“YANLIŞ ANLAŞILDIM”


Son yıllarda en çok işittiğimiz sözdür “Yanlış anlaşıldım.” tümcesi. Siyasetçiler, sanatçılar, spor yöneticileri, sporcuların dilinden düşmez bu söz.

12 Eylül 1980’den sonra yetenek, bilinç, us, kültür, duygudaşlık bir yana bırakıldı. Bilgili, düşünceli, alçakgönüllü, halkla bütünleşmiş kişiler yerine, insanları kandırarak onu iyi niyetini sırtından geçinmek isteyenler vitrinlere çıkarıldı bilinçli olarak. Bilinçsiz yöneticiler, ağzına geleni söylemeyi bir beceri saymakta. Söz, ağızdan çıktıktan sonra onun sahibi değilsin artık. O söz, kamuya mal olur. Bu nedenle sözü söylerken iyi ölçüp tartmalı. Eğer sözümüz, yapmaktan çok yıkıyorsa o sözü, söylemenin bir gereği yok! Söz, zehirli bir dile dönüşmemeli. Atalarımız “Boğaz dokuz (kırk) boğumdur. Önce düşün, sonra söyle. Sözünü bil, pişir; ağzını der, devşir.” sözlerini boşuna söylememiş.

“Sözlerim yanlış anlaşıldı.” diyenlerin neredeyse hepsi karşısındakini yaralamak, onu üzmek, hatta toplum içinde küçük düşürmek için sözlerini söylemekteler. Bu tür tümcelerde yapıcılık amacı kesinlikle yok! Ayrıca kaşındaki kişi senin düşmanın değil, aynı toplumda yaşadığın, ancak farklı düşündüğün kişiler. Düşmanına karşı suspus olan, ancak düşman saydığı yurttaşına karşı düşmanca davranan bu kişiler, ülkemize ve insanımıza en büyük zararı veren aymazlar.

Her koşul ve durumda toplumu kamplara ayırıp bölmek için uğraşırlar. Onlar için uzlaşma, hoşgörü, anlayış, kırıcı olmama, karşısındakine zarar vermeme, duygudaşlık ne yazık ki uslara gelmez. Çünkü bilgisizlik, çıkarcılık toplumun bölündüğü ve düşmanlaştırıldığı durumlarda gelişir. Bu nedenle bilgisiz kişi dumanlı havalarda iş görür. Düşmanlaştırılan halk kitleleri belli bir süre düşmanlık perdesiyle düşünmekten alıkonan bilgisiz, çıkarcı kişileri yüceltir.

“Sözlerim yanlış anlaşıldı.” diyen kişi, aslında sözlerini dinleyenleri ya da okuyanları anlamamazlık, kafasızlık, düşüncesizlikle suçlarlar. Bu sözleriyle demek istiyorlar ki "Ben doğrusunu söyledim, ancak beni dinleyenler dediklerimi anlayamadılar. Aslında suç bende değil; suç, beni anlamayanlarda. Bu sözle halk, aptallıkla suçlanır. Oysa yanlış söylersen yanlış anlatılırsın; doğru söylersen doğru anlaşılırsın.

Hazret, doğru söylemiş; ancak milyonlarca insan yanlış anlamış, öyle mi? “Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır.” sözü, ne çok da uymakta bu duruma. Sen abuk sabuk konuşacaksın... Bu abuk sabukluk, halk tarafından söylendiği gibi anlaşılıp tepki gösterilecek… Masken düşünce de “Benim sözlerim yanlış anlaşıldı.” diyerek halkı suçlayacaksın.

Sen, anlattığın kadar anlaşılırsın. Ne söylersen o, anlaşılır. Anlayan da anladığı gibi yorum yapar. Eğer kötü niyetli değilsen özür diler, dilini geliştirir, doğru konuşmasını öğrenirsin. Suçu başkasını üstüne atarak ne bilgisizlikten ne de suçluluktan kurtulabilirsin.

Kitleleri sürü sanan kişilerin savunusudur “Yanlış anlaşıldım.” demek. İnsana değer vermemenin, onu adam yerine koymamanın bağırışıdır bu. Aşağılık kompleksi içinde yüzenlerin belirgin dışavurumudur bu söz.

“Sözlerim yanlış anlaşıldı.” diyenler, ne denli çok görünürse toplum karşısında işlerimiz o denli kötü ellerdedir, demektir. İster siyasetçi ister sanatçı ister spor adamı olsun usuyla dili uyumlu olmalı. Eğer usu tangur tungursa ona, hiçbir koşulda ve durumda destek, değer verilmemeli. Çünkü o, toplumun asalağıdır. Asalaklar, yetkiliyse halkın çıkarları ayak altındadır, demektir.

Karnından konuşma, usunla konuş ki; sonradan halkı suçlama, yanlış anlaşılmış olma! Sen; dağarcığı boş, belleği kısır, yüreği çorak, bataklığı duru göl sanan aymaz; sana “Söz biliyorsan söyle, inansınlar; bilmiyorsan söyleme, seni bir adam sansınlar.” atasözünü anımsatmak isterim. Adam olmadığını biliyoruz. Ancak adam sanılman için sus!

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       16 Mayıs 2022

 

 

1 yorum:

  1. Toplumsal iletişimde genel olarak sorun var. Birkaç noktaya temas etmek istiyorum ben de bununla ilgili. Birincisi toplumun her kesiminden insana bulaşmış, yılışıklığı ve küfürlü konuşmayı güldürü sanma hatası. Kimlerin buna sebep olduğuna girmeyeceğim. İkincisi, sosyal medya ağzı diyebileceğim vurguların dili kirletmesi. Üçüncüsü de özür dilemenin kusurlu bir davranış olarak gösterilmesi. Özür dilemek bir olgunluk işidir, kâmil insan davranışıdır. Samimiyetle özür dilemek acizlik göstergesi değildir. Özür dileyen kişiye de merhametle davranmak, ona sert çıkmaya devam edip kırmamak ve kabul edici bir gülümsemeyle cevap vermek de karşı taraf için olgunluk işaretidir. Bunlar insanlar arası ilişkilerde, konuşmalarda benim gördüğüm yaygın hatalar.

    YanıtlaSil