ATATÜRK ERZİNCAN’DA


Atatürk 29-30 Ağustos gecesini iyi geçirmedi. Ateşi yüksekti. 30 Ağustos sabahı erkenden uyandı. Kalktı yatağından hazırlanıp yola koyuldular. Çünkü akşama Erzincan’da olmak zorundaydılar. Gecikirseler Sivas Kongresi’ne zamanında yetişemeyeceklerdi. Yollar çok bozuktu. Arabalar ikide bir arızalanmaktaydı. Güç bela yol almaktaydılar. Zaman çok değerliydi onlar için. Yurdu kurtarma ülküsü, içgüçlerini ayakta tutuyordu.

“Paşa, öğle üzeri:

-Hiçbir yerde mola vermeyelim…

Diyerek emretti.

-Zaten peynir, ekmek, zeytin yiyecek değil miyiz? Arabalarda yenilsin!

Ancak, bu sayededir ki, arabaların arızaları yüzünden kaybettiğimiz zaman telafi ettik. Hatta, hiçbir yerde ve herhangi bir şartla yolda tevakkuf etmemek (eğleşmemek) için Paşa’nın emri vardı.

Buna rağmen Erzincan’a yakın bir su başında tevakkuf etmeye mecbur olduk. Zira, Erzincan mutasarrıfı ve ahzıasker (askere alma) kalemi reisi ile sair zevat, Mustafa Kemal Paşa Hazretlerini ve heyeti karşılamaya gelmişlerdi.

Bu su gazlı bir suydu. Belki de tahlili yapılmamış olduğu için ismi ve hususiyetleri memlekete meçhul en nefis bir maden suyu idi. Belki de “Kisarna”dan “Afyonkarahisar”dan daha faydalı olan bu sudan bir hayli içtik ve başında bir müddet mola verdik.

Paşa, mutasarrıftan ve kalem reisinden vaziyeti, halkın düşüncelerini sordu. İzahat aldı. Sonra, hep beraber yola düzüldük ve akşam karanlığı basmadan Erzincan’a girdik. (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, 1. Cilt, Türk Tarih  Kurumu Basımevi-Ankara, İkinci Baskı: 1986, s. 198)”

Yukarıdaki anlatımdan anlıyoruz ki Anadolu, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğini kabul etti. Onun çevresinde toplanarak ulusal gücü oluşturmak için seferber olmuştu halk. Halkın gücü, gittikçe büyümekte. Erzincan’ın ileri gelenleri ve halk, Kemal Paşa’yı kent dışında karşılayarak kurtuluşa olan umutlarını gösterdiler.

Yol boyunca yemek molası bile verilmemesi çok ilginç. Her konuda, her koşulda, her şeyden özveri söz konusu. Çünkü yitirilecek zaman yok! Bir an önce kurtuluş amacına ulaşmak için ivedilik gösterilmekte. Çünkü yurdumuzun birçok yöresinde halk, tutsak edilmiş. Düşman; kadın çocuk, genç yaşlı demeden insanımıza kıymakta. Köyler, kasabalar ve kentler yakılmakta. Ülkemiz düşman çizmesi altında inim inim inlerken yitirilecek bir tek saniye bile yok! Karşılayıcılarla Erzincan’a girilir.

Kalem reisi, konuklara yatacak yer hazırladı. Mutasarrıf, konuklarını akşam yemeğinde belediyede ağırladı. Gece yarısına dek yemekte kaldılar. Paşa, ulusal kurtuluşun amacını, yurdu kurtarmanın çarelerini anlattı sofrada. Her konuda açıklama yaptı, halkından hiçbir şeyi gizlemedi. Bu sırada Sivas’a bazı buyruklar yazdırdı telgrafla. Sofradaki Erzincan halkı, Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmalarını dinledikçe kurtuluşa inandı.

“-Paşam, son damla kanımızı senin yolunda ve milletin kurtuluşu uğrunda akıtacağız…

Diyor, üstüne teminat veriyorlardı. Paşa, bu tezahürden fevkalade memnundu. Bunun içindir ki, sabahleyin erkenden yola çıkmak yerine halk ile temas etmeyi ve şehri dolaşmayı tercih etti. Ziyafet sofrasında Erzincanlıların verdiği teminat sanki bir parola halinde ve bir anda bütün şehre yayılmıştı. Paşa, kiminle temas ediyorsa, ondan:

-Vatan için canımızı fedaya hazırız.

Cevabını alıyordu. Paşa’nın cesareti artıyor, milli şuur ve inanın bu galip beraberliği hepimizin maneviyatını yükseltiyor ve Türk milletinin istiklal aşkının vatan sevgisinin ne ölçüde hesaba sığmaz bir azamet olduğunu belirtiyordu. Bu intibalar içinde, öğleden bir saat önce, mutasarrıfa, kalem reisine, belediye reisine ve şehir halkına veda ederek büyük milli tezahürat arasında vatan ve millet uğruna son damla kanını akıtmaya hazır bu kahramanlar diyarından ayrıldık. (Aynı yapıt, s. 199)” Görüldüğü gibi Erzincan halkının Kemal Paşa’ya ve ulusal kurtuluşa verdiği coşkulu destek, övgüye değer.

Temsil Heyeti üyelerinden Erzincanlı Şeyh Fevzi Efendi, Sivas Kongresi’ne katılmak üzere kurtuluş yolcularına katıldı. Mazhar Müfit Bey’in bulunduğu arabaya bindi.

Atatürk ve arkadaşları, koca bir ulusun düşmandan kurtuluş sorumluluğunun bilincinde olarak Erzincan’dan ayrıldılar. Erzurum’da tomurcuklanan umut, Erzincan’da filizlendi. Küçük bir köye uğradıklarında, bir pınar başında eğleşip yolcularla konuştuklarında bile filiz büyümekteydi yol boyunca. Atatürk’e en büyük gücü veren halkıydı. Bunun içindir ki yaşamı boyunca her fırsatta halkla konuştu. Derdini anlattı, dert dinledi.

                                                        Adil Hacıömeroğlu

                                                         15 Kasım 2024

1 yorum:

  1. Atamıza inanan o dönemdeki Erzincan'ın kıymetli halkı varken,bugüne gelindiğinde aynı inanç içinde olan çok azaldığını görüyorum bir erzincanlı olarak ,ve çok üzgünüm.

    YanıtlaSil