“CHP yarın Şam’a gidecek yüz bulamayacak göreceksiniz, ama
inşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle
kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında
Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i
Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Türbesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz
için özgürce dua edeceğiz. (5 Eylül 2012, Gazeteler)” Bu sözler, emperyalistlerin
komşumuz Suriye’yi ateşe verdiğinde bir elinde benzin bidonu, diğerinde demirci
körüğü, sırtında çıra demetiyle yangına en önde koşan zamanın dışişleri bakanı
Ahmet Davutoğlu’na ait.
Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız, aynı siperlerde şehit
olduğumuz, akrabalık ilişkimiz olan bir komşu devleti yakıp yıkmak için herkesten
önce ön alan Davutoğlu’ndan söz edeceğiz bu yazımızda.
21. Yüzyılda fetih ruhuyla dolup taşan, emperyalistlerin
telkinleriyle “Yeni Osmanlıcılık” düşleri gören biri Davutoğlu. Suriye’yi yıkarak
Şam’ı fethedip Emevi Camisi’nde namaz kılma düşüyle yaşayan emperyalizmin
piyonu.
“Komşularla sıfır sorun.” diyerek yola çıkıp bakanlık
görevinden ayrıldığında “Sıfır komşu, içinden çıkılmaz sorunlar” bırakan
stratejik usu olmayan bir siyasetçi Davutoğlu. Emperyalistlerin Batı Asya
ülkelerinde akıttığı her kan damlasında payı olan bir aymaz kişi. Irak ve
Suriye kana bulanırken Şam, Bağdat, Kudüs, Halep, Basra, Ramallah, Humus, Musul,
Zor, Kerkük, Beyrut, Gazze sokaklarında Müslümanlar bir bir katledilirken ve bu
kentlerin caddeleri insan kanıyla yıkanırken Davutoğlu Şam’daki Emevi Camisi’nde
namaz kılmayı düşlüyor. Bu ne namazı acaba? “ABD ve piyonları, Batı Asya
ülkelerini darmadağın edip halklarını katletti; bunun için şükür namazı
kılacağım.” mı demek istemekte. Bu namazı kılabilseydi Davutoğlu, duasını da ABD
için yapacaktı sanırım.
Davutoğlu, önce başbakanlık görevinden alındı. Görevinden
alınmasına en çok ABD üzüldü. ABD’li yetkililer, “Ankara’daki adamımızı yitirdik.”
diye açıklama yaptılar. Sonrasında ayrıldı kendisini siyaseten var eden partisinden.
Yeni bir parti kurup adını “Gelecek” koydu. Suriye’nin geleceğini karartan dışişleri
bakanı, kendi halkının geleceğine göz dikti ABD’nin “Ankara’daki adamı” olarak.
2023 seçimleri yaklaşınca birtakım muhalefet partileriyle altılı masayı kurup
ittifak yaptı. Masanın arkasında HDP oldu hep. HDP’nin görevi suflörlüktü.
Davutoğlu, masaya oturunca kendini çok önemsedi. Düş dünyasında gezinmeye
başladı. Daha sonra inandığı düşlerini gerçekmiş gibi anlatmaya başladı, daha
önceki siyasal görevlerinde olduğu gibi.
Geçen hafta yapılan dokuz saatlik altılı masa toplantısında
ev sahibiydi. Sonrasında gündeme bomba gibi düşen açıklamasını yaptı. “Cumhurbaşkanı
içeriden veya dışarıdan olsun, genel başkanlar her kararda doğrudan
cumhurbaşkanı gibi imza yetkisine sahip olacak.” Bu söylediğinin Anayasaya
aykırı olduğunun farkında değil Profesör Hazret. Böyle bir şeyin uygulamada ortaya
çıkaracağı sorunları usuna bile getirmiyor. Bu sözlerin, altılı masayı yere
sereceğini de düşünmemekte.
En az yüzde elli artı bir oy alarak seçilmiş bir cumhurbaşkanını
vesayet altına sokmakta Ahmet Bey. Bu, bir başka deyişle cumhurbaşkanını
yönetecek bir ekip kurma peşinde. Bundan da anlaşılacağı üzere Davutoğlu,
cumhurbaşkanından sorumlu devlet bakanı olmak istemekte bu yolla.
Söylediği sözle ortalığı, pardon altılı masayı karıştıran
Ahmet Bey, sözlerini düzeltmek isterken yeni gaflara imza attı. Davutoğlu’na
bir televizyon canlı yayınında: “Bir cumhurbaşkanı seçtiniz diyelim. O cumhurbaşkanı
‘Sizin oyunuz düşüktü, ben bu kararı veriyorum.’ derse…” sorusu soruluyor. O: “Bunu
dediği anda kriz çıkar, Meclis desteğimizi çekeriz. Ülke seçime gider.” yanıtını
veriyor.
Fol yok, yumurta yok ortada… Ancak Davutoğlu, seçilmesi olası
cumhurbaşkanının iplerini eline almış bile kendince. Çıkaracağı siyasal
krizleri şimdiden usunda kurgulamış.
Ne diyelim, kişi ABD’nin “Ankara’daki adamı” olunca krizden
başka bir şey düşünemiyor nedense.
Davutoğlu bir profesör… Konuştuklarında mantık yok! Bu
mantıksızlık, eğitim döneminde kazandığı bir yetenek midir, onu bilmem. Ancak
keşke atalarımızın söylediği sözlere biraz kulak kabartsaydı bu yanlışları
yapmazdı. Atalarımız yüzlerce yıl öncesinden Ahmet Bey’e: “Çatal kazık yere
batmaz.” diye seslenmekte. Tabi ki anlayana…
Adil Hacıömeroğlu
12
Ocak 2023
6 lı masayı bozan bundan sonra bu ülkede kolay siyaset yapamaz bence.
YanıtlaSilİsmail Gökçe
Saygıdeğer Hocam, Davutoğlu sürecin ilk sorumlusu da değil Suriye ile ve komşu devletler ile yaratılan sorunlarında. Ana kaynağı unutmayın. Ana kaynak RTE ve Güldür. Suriye'de bir Sünni Devlet kurulmasına ilişkin ABD tasarısını savunduklarını, istediklerini bilmeyen yok. Üstelik bu tasarı hala yürürlükte ve RTE bu konuda ABD ile aynı cephede. Yani Sünni bir devlet, PKK'lı bir devlet ve aşağısı Suriyeye kalan bölüm. Ne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin parçalanmasına yönelik Sevr'e benziyor değil mi? Gerçek suçlu RTE ve Güldür, avukoğlu izcisidir. Ve üçüde hala bu bölücülüğün tarafıdır. Saygılarımla
YanıtlaSilSayin Ata, güzel bir hatırlatma yaptınız. Sonradan tüm geçmişi ile bağlarını koparıp RTE'yi kutlayanlar ona toz konduramiyor. Durum budur.
SilYorum yazacaktım, yapılan yorumları görünce vazgeçtim. Böyle bir ülkede yaşıyoruz işte ne yapalım...Allah büyüktür!
YanıtlaSil