Kovid
19 salgını başladığından beri herkes virüsten korunmak için gerekli önlemleri
almaya başladı. 13 Mart 2020 Cuma günü, salgına karşı alınacak önlemler Sağlık
Bakanlığı’nca açıklandı. Bu doğrultuda yurttaşlarımızın çoğu evlerine kapandı. İnsanlar
hem kendilerini hem de yakınlarını salgından korumak için günlük yaşamında var
olan birçok özgürlükten, güzellikten vazgeçerek zorunlu, gönüllü bir tutsaklığı
seçti.
Annem,
Ankara’da yaşıyor. Korona nedeniyle çocukları, torunları, kardeşleri, yeğenleri,
dostları ve diğer yakınlarıyla görüşmedi salgın nedeniyle. Uzmanlarca belirtilen
tüm önlemlere uymaya çalıştı. Ankara’da oturduğu sitenin bahçesine kontrollü
bir biçimde çıktı. Olanaklar çerçevesinde insanlarla çok uzaktan konuştu.
Salgın döneminde, annemle yakınlarını birbirine bağlayan en önemli araç telefondu.
Sık sık telefonla görüştük.
13
Mart’tan 17 Eylül 2020 gününe dek ev tutsaklığı sürdü annemin. Evde çok
sıkıldığı belliydi. Ayrıca günlük yürüyüşleri aksadığı için biraz da kilo aldı
bu süreçte. Annemin sıkıldığını fark eden büyük kız kardeşim, Kastamonu’da
oturan küçük kız kardeşimi ziyaret etmeyi önerdi ona. Küçük kız kardeşim yeni
bir eve taşınmıştı. Bu nedenle annelik güdüsüyle evladına yardım etme isteği
harekete geçti ve öneriyi kabul etti.
Ankara-Kastamonu
arası uzak sayılmaz. Kız kardeşim, kendi otomobiliyle gerekli önlemeleri alarak
ve mola vermeyerek 17 Ekim Cumartesi günü annemle yola çıktı. Doğanın çok fazla
tahrip edilmediği bir karayolunda yolculuk etmek, ikisini de mutlu etti.
Kastamonu’ya vardılar. Küçük kız kardeşimin yeni evine eşyalarını yerleştirmesine
yardım ettiler. Eniştem ve yeğenimle doğa gezileri yaptılar. Kalabalığa
karışmadan hem özlem giderdiler hem de doğanın tadını çıkardılar. Kız
kardeşimin Ankara’daki işyerinden aldığı izin dolunca 25 Ekim Pazar günü geri
döndüler. Eve geldiklerinde yorgundular. Üzerlerinde bir bitkinlik vardı söylediklerine
göre.
26
Ekim günü kız kardeşimde baş ağrısı başladı. Annem ise hafifçe öksürmekteydi.
Yol yorgunluğuna yordular bunu. Kastamonu da ise yeğenim Öykü, ateşlendi.
Rahatsızlığı belirgindi. Bu nedenle annesiyle uyumak istedi. Küçük kız kardeşim
de kızına sarılıp uyudu o gece. Sabahleyin baş ağrısıyla uyandı. Yorgunluktur,
diye düşündü önce. Ertesi gün sabahleyin baş ve eklem ağrıları vardı. İçini
şüphe kurdu kemirmeye başladı. Hemen sayrıevinde kovid 19 testi yaptırmaya
karar verdi. Zaman geçirmeden sayrıevine gitti. Sağaltımcılar, belirtilerin
koronayı gösterdiğini söylediler ve hemen PCR (Pisiar değil, çünkü Türkçede “pi,
si, ar” herfleri yok. Bu nedenle “pecere” diye söylenmeli.) testi yapıldı saat
on birde. Akşam onda test sonucu belli oldu. Kız kardeşimde kovid 19’a
rastlandı. Sabahleyin erkenden arabul (filyasyon) ekibi eve gelerek ilaçlarını
bıraktı. Nelere dikkat edeceğini, karantina kurallarının neler olduğunu
söylediler. Bu arada Toplum Sağlığı Merkezi’nden aradılar. Salgının yakalanma
kaynağı araştırıldı. Başkalarıyla değintilerinin olup olmadığı soruldu.
28
Ekim günü yeğenim ve enişteme PCR testi yapıldı. 29 Ekim’de onlara da kovid 19’un
bulaştığı belirlendi. Kız kardeşimin değintili olduğu annem ve büyük kız kardeşimi
27 Ekim gecesi Kastamonu’dan arabul ekibi aradı. Ne yazık ki yol yorgunluğuyla
erkenden uyudukları ve telefonları kapalı olduğu için onlarla konuşamadılar.
Kız kardeşim sabahleyin uyanıp işine gidince telefonunda bazı aramaların ve
iletilerin olduğunu gördü. Bu arada Kastamonu’daki kardeşimin korona olduğunu
haber aldı. Bunun üzerine izin alıp eve döndü. Annemi durumla ilgili
bilgilendirdi. Eve döndükten hemen sonrasında aile hekimince arandılar. Çok
geçmeden arabul ekibi geldi. Testler yapıldı. Annemin kullandığı ilaçların
listesini aldılar. Belirtiler belirgin olduğu için ilaçlar da getirildi ve
kullanmaları istendi. O sabah ikisi de sekizer tane hap (Favira) hap içtiler. Annemle
kız kardeşim zorunlu olmadıkça aynı evin içinde bir araya hiç gelmediler.
29
Ekim günü annemin ve kız kardeşimin korona olduklarını öğrendim. Öğrenince de
kaynar sular başımdan aşağı döküldü. Ne yapacağımı bilemedim. Önce Ankara’ya
gideyim, dedim. Annem: “Oğlum buraya niye ve nereye geleceksin?” dedi
soğukkanlı olarak. Çünkü annemin evine döndüğü gün Ankara’da oturan erkek
kardeşim onu ziyarete gitmişti. Gerçi ikisi de maskeliydi ve sosyal araya
dikkat etmişlerdi. Bu nedenle erkek kardeşim de kendi evinde karantinaya
alındı. Kısacası gidebileceğim iki ev de karantina altındaydı. Üstelik korona
söz konusuydu.
Telefonla
sırayla annemi, iki kız kardeşimi, erkek kardeşimi, eniştemi aradım. Yeğenimi
sordum. Erkek kardeşimde kovid 19 saptanmamıştı. Bu haber beni sevindirdi.
Annem,
şeker hastası olduğundan önceleri çok kaygılandım. Her gün aradığımda hepsi de
soğukkanlı ve güçlüydüler. İlk gün Favira’dan sabah akşam sekizer tablet
içtiler. Sonrasında üçer tane sabah ve akşam… Beş gün sonra ilaçlar kesildi. İyileşme
başlamıştı bile. Karantina bitimine yakın belirtiler ortadan kalktı. Büyük kız
kardeşimde yaklaşık iki aydır süren koku alamama belirtisi az da olsa ortadan
kalkmaya başladı. Karantina bitti, her şey normale döndü.
Onlar
karantinadayken ben de nöbetteydim adeta. Geceleri sabahı zor ettim. Sabah
erkenden kahvaltımı bitirip onların uyanacağı saati bekledim. Uyandıklarından emin
olur olmaz hemen aradım onları tek tek. Hepsinin seslerini ayrı ayrı işitmek
bir başka güzel.
Peki,
kovid 19 olağanüstü korunma önlemlerine karşın ailemizin içine nasıl sızdı?
Aşil’in topuğundan… Aşil’in topuğumu kim? Yeğenimiz Öykü… Anaokula gitmekteydi o
sıralar. Okuldan kovid 19’u alıp eve getirdi. Bu nedenle okulların açılmasına
karşı çıktık önceden. Salgın toplumun her noktasına yayılmışken okulların
açılması niye?
Karantinalar
bitti. Ailemizin beş üyesi de kovid 19’u da yendi. Korkularım, kaygılarım
yerini sevince bıraktı. Virüsü yenmelerinde erken teşhisin ve sağlık
kuruluşlarının ivedilik göstermelerinin önemli payı var. Ayrıca ailemizin
sigara içmemesi ve diğer kötü alışkanlıklarının olmaması önemli etken.
Ellerinden geldiğince doğal beslenme alışkanlığının iyileşmeye destek olduğunu
da söyleyebilirim. Hastaneye gitmeden, yataklara düşmeden bir illetten
kurtulmaları bizler için mutluluk kaynağı. Onlar kabul etmese de ben onlara:
“Koronayı yenen kahramanlar!” diyorum. İşte, 2020’nin aile belleğimizde
bıraktığı buruk anı!
3
Ocak 2021
Duru ve temiz Türkçe kullanımınız okurken keyif veriyor. Bir sağlık çalışanı olarak filyasyon kelimesini "arabul" olarak Türkçeleştirmeniz hoşuma gitti. Teşekkür ederim hocam.
YanıtlaSil