BİR YUMURTA BİLE KIRAMAYAN ERKEKLER


Sosyal medyada bir kadın arkadaşım, bir paylaşımda bulundu. “Maymuna fasulyeyi kırmayı öğretmişler ama kılçıklarını ayıklamayı öğretmemişler. O kadarını bazı karşı cinslerim de yapabiliyor.” demekte paylaşımında. Paylaşımın altında da fasulye kıran bir maymun görseli var.

Peki yukarıdaki paylaşımı yapan kadın arkadaş haksız mı? Doğaldır ki değil! Ancak sonuçla ilgilenmekte. Fasulyenin kılçığını ayıklayamayan “karşı cinslerinin” neden bu işi yapamadığını sorgulamıyor. Zaten toplumumuzun asıl sorunu bu… Neden-sonuç ilişkisi içinde sorunları çözüme kavuşturamamak…

“Evde yalnız kaldığımda bir yumurta bile kırıp yiyemem.” Birçok erkekten işittiğimiz bir tümcedir bu. Bazıları, bu sözü söylerken bunu erkek olmanın bir göstergesi olarak görüler ne yazık ki. Gerçekten bu tür sözleri duydukça ve böylesi durumlarla karşılaştıkça üzüldüğümü söyleyebilirim.

Yeryüzünde en ilkel ve en güçsüz canlılar bile doğal ortamlarında kendilerini besleyip yaşamlarını sürdürmekteler. Çünkü beslenemeyen canlılar açlıktan ölür. Bu nedenle beslenmek zorunda canlılar.

Kalabalık bir ailede doğdum. Altı kardeşin en büyüğü idim. Benden başka iki tane daha erkek kardeşim vardı. Çocukluğumun önemli bir bölümü köyde geçmişti. Köy enstitülü babam, kız ve erkek çocukları arasında hiç ayrım yapmazdı. Annem de babam gibi davranırdı. Çok küçük yaşlarımızda mutfak işlerinde anneme yardım ederdik. Önce pişmekte olan yemeği karıştırmayı, salata yapmayı, ekmek kesmeyi öğrendik. Ardından en kolay pişen yemekleri yaptık. Yetişkin olduğumuzda üç erkek kardeş de yemek pişirmeyi öğrendi. Taşrada on bir yıl devlet memuru olarak öğretmenlik yaptım. Bekârdım o zamanlar. Birkaç bekâr öğretmen arkadaşımla ev tutup birlikte yaşardık. Neredeyse herkes benimle aynı evde kalmak isterdi. Bunun nedeni de yemek pişirmeyi bilmemdi. Genellikle üç arkadaş kalınırdı. Ben yemek pişirirdim. Biri bulaşıkları yıkardı. Diğeri de evi temizlerdi. Bu nedenle işbölümü içinde yaşamımız kolaylaşırdı.

Evlenince yemek pişirmem bitti mi? Hayır! Kovid 19 salgını başlaya dek neredeyse evde yemeklerin hepsini ben pişirirdim. Eşim de bana yardım ederdi. Ancak salgın döneminde eve kapanınca eşim internetten yemek pişirmeyi öğrendi ve yaklaşık bir yıldır mutfağa beni sokmuyor. Ancak ben yine de bazı yemekleri pişirmekteyim. Ben de ona: “Boynuz kulağı geçti, ama boynuz işitmez.” demekteyim.

Bakıyorum bir yumurta bile kıramayanlara. Bu, beceriksizliklerinden mi kaynaklanmakta? Hayır! Bu kişileri beceriksiz kılan başta anneleridir. Onlara hiçbir işin ucundan tutmayı öğretmiyorlar. “Erkek mutfağa girer mi hiç?” diyerek erkek çocuklarını mutfaktan uzak tutmaktalar. Ağacı yaşken eğmiyorlar. Çocukluğunda mutfağa girmeyen kişi, büyüyünce de girmiyor mutfağa. Aslında bu yetiştirme biçimi, erkek çocukları asalaklaştırmakta. Anneler, kendi elleriyle çocuklarının yaşama tutunma, mutlu olma, paylaşma, eşlerine yardım etme, sorumluluk üstlenme becerilerini baltalamaktalar.

Günümüzde kadınlar da erkekler gibi çalışmaktalar. Çoğu eş, aynı ekonomik katkıyı yapmaktalar ailelerine. Erkekler, eve geldiklerinde çok yorgun olduklarını söyleyip koltuklarına kurularak ya televizyon izlemekte ya da uyumakta. Aynı işi yapan ve aynı koşullar içinde yorulan ve emek harcayan kadın, eve gelir gelmez doğruca mutfağa girmekte. Yemek pişirmekte olan kadına, eşi yardım etmeyi düşünmemekte. Çünkü annesi öyle yapıyordu. Ona oturmasını söylüyordu. O da alıştığı üzere oturup bekliyor yemeğin pişirilip sofranın hazırlanmasını.

Aslında anneler, erkek çocuklarını hazırcılığa alıştırarak gelinlerini cezalandırmaktalar. Bunu yaparken de oğullarının mutluluklarını engelliyorlar. Annelerin savunması ise “Kıyamıyorum oğluma. O yapamaz.” biçiminde olmakta. Sen kıyamıyorsun oğluna, ama yaşam kıyıyor. Onu sonu gelmez bir mutsuzluğun tutsağı yapıyorsun. Böyle sevgi mi olur?

Babaların çoğunun erkek çocuklarını korudukları herkesçe bilinir. Bazı babalar: “Erkek adam, kadın işi yapar mı?” diyerek çocuklarının becerisiz yetişmelerine önayak olur. Toplumun her kesimi işin kadınının, erkeğinin olmadığını bilmeli.

Erkek olsun kadın olsun günlük yaşam için gerekli olan becerileri kazanmamışsa bunun asıl nedeni ailelerdir. Çocuğunu eğitemeyen aileler, sonra onların yetişkinlikte gösterdikleri çocukça davranışların giderilmesi için çalışmaktalar.

“Erkek, yemek pişiremez.” diye bir savunma geçersizdir. Çünkü dünyanın en iyi aşçıları erkeklerdir. Demek ki kişi, eğitildiğinde bir işin en güzelini yapabilir. Sorun erkek çocuklarda değil, onları yetiştirenlerde.

                                                                                   21 Ocak 2021

2 yorum:

  1. evet onları yetiştirenlerde

    YanıtlaSil
  2. Rahmetli babacım 1921 doğumluydu. Biz beş kardeşiz. En büyüğümüz ile en küçüğümüz arasında on yıl var. Küçük kardeşim 1957 doğumlu ve annem babam henüz gençler. O tarihlerde görülmesi pek de mümkün olmayan bir eş babacım. Her şekilde anneme yardımcı. Öyle ki çocuklarının banyosundan çamaşır yıkanmasına kadar yardımcı anneme. Çok sevgi, demokrasi ve paylaşmanın önde olduğu böyle bir ailede, bizler de çok mutlu çocukluk ve gençlik geçirdik. Arkadaşlarım hayret ve gıpta ederlerdi, “Çok şanslısınız, keşke babam da Cevdet amcaya benzese” derlerdi. Allah nûrlarda yatırsın, canım babam, canım annem. 🙏🙏

    YanıtlaSil