfatın en iyisi olan annem♥️♥️♥️💙💜💐 bize kıskanmamayı , göz hakkını , paylaşmayı herkesin önce insan olduğunu davranışlarıyla hala bize her türlü destek olan çalışkan yarına umutla bakan , Türk kadınlarına evladı olamayan annelik yapan her anaya saygıyla , her zaman arayalım hatırlarını soralım , gönüllerini ve dualarını alalım.Adil hocam sağolun her zaman değerlerimizi unutmamız gerektiğini vurguluyorsunuz . Sağolun . Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil