Telefon yaygınlaşmadan, internet yaşamımıza girmeden önce kutlama kartları yazılırdı bayramlarda ve yeni yıllarda. Kartlar, türlü türlüydü.
Kitapçılarda, kırtasiyecilerde, postane önlerinde, okul kooperatiflerinde, hatta mahalle bakkallarında satılırdı kutlama kartları.
Orta boy bir kartın ön yüzünde daha çok farklı kentlerin coğrafi güzelliklerinin fotoğrafı bulunurdu. Bazılarında ünlü ressamların tabloları yer alırdı. Arka yüzleri, ikiye ayrılmıştı. Sağdaki bölüme kutlama yazılırdı. Soldaki çizgili yere ise adres bölümü yer alırdı. Bu kartları. zarfsız da gönderme olanağı vardı. Arka yüzün sol üst köşesinde pul için çizgilerle ayrılmış bölüm bulunmaktaydı. Özellikle yurtdışında yaşayanlar hem zarf hem de posta masrafından kaçınmak için kartlarını açık olarak gönderirlerdi. Halkın genellikle kullandığı kartlar bunlardı.
Kimi kartlar, bazı siyasal, toplumsal iletiler verirdi. Kişi
duyarlı olduğu konuları kartlar aracılığıyla yaymayı düşünürdü.
Kartvizitler de kutlama için kullanılırdı. Herhangi bir kurum
ve kuruluşta koltuğu olanlar bu kartların arkalarına dileklerini yazıp postaya
verirlerdi. Bu kartların küçük apak ya da saman sarısı zarfları olurdu.
Bazı kişiler; gösterişten, süsten püsten uzak görünmek için
yazısız, apak kartlar kullanırlardı. Amaç, yalın görünmekti.
Siyasetçiler, çok kaliteli kartlar gönderirlerdi. Ön
yüzlerinde adları, unvanları, varsa işgal ettikleri orunun belirtkesi basılı
olurdu karta. Arkasına, kısa, soğuk ve yukarıdan bakan bir tümce yer alırdı kutlama
tümcesinde. Bazı kişiler, bu tür kartları uzun süre saklarlardı cüzdanlarının
içinde. Çoğu zaman çevrelerindekilere, siyasal güçlerini göstermek için bu
kartları gösterirlerdi.
En değerli kartlar, kişilerin kendi emekleriyle
hazırladıklarıydı. Bunlar, insanın alınteriyle yıkanırdı sanki. Emek ve insan kokardı.
Alan kişi, gönderenin duygu ve düşüncelerinden kırıntılar arardı bunlarda.
Kartların çoğunda bir içtenlik, değerbilirlik söz konusuydu.
Yılda birkaç kez gönderilen kartlar; akraba, arkadaş, dostlar arasında kurulan
bir iletişim köprüsüydü.
Yılbaşı ya da bayram gelmeden birkaç hafta önce kartlarımı
özenle seçerdim. Kartlarımın önyüzünde bulunun fotoğrafların ya da resimlerin
yaşadığım yere özgü olmasına öncelik verirdim. Biraz da bu kartları, yaşadığım
yerin tanıtımı için kullanmaya çalışırdım. Neredeyse tüm tanıdıklarımın
adreslerine kutlama kartı gönderirdim. Kartları, postaya verişim bir hafta
öncesinden olurdu ki yılbaşında ya da bayramda tam zamanında yerine ulaşsın
diye. Çok önceden ya da çok sonradan gidecek kartların günün anlamına hizmet
etmeyeceğini düşünürdüm.
Kartların zarflarının ağzı yapıştırılmazdı, mektuplarla
karışmasın diye. Yapıştırılması gereken üst yandaki kapak, zarfın içine sokulurdu.
Yapıştırılırsa postane mektup ederini alırdı. Oysa kartala daha ucuza giderdi.
Yılbaşı ya da bayramlar yaklaştığında gözlerimiz hep
yoldaydı. Postacının yolunu gözlerdik. Kimlerden kart gelecek diye beklerdik. O
kısacık tümceleri defalarca okuduğumuz olurdu. Kartlarda, yakınlarımızdan bir
koku bir ses, bir soluk, bir im arardık.
Kartlar, göndericiye de alıcıya da düşler kurdururdu. Türlü
imgelemlerle taşan bir denizde kulaç attırırdı. Her kartta gönderenin sıcaklığı
duyumsanırdı. Uzun kış gecelerinde tinsel sıcaklıkla ısınırdık. Yaz sıcaklarına
rastlayan bayramlarda yüreğimizin serinleticileriydi kartlar. İletişim ve ulaşım
olanakları gelişince ve teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerleyince kartlar,
anılarımızda kaldı. Telefonlarla iletiler gönderilmekte soğuk, yalnız, tinsiz
ve metalik. İletiler çoğalınca insan, karşısındakiyle telefonda bile konuşmaz
oldu. Artık konuşmak insana bir yük sanki.
Eskiden yılbaşı gecelerinde konu komşu toplanırdı. Bir ev,
kutlama yeri olarak seçilirdi. Evi geniş olanlar genellikle komşuları
çağırırdı. Herkes kendi mutfağında pişirdiğini getirirdi. Kendi bağ ve
bahçesinde yetiştirilen kışlık meyve ve kuru yemişler süslerdi geceyi.
Yaşadığımız kasabada, az da olsa ülkemizin farklı yerlerinden memurlar vardı.
Onlar, kendi topraklarının kokusunu koyarlardı ortaya. Bizim için en
değerlileri de bunlardı.
Türlü oyunlar oynanırdı. Bu oyunlarda çocuklara eşit
davranırdı büyükler. Bu davranış küçüklere kişilik kazandırırdı. Bu dost
toplantılarının vazgeçilmezi sevgi, saygı, güvendi. Sobanın yandığı küçücük
odalarda kocaman yürekler ısıtırdı insanı. On dört numara gaz lambasının loş
ışığında içimiz aydınlık, gönlümüz ferah ve evimiz erinç içindeydi. Mutluluk
ortaktı o yılbaşlarında. O zamanlar her yılbaşında kar yağardı. Henüz “küresel
iklim değişikliği” sözünü işitmemiştik. Çoğu zaman biz çocuklar, kar yağışını
izlerdik sürgülü camların arkasından.
İletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla Amerikan tarzı
kutlamalar, neredeyse tüm dünyaya egemen oldu. Çoğu kişi, kentlerin geniş
alanlarında toplanmakta. Bağrış çağrış içinde ne olduğu belirsiz kutlamalar
yapılmakta. Bazıları alkollü içeceklerin bolca tüketildiği yerlerde yeni yıla
girmekte. Ne söyleşi var ne de insanca bir sıcaklık… Sabahleyin uyanınca aşırı
gürültü ve alkolden uyuşmuş beyinler ve ağrıdan kaldırılamayan başlar…
Kartsız, konuşmasız, beyazcamın önünde bir yılbaşı geçirdik.
Yeni bir yıla evde girenler beyazcamda umar aradı. Eğlence adı altındaki
izlencelerin çoğunda tekdüzelik, soğukluk, yapmacıklık, sululuk bolca. Yaratıcılık,
üretkenlik yok! Her şeyden önce umut yok, umut bu izlencelerde.
Adil Hacıömeroğlu
1
Ocak 2023
Telefonlar beynimizi törelerimizi yaşantımızı ahlakımızı insanlığımızı esir aldı yozlaştırdı. İnsanlar arasındaki iletişim bağı kayboldu. Telefonlar bizlerin beyninide esir aldı. İstediği gibi yönetiyor. Bu gidişle insanlık için iyi bir sonuç getirmeyecek bence. Zamanla ana baba kardeş birbirlerine yabancı olacek. Bencede bu durum insanlığın insaniyetin sonu olacak.
YanıtlaSilDUYGUSAL ŞAİR
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
Emperyal kapitalizmin yok ettiği bir güzellik daha. Üç boyunca tezgah açarak satışını yaptım. Toptancıdan ürün alırken yaşadığım hazzı unutamam. Ayrıca ilkokul sırasında hem ben hem çocuklarım okullarında kartpostal hazırladı. Resim yapılır, öğretmene ya da anne babaya verilirdi. Hey gidi günler hey ! Derken yalnızca hayıflanmıyorum, içimden çok şeyler kopuyor.
YanıtlaSilBilim ve teknoloji seçtiğimiz amaçlara ulaşmada en uygun araçlardır. Ancak amacın ne olduğunu bize söyleyemez, bu açıdan yol gösteremezler. Düşün, sanat ve edebiyat da burada devreye girer zaten. Çoğumuzun tutulduğu, geçmişi özlemle anma durumunun günümüz koşullarında sanat ve edebiyat konularında yaşadığımız fakirlikle de ilgili olduğunu düşünüyorum. Özlemimiz belki de kartlar değil, kartlara işlediğimiz güzel duygu ve düşüncelerimiz, ruh zenginliğimiz...
YanıtlaSilYılbaşı ve bayramlar da özenle seçtiğimiz tebrik kartları onları anlamlandıran içten , sevgi içeren, yürekten,duygulu kutlama yazılarımız ,ne güzel günlerdi ,geçmişi kucaklayıp öyle kalmak isterdim.Geçmişe özlem mi? hala o günleri yaşamak istemek mi dir bilinmez.Hasret , özlem kokardı özenle yazardık zarflamak ayrı , postaneye gidip heyecanla göndermek sevgimizi paylaşmak başka güzeldi.Bir hafta önceden mahallemizde “Hansel” adıyla kitap ve kırtasiyecimiz vardı çok kibar insanlardı ,,nurlarda yatsınlar zevkle seçerlerdi biz de beğenirle alırdık.Annem,kardeşlerimle merasimle seçerdik..Özenle yazar tek , tek kontrol ederdik rahmetli babacığım unuttuğumuz kimse kalmasın hatır almak başkadır derdi.Sevdiklerimize değer vermek , değer görmek gibi yüce duygularımız bizleri mutlu ederdi.Hala da öyle insani duygular yaşatılmalı…Bize gelen kartları da heyecanla posta kutusunu takip eder heyecanla beklerdik , açarken duyduğumuz heyecanı okuduğumuzda yüreğimizdeki coşkuyu hala yaşıyor gibi oldum hocam sağolun . Yine gğzel anıları yaşattınız.Ben ara ara yeğenlerimden gelen kartları ( geçmişteki) okurum onlar da aileye ayrı ayrı gönderirler gittikleri şehir ve ülkelerden alışkanlıklar devam ediyor..Bu vesile ile sizin ve ailenizin “ Yeni yılını en içten dileklerimle kutlar , sağlıklı ve mutlu bir yıl geçirmenizi dilerim” Saygılarımla…Fulya Kırımoğlu🌺🍀📚🙏🏻👩💙
YanıtlaSil