Kapitalizm denen düzen, aşırı tüketim ve sömürü için var. Ne eder,
eder cebindeki parayı sen farkına varmadan alıp gider. Üstelik bu parayı
verirken de gönüllü olursun.
Kapitalizm, insanları önce bedenlerinden nefret ettirir.
Kaşını, gözünü, kirpiklerini, emceklerini, kalçalarını, burnunu, dudaklarını,
saçlarını, bacaklarını, kollarını, boyunu, boynunu, yanaklarını, ellerini, daha
birçok yerini çirkin olarak algılatır insana. İnsanlar da ellerine para
geçtikçe bu çirkinlikleri(!), kapitalizmin güzellikleri planlayan uzmanlarının
belirlediği ölçülere göre düzelttirmeye çalışır. Böylece yeni bir kazanç alanı
doğar kapitalistlere. Günümüzde neredeyse çoğu kişinin burnu, kaşı, kirpiği, alnı,
yanakları, çenesi aynı biçimde. Sanki hepsi aynı anadan, babadan doğmuş gibi. Şaka
değil, bu kişilerin ana, babası kapitalizm denen illet.
Kapitalizm, insanları kendi bedenlerinden nefret ettirirken
onlara sonsuz bir özgüvensizlik duygusunu da aşılar. Özgüvensiz kişi, güce
tapınır. İşte, o güç de kapitalizmdir her şeyiyle. Kapitalizm, sorgulanmaz.
Onun insanlık dışı eylemleri görmezden gelinir.
Dinlencemiz sırasında ilgimi en çok çeken şeylerden biri
kadınların dudaklarının şişkin, dışarıya doğru çıkık olması. Gerçi İstanbul’da
da ara sıra böylesi kişilerle karşılaşırdım. Ancak kadınlar, dinlenceye
gitmeden önce bir güzellik(!) bakımından geçmekteler. Dudaklar balon gibi
şişmiş ve ördek gagası gibi dışarıya doğru uzanmış. Bu durum, insanın doğasına
aykırı. Böyle dudakların güzel olduğunu söylemek olanaksız. Ancak ilgi çektiği,
insanların (özellikle de kadınların) bakışlarını çektikleri ise kesin.
Eskiden siyah beyaz televizyon çağında bir dizi vardı: Uzay Yolu…
Dizinin baş oyuncularından Mistır Spak sıra dışı kulakları ve kalkık kaşlarıyla
ilgimizi çekerdi. Dün şaşarak baktığımız kaşlar, bugün moda oldu. Kaşlar, yarın
kim bilir nasıl olur?
Kadınların birçoğunda takma kirpikler… Çoktan kirpik olmaktan
çıkmışlar. Süpürge gibi görünmekteler. Bir de boyamasını bilmeyenler olunca
kaşlar ucubeye dönüşmekte. Bu konuda yerli, yabancı fark etmiyor; kapitalizm,
bulunduğu toplumların iliğini tüketmek, mutsuz insanlar yaratmak için her
topluma el atmakta.
Erkekler de kadınlar da dövme yaptırma yarışındalar. Dövmesiz
kişi neredeyse yok gibi. Peşinen söyleyeyim, dövmeler kadar insan bedenini
çirkinleştiren başka bir şey yok! Dövmelerin çoğu, anlaşılmaz karartılar.
Bazıları kişilerin olmak istedikleri, ancak olamadıkları kahramanlar. Kimi ise
sevdiği kişilerin adını yazdırmış bedenlerine. Demek ki yüreğine yazamamış ya da
yazdığından emin değil; bedenine yazdırarak bu eksikliğini, herkese göstererek
gidermekte.
Bedenimiz, ten rengimiz bizim kimliğimiz. Bedenimizdeki tüm
organlar, belli bir uyum içinde. Saçımıza göre kaş ve kirpiğimiz var. Ten rengimize
uygun gözlerimiz bulunmakta. Aslında her organımız ve rengimiz birbirlerini
tamamlamakta.
Kapitalizm, insanların önüne tektipçi bir insan biçimi
koyuyor. Herkes o tektipçiliğe uymayı görev sanıyor. Doğadaki her şey birbirine
benzese hiçbir şey güzel olmaz. “Güzellik” kavramı yok olup gider. Üstelik “güzellik”
kavramı da göreceli. Herkese göre “güzellik” değişir. Birine güzel gelen,
diğerine çirkin gelebilir. Bu nedenle kişilerin güzellik anlayışları, beğenileri
yok edilmekte. Aslında böyle yapılarak insanların beğenilerine, düşüncelerine,
sevgilerine gem vuruluyor. Neyi seveceğimize, neyi beğeneceğimize, bize nelerin
yakışacağına giderek nasıl düşüneceğimize kapitalizmin ağababaları karar
vermekte. Buna uyum göstermeyi de çağdaşlık, modernlik sanmakta kimileri. Oysa
bu, bir tutsaklıktır. Hem de düşünce ve duyguyu yok eden, egemen güçlerin
boyunduruğuna teslim eden bir tutsaklık. Ne yazık ki bu tutsaklığa gönüllü olarak
koşmakta birçok kişi.
Kapitalizm hem seni bedeninden tiksindirir hem de
tiksindirirken para kazandırır. Para kazandığını sanırsın. Bu paraları sağ
cebine koyan kapitalizm, sol cebinde sessizce alır verdiklerini. Sen de büyük
kazancın var sanırsın. “Abdalın yağı çok olursa gah borusuna çalar gah gerisine.”
atasözünü bu durumda anımsamamak olmaz.
İşin ilginç yanı ise balon dudaklıların, Mistır Spak kaşlıların, dövmelerle bedenlerinin rengi değişmişlerin kendilerine güzel ya da yakışıklı görmeleri. Çok tuhaf değil mi?
Adil
Hacıömeroğlu
2
Ağustos 2022
Tek tip Kadınları sevmiyorum istanbulda kadınlar kardeş kaslar,dudaklar çok kötü şişik dudaklar mikrop kapıp doktorluk olanlar hatta ölenler oldu doğallık en guzeli
YanıtlaSil"Liberal Faşizm" olarak adlandırılan, insanların George Orwell'in distopyasındaki (1984) baskıyla değil, Aldous Huxley'in distopyasındaki (Cesur Yeni Dünya) gönüllülük esasıyla sömüren Batı (Amerika, Avrupa) ideolojisinin tüm yıkıcı görünümlerine şahitlik edebildiğimiz günlerdeyiz. Elinize sağlık.
YanıtlaSilNe yazık ki toplumumuzda insanların çoğunluğu gösteriş hastası ve budalası. İşte bu da kapitalizme insanları özendiriyor. Ekmeğine yağ sürüyor. Bence insan vüçudunun her uzvu özel. Hiçte gösterişe gerek yok. Sadece iyi bir vücut temizliği bence herkese yeter. İnsan bütçesini günümüz şartlarında böyle lüzumsuz şeylerle zorlamamalı. Vücudun doğal dengesi bozulmamalıdır.
YanıtlaSilDUYGUSAL ŞAİR
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
Bunu her siyasi görüş pompalıyor. Karşı çıkanlarda doğallık derken bir sürü ipe sapa gelmez savunularla bunu yapıyor. Sonuçta bu da kapitalizme yarıyor. Değerli Hocam, dövmeler konusunda o kadar haklısınız ki, insanın vücudundan nefret ermesinin kapitalizmce adıdır. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilTemel burnunun uzun ve iri olması münasebeti ile rahatsızmış. Amerikaya gitmiş ve onlara benzemek için burun estetiği ameliyatı ile burnunu düzelttirmiş, İngilizce öğrenmiş ve piyano kursları aldıktan sonra şansınında yardımı ile meşhur bir piyanist olmuş. İlk konserini büyük bir topluluğa vermiş ve konser sonunda seyircilerin arasından biri ayağa kalkmış ve Temel’e şöyle seslenmiş:
YanıtlaSilHelal sana hemşerum, çok iyi çalayisun da!
Temel: Benim Laz olduğumu nereden anladın be adam, burnumu bile yaptırdım diye sormuş.
Nasıl anlamayayım, demiş adam. Bütün piyanistler otururken sandalyeyi kendilerine çekerler, sen ise sandalyeye oturup piyanoyu kendine çekeyusun.🙂