NURİ DEMİRAĞ’IN BÜYÜK ÜLKÜSÜ


Nuri Demirağ, kendini ve tüm kazancını ülkesine adayan örnek alınacak bir yurtsever. İçindeki yurt sevgisi ve ulusuna hizmet ülküsü her saniye artarak büyüyen koca yürekli anıt bir insan… Varlığını; ülkesinin varlığı, gelişmesi, kalkınması, bilim ve teknoloji alanında dünya ülkeleri içinde en önde olması için adayan biri. Tüm gücünü, doğup büyüdüğü ve yaşadığı topraklara harcayan bir emek ve ülkü adamı.

Nuri Demirağ, 17 Ağustos 1941’de Yeşilköy Gök Okulu’nun açılışı sırasında Tasvir-i Efkâr gazetesinin muhabirinin sorularına verdiği yanıtlar çok önemli. Bu konuşma hem gençlerin hem de yetişkinlerin alması gereken derslerle dolu.

Muhabir: Koca tayyare fabrikasına asıl adını koymayarak niçin atölye adını verdiğinizi sormadan önce bu binanın mimarı kim?

Demirağ: Ben! der ve gülümser.

Muhabir: Nasıl olur?

Demirağ: Mimar Sinan hangi üniversiteden mezundur? (Hayallerini Uçuran Adam Nuri Demirağ, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 2. Baskı: 2019, s. 126)”

Demirağ’la konuşan gazeteci, uçak yapım atölyesinin ve diğer yapıların mimari tasarımını Nuri Bey’in yapmasına şaşırıyor. Açılış sırasında sergilenen türlü ürünler, tüm konukların olduğu gibi muhabirin de ilgisini çeker. Bunun üzerine Sayın Demirağ açıklama gereği duyar:

Demirağ: Bunlar mikadır. Divriği’de 14 çeşit maden bulduk. Bunlar sırasıyla demir, kömür, krom, amyant, altın, gümüş, bakır, sırça, şist, bitum o bölgeden getirdiğimiz numunelerdir.

Muhabir: Hep Divriği’de mi bulundu, bunlar?

Demirağ: Ya, ne zannettiniz? Divriği bir hazinedir. Hele şu amyantlara bakınız… Dünyanın en meşhur amyantları Kanada ve Rusya’dadır. Bizim Divriği amyantı da onların ayarındadır.

Muhabir: Ne işe yarar bu?

Demirağ: Bundan yapılmış elbiseyi giyen tayyareci, yanmaz… Mesela, motor patladı. Tayyare tutuştu (diyelim). Fakat içindekiler bu elbiseler ve paraşütleri sayesinde sağ salim yere inebilirler. Hazreti İbrahim’in Urfa’da ateşe atılarak yanmadığı malumdur. İşte keramet, arkasındaki bu amyantlardan yapılmış elbiselerdir.

Yurdumuzdaki madenlerin hepsi işletildiği gün, sahip olduğumuz hadsiz hesapsız servetin hayranı olacağız. Maden olarak aklımıza ne gelirse hepsi, hem de bol bol vardır. Mesela, Tunceli’deki platin… Eğer istersek, tayyarelerimizin motorlarını ve çelik aksamını platinden yaparız.

Muhabir: Bu fabrikayı nasıl kurdunuz?

Demirağ: İstikbalimizin, istiklalimizin, şerefimizin göklerde olduğuna iman ettikten sonra, 5-6 sene bilafasıla (hiç ara vermeden) yanıma mütehassıs (uzman) gençleri de alarak Moskova’dan tut da Londra’ya kadar uğrayıp uzun uzadıya tetkikler yapmadığımız yer kalmadı. Avrupa’nın bütün tayyare fabrikalarını, havacılık müesseselerini geceli gündüzlü dolaştık. Neticede her yerde gördüklerimizin içinden en mükemmellerini seçerek burayı kurduk. (Aynı yapıt, s. 126-127)” Görüldüğü gibi Nuri Demirağ’ın hayallerine erişmek olanaksız. Gezip görüyor, inceleyip araştırıyor, merak edip öğreniyor, hayallerini uygulamaya sokup tasarlayarak yaşama geçiriyor dur durak bilmeden.

Nuri Demirağ, Beşiktaş’taki uçak fabrikasından sonra kendisiyle söyleşen gazeteci ile Yeşilköy’deki Gök Okuluna giderler. Burada da konuşma sürer.

Muhabir: İstikbal için ne düşünüyorsunuz? Daha neler yapmak tasavvurundasınız?

Demirağ: Bunlar anlatılamayacak kadar çoktur. Size sadece havacılık sahasındaki tasavvurlarımdan bahsedeyim… Evvela, bu müesseseyi fevkalade genişletmek… 1.200.000 liraya mal olacak Büyük Yeşilköy Gök Lisesini kurmak… Divriği’nde binlerce genci sinesine alacak; telsizciliği, motorculuğu, pilotluğu, mühendisliği, paraşütçülüğü, vesaireyi 12 ayrı branşı ihtiva edecek şekilde büyük Gök Üniversitesi’ni tesis etmek… Sonra da?

Muhabir: Evet, sonra?

Nuri Demirağ bu sırada geniş düzlüğe bakar, orayı işaret ederek konuşmasına devam eder.

Demirağ: Sonra… şu çayırın bir kenarında, muradına ermiş insanların huzur ve saadetiyle oturup kahvemi içerken; bir işaretle yüzlerce tayyarenin birden havalandığını görmek… (Aynı yapıt, s. 127-128)”

Nuri Demirağ, aynı zamanda bir eğitimci… Gök okullarda yetiştirmek istediği kişilerle ülkemizin geleceğini garanti altına almak istiyor. Bir milli eğitim bakanı gibi yeni bir eğitim anlayışı için yol göstermekte.

Konuşma bittikten sonra Yeşilköy’deki arı kovanları, gazetecinin ilgisini çeker.

Muhabir: Bu arı kovanlarının burada işi ne?

Demirağ: Epeyce oluyor… Bir gün buraya bir küme arı musallat oldu. Çocuklar ürkütüp kovmak istemişler… Mâni oldum ve işte bu kovanları yaptırdım. Şimdi içi mis gibi bal dolu olan bu kovanlarda hadsiz hesapsız arı yaşıyor. Çocuklara bu arılardan ibret alınız. Onun sevki tabii ile buraya gelişi ve burada üreyip genişlemesiyle size bir örnek oluyor. Siz de öyle, sayılamayacak kadar çoğalacaksınız. Esasen her havacı da arı gibi dostuna bal yapar, düşmanının canını yakar, dedim. (Aynı yapıt, s. 128)” Arılar ve kovanlar üzerinden verilen örnek olağanüstü güzellikte… Bu örnek okullarımızın tümünde duvarlara yazılıp öğrencilerin belleklerine işlenmeli.

Nuri Demirağ, bir ülkü adamı… Kendini ülkesine, ulusuna adayan biri… Ne yazık ki bu ülkü adamının hayallerini, ülkemizi yöneten siyasetçiler öldürdü. Onun ülkesine hizmeti, ufku dar ve emperyalistlerin gücüne bel bağlayanlarca engellenip sona erdirildi. Bunun için ne denli üzülüp öfkelensek azdır.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  22 Ekim 2024

 

 

 

2 yorum:

  1. Değerli Adil Öğretmenim elinize , yüreğinize sağlık👏Nuri Demirağ’ ın girişimciliği , ülküsüyle yaptıklarına hayran olmamak elde değil,çocukları ne kadar çok sevdiği eğitime verdiği önemden belli oluyorArılar🐝 örneği olağanüstü ,üretmek , üretmek çoğalmak .Vatanına katkıları , yenilikçi , risk alan koca yürekli bir insan ruhu şad olsun🙏🏻🍀📚♥️🌺Varolunuz a👏👏🇹🇷🇹🇷Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  2. Kalemine sağlık kardeşim

    YanıtlaSil