Halamın
eşi Halim Öztel, sessiz duruşuna karşın iyi bir gözlemci ve yeri geldiğinde
lafı gediğine koyan biriydi. Yöremizde
hala ve teyze eşlerine “enişte” denmez genellikle. Bunun yerine “dayı” sözcüğü
yeğlenir. “Dayı” sözü, daha bir yakınlık anlatır. “Dayı” dediğiniz kişi
mahreminizdir artık. İşte, çoktan rahmete erişmiş Halim Dayı’mızdan çok şey
öğrendik onu dinleyerek.
Halim
Dayı’mla bir gün söyleşirken birisine kızmam gerekmişti. O, hafifçe gülümseyip
sözümü keserek “Bak oğlum… Bir kişiye, onun aklı kadar kız. Eğer karşındaki
kişiye onun aklından çok kızarsan kendine haksızlık edersin.” demişti. Bu söz,
belleğimde yer edip yaşamımda ilkem oldu.
Her
gün onlarca saçmalıkla karşılaşırız. Özellikle teknolojinin insan mahremiyetini
önemli ölçüde kamuoyuna açtığı bir dönemde birçok nedenle bilip tanımadığı
kişilerin saldırısına uğramakta. Bir bilim ya da sanat dalına yıllarını verip
uzmanlaşmış biri beş paralık kişilerin tinsel şiddetiyle karşılaşabilmekte.
Üstelik o bilim ya da sanat dalıyla hiç ilgisi olmayan ve o konuda zerre kadar
bilgisi bulunmayan kişilerin haksız suçlamalara, eleştirilere, daha doğrusu
çamur atmalarla karşılaştığına tanık olmaktayız.
Geçtiğimiz
günlerde ülkemizin uluslararası alanda bilimsel çalışmalarıyla ün kazanmış, kendi
alanında yetkin bir bilim adamımız, özel bir televizyona çıktı. Magazin
izlenceleri yapan, bilimden ve sanattan uzak, ekinsel birikimleri yok denecek
kadar az, ekranlarda dedikodu yapmayı beceri sanan iki kadın sunucu vardı
karşısında. Bilim adamının adının önünde “profesör doktor unvanı var. Cicili
bicili bu magazin dedikoducuları, bilim adamını paylamaya başladılar. Paylama
öyle bir noktaya geldi ki artık frenleri tutmaz oldu. En sonunda her şeyi
bildiğini sanan bu iki hanım sunucu, bilim adamımızın Sağlık Bakanlığı’ndaki
doktorluk görevinden el çektirilmesini istediler yetkililerden. Oysa o bilim
adamımız yerbilimi profesörü... Bu yazdıklarımda tek bir sözcük fazlalık yok,
eksiklikler var.
Süslenmiş
püslenmiş, ekrana çıkmış, bildiği bilmediği her konuya balıklama dalan,
dedikoduculuğu bilgi sanan bu iki hanım sunucu unvanı “doktor” olan her kişiyi,
tıp doktoru sanmaktalar. Evli sevgilisinin arabasını parçalamayı aşk olarak
algılayan ve algılatmaya çalışan birilerinden bunun fazlasını da beklemek
saflık olur.
Doğaldır
ki izlenceden sonra sosyal medyada iki hanım sunucu için büyük bir eleştiri kampanyası
başladı. Eleştiriden çok da dalga geçme, bu bilgisizlikle ve bilim adamına
gösterilen kaba ve densiz davranışla alay etme ön plandaydı. Bu alaylardan bu
iki hanım sunucunun çok da rahatsız olduklarını sanmıyorum. Onlar: “Reklamın
kötüsü olmaz.” Anlayışıyla kendilerinin olumsuz açıdan da olsa gündeme
oturmalarından sevinç duyduklarını da söyleyebilirim. Çünkü bu bilgisizlikten
kaynaklanan kötü durum, yaşamlarında ilk kez olmuyor. Bu nedenle
olumsuzluklara, bilgisizliklerinin konuşulmasına alışıklar.
Asıl
sorun, bilim adamını savunmak için kızıp öfkelenenlerde. Çünkü onlar kızıp
öfkelenmeleriyle kalacaklar. Kendi sinir sistemlerini bozdular. Belki
öfkelendiği için o günleri zehir olanlar da vardır içlerinde.
Bilim
adamına ileri geri konuşan bilgisizlere öfkelenenlere bakınca Halim Dayı’mın
sözü geldi usuma: “Birine, aklı kadar kız!”… Evet, karşımızdaki bu iki hanım
sunucuya en yüksek düzeyden kızgınlığımızı belirtsek ne olacak? Hiçbir şey… O
kişiler alışkanlıkları uyarınca yollarına gidecekler. Kızanlar da kızdıklarıyla
kalacaklar. Anlaşılacağı üzere “Keskin sirke, küpüne zarar.” Atasözünün
gereğince kendilerini yiyip bitirdiler.
O
sunucuların aklı kadar onlara kızılmalı. Fazlası, gereksiz ve kişiye zarar.
Acaba o iki hanım sunucu, kendilerine niye bu kadar çok kızıldığını anladılar
mı? Ne dersiniz?
13
Aralık 2020
Anlamamışlardır hocam,ne demiş Goethe:"Boşunadır sağır kulaklara söylenmiş akıllıca sözler.."
YanıtlaSilAkıllı bile olmasa insan,akıllı olmaya çalışması da bir seçimdir.
Aklı kadar muamele edilmeli herkese,yoksa duvara kızmaktan farksız kalıyor beyhude çabalar..
Neden bu kadar kaba ve bilinçsiz olduğumuz üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Cehalet, kültürsüzlük, eğitim noksanlığı, medya, siyaset ve ekonomi ve de dahası...Hepsinin etkisi var. Kolay kolay değişecek bir durum da değil. Sadece siyasete bel bağlamak, toplumu ve onun dinamiklerini hiçe saymak demek. Önce toplum olmayı öğrenmemiz lazım
YanıtlaSilEğitimle, bilmem kaç üniversite mezunu olmayla insan olunulmuyor. Doğuştan kotlanmalı....
YanıtlaSilHocam rahmetli dayınız ne güzel söylemiş . Bazen konuştuklarımızı karşı tarafa anlatamayız , bilgisi kendi bildiği kadardır ne söylesek anlamaz .Annem der ki onun anladığı o kadar fazla söze hacet yok yorma kendini diye uyarır..Haklı da anlamayana anlatmak çok zor oluyor.
YanıtlaSilFranz Kafka’nın dediği gibi ”Zerre kadar anlamadıkları şeyler hakkında konuşuyorlar.Sırf aptallıkları sayesinde bu kadar eminler”Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp atasözümüz usumuza geliyor. İnsan araştırır çabalar , her konuda bilgi sahibi olmamıza olanak yok ama ön bilgi sahibi olabiliriz.Adil hocam sağolunuz paylaşımlarınızla bizlere, bilmediğimiz konularda hala öğrenmenin yaşı olmadığını beğeni ile takip ettiğimiz anlatımlarınızla bilgi sahibi oluyor,kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz .🙏🏻✍️👏🌺Fulya Kırımoğlu