Günümüz anne, babası her şeyi biliyor(!). Özellikle de
öğrenim görmüşler… Bu tür ebeveynler, çocuklarını mükemmel yetiştirmeye çalışanlar…
Hiç hata yapmayan, kusursuz bir çocuk yetiştirme uğraşı içindeler.
Atalarımız; yüzyılların deneyimleri, doğa ve olay gözlemleri,
diyalektik bakış açılarıyla doğruyu yapmak gibi yanlışı da yapmanın bir insan
davranışı olabileceğini söylemişler. İşte “Hatasız kul olmaz.” sözü bunlardan
biri. Oysa bu sözü söyleyenler, çifter çifter diplomalar edinmemişlerdi.
Onların ellerindeki tek güç, usçu düşünmeydi.
Sözünü ettiğim velilerin en belirgin özelliği, çocuklarının
yaptıkları yanlışlara hoşgörü göstermemeleri. En küçük yanlışta, kaşlar çatılıp
dudaklar büzüşmekte ve ses titrek, boğuk bir sinirlilikle çıkmakta. Kimi zaman
iki el, çocuğun yakasında, onu sarsmakta. Yanlışı, çocuğun yüzüne yüzüne çarpmayı
bir beceri, her şeyden önce de bir eğitim sanmaktalar. Bu işin yapılacağı yer,
zaman önemli değil. Özellikle başkalarının yanında bunu yapmayı annelik,
babalık olarak düşünmekteler. Hatayı kaçırmayı, onu bağışlamayı ya da görmezden
gelmeyi annelik, babalık görevini eksik yapmak olarak görmekteler nedense.
“Çocuktur hata yapar.” sözü uslara gelmez. “Çocuk, düşe kalka
büyür.” anlayışı çoktan unutulmuştur. Küçük büyük herkes için hatalar, bir okul.
Hatalar, insan eğitiminin bir aracı. Özellikle çocuklar, yanlıştan öğrenir.
Yanlışı yapmayan biri, doğruyu nasıl yapsın? Yanlışı bilmeyen, doğruyu
bilebilir mi? Yanlışla doğru, gece ile gündüz gibi birbirini doğurur. Biri
olmadan diğeri de olmaz. Bu, bir doğa kuralı; diyalektik düşünüşün temeli.
Azarlayıcı veli tiplerinin hepsi, birbirinin benzeri. İnsan
içinde çocuklarını azarlamakta hiçbir sakınca görmemekteler. Azarlama
başlayınca önce çocuğun yüzü asılıp dudakları titremeye başlıyor. Ardından
gözlerine kuzey yeliyle yağmur yüklü bir bulut gelip oturur. Bulutun buğusu,
gittikçe çoğalıp gözler görünmez olur. Sonrasında iri inci taneleri dökülmeye
başlar pınarlardan. Yanaklarda sele dönüşür bu damlalar, dudaklarda ise acıya.
Çocuk azarlanıp ağlayınca özgüveni yerle bir olmakta.
Arkadaşlarının, aile dostlarının, hiç tanınmadıkları kişilerin yanında böyle
bir durumu yaşadığı için insanların yüzüne bakacak durumu kalmaz. Bir salyangoz
gibi kabuğunun içine çekiliyor. Eşle dostla mutlu olabileceği bir ortam
cehenneme döner bilisiz bir anne baba yüzünden. Zaman durmuş, gün zehir olmuştur.
Ne yediğinin tadı tuzu ne de söylenenlerin, yaşananların bir değeri vardır
artık. Küçük yüreğine büyük bir nefret külçesi düşmüştür. Yürek ezim ezim
ezilir bu külçenin altında. Bir serçenin kanat çırpışı çevikliğinde ve
ritmindeki yüreği, acıyla devinimsiz kalır nerdeyse.
Ebeveyn ise öfkelidir. On dokuzuncu yüzyıldan kalan bir
kömürlü lokomotif gibi dumanlar çıkmaktadır her yanından kapkara, boğucu.
Aslında şaşkın, pişman ve çaresizdir. Dumanını savuracak bir yel bulamaz.
Öfkesini dindirecek bir çise arar.
Çocuğunu olduk olmadık yerde azarlamayı ebeveynlik sananlar;
her bağrışta, her kaş çatışta, her saldırıda o küçük yüreklerde dağların
devrildiğini niye görmezler? Her azarlayış; çocuğun özgüvenine, üretkenliğine,
yaratıcılığına vurulan bir balta darbesi. Küçücük bir fidanın bu balta
vuruşlarına dayanması olanaklı mı sanıyorsunuz? Her şeyden önce çocukları
yüreğinde yan yana büyüttükleri adı sevgi ve saygı olan iki capcanlı fidanı
doğramakta bu azarlayışlar.
Anne ya da baba, çocuğunun yanlışını söyleyecekse bu, üçüncü
kişilerin yanında asla olmamalı. Yanlışı söylerken kullanılacak dil çok önemli.
Azarlayıcı bir bakış, bir söz olmamalı. Yanlışı söylerken bile saygılı, sevgi
ve şefkat dolu bir dil kullanılmalı. Sevgi dolu bir dokunuş, bakış birçok yanlışı
silip süpürür.
Fidanlar, özgür bir ortamda güneşe doğru boy atar. Onların
toprağını ve suyunu kirletmeye, köklerini kurutmaya, güneşini kesmeye, bedenini
örselemeye ne hakkımız var?
Adil
Hacıömeroğlu
29
Ocak 2023
Tespitler günümüzde en çok yaşanan olaylardır. Maalesef!!!
YanıtlaSil