KIRLANGIÇ YUVALARININ BOZULMASI (Dinlence Yazıları 23)


        Fethiye’de, ilk kaldığımız otelin bahçesinin meyvelerle dolu olduğunu yazmıştım. Konaklama yerleri, birden çok odanın yer aldığı iki katlı yapılardan oluşmaktaydı. Bu durumuyla bu yapılar, köy evlerine benzemekte. Evlerin ve diğer hizmet yapılarının bir yerde kümelenmesi, bir köyün bakımlı ve düzenli mahallesini andırmakta. Bu durum, insana erinç vermekte.

        Ağaçların, özellikle de meyvelerin bolluğu burada birçok böceğin yaşamasına olanak sağlamakta. Özellikle arı ve sineklerin varlığı ilgi çekici. Doğaldır ki böceklerin varlığı, buraya onlarla beslenen kuşları da çekti. Böylece bir besin zinciri oluştu.

        Salgın nedeniyle otel, uzun süre kapalı kaldı. Bu nedenle bahçedeki ağaçlar ve diğer bitkiler, özgürce serpilip geliştiler. Tam bir doğal ortam oluştu. Sabahleyin güne başlarken kuşların ötüşleri insanı büyülemekte. Bu da kentin yorduğu konukları, soluklandırmakta ve motor gürültüleri yerine doğanın ezgisiyle dinlenmelerini sağlamakta.

        Bağımsız yapıların neredeyse hepsinin çatılarının korumasındaki saçak altlarında kırlangıç yuvaları görünce çok sevindim. Ancak sabahları kırlangıç cıvıltılarını işitmedim hiç. Bu kuşların sabah coşkusu görülmeye değer. Bir sabah, kahvaltı öncesi gezintiye çıktım. Saçakların başladığı yerlerde yer alan kırlangıç yuvalarının bozulduğunu gördüm. İçim sızladı. İlk önce inanamadım gördüklerime. On taneye yakın yuvaya dikkatlice bakınca bu yuvaların pencerelerden uzanılarak uzun sopalarla bozulduğunu anladım. Yuvaların hepsinin altında ya da yanında delikler vardı. Doğaldır ki delik deşik edilen yuvalarda kırlangıçların yaşamaları olanaksız. Bunların insan eliyle olduğu çok açık.

        İnsanlar, dünya güzeli kuşların yuvalarını niye bozarlar? Kırlangıçlar temiz hayvanlar. Dışkılarını, yavru da olsalar, yuvanın dışına yapmaktalar. Bu nedenle yuvalarının altında dışkılar birikir. Zaman zaman bu dışkılara böcekler üşüşür. Birçok kişi bundan hoşlanmaz. Oysa haftada bir temizlenirse yuvaların altları, sözünü ettiğim kirlilik oluşmaz. Üstelik kırlangıç gübresi bitkiler için bulunmaz nimettir. Bitkileri olağanüstü besler.

        Kırlangıçlar, doğanın ve de insanın dostudur. Uçucu böceklerle beslenirler. Uçuşları bir dans gibidir, izlemeye doyamazsınız. Özellikle insanlara musallat olan sivrisinekleri avlamaları, bizim rahatça balkonlarımızda ve evimizde oturmamıza yardımcı olur. Bu yönüyle insan dostudur kırlangıçlar. Sivrisineklerin yanı sıra insanlara zarar verebilecek birçok uçucu böceği de avlar bu güzel kuşlar. İşte, bu kuşların yuvaları dağıtılarak aslında insanlara ve doğaya zarar verilmekte.

        Yazılarımda kimi zaman turizm alanlarının, özellikle otellerin, denetimsiz olduğunu yazdım. Bu denetimler yapılırken doğayla ilişki de denetlenmeli. Özellikle kırlangıç yuvalarına bakılmalı. Bu kuşlara göçmen kuş demek yanlış. Çünkü doğup büyüdükleri topraklar bizim ülkemiz. Havalar soğuyup uçucu böcekler ortalıktan yok olunca Afrika’ya, sıcak topraklar göç etmekteler beslenip yaşamlarını sürdürmek için. Bu toprağın sahibi olan hiçbir canlıyı, kimsenin rahatsız etme ve onların yaşam haklarını ellerinden alma hakları yok! Bu nedenle kırlangıçların yuvalanıp çoğalmaları için gerekli önlemler alınıp uymayanlara yaptırımlar uygulanmalı.

        Burada gerek Muğla Büyükşehir gerekse Fethiye belediyelerine büyük sorumluluk düşmekte. Ayrıca Kültür ve Turizm ve Tarım bakanlıkları da görevlerini gereği gibi yapmalı.

        Doğa her canlını yaşama hakkı olan bir yer. Bir canlı türünün yok olması demek, diğer canlıların da yaşamının tehlikeye girmesi demek. Çünkü canlıların yaşamları doğal kurallar gereği birbirine bağlı.

                                                               Adil Hacıömeroğlu

                                                               3 Ağustos 2022

2 yorum:

  1. Temel sorunumuz, modern insanın ontolojik olarak kendisini nereye koyduğuyla ilgili. Burada birbirine zıt iki yaklaşımdan bahsedebiliriz. Birisi insanın doğa üzerinde mutlak denetici olduğunu veya olma yolunda ilerlediğini düşünen modern kapitalist düşünce ve onun uzantıları, diğer tarafta bu görüşün yıkıcılığını idrak edip post-modern düşünceyle birlikte gelişen ve insanı doğanın bir arazı olarak kabul eden posthümanist insan karşıtı akım. Tüm ideolojiler insanı ontolojik açıdan nereye koyduğuna göre dünyayı / maddeyi şekillendirir. Mevcut Batı merkezli modern kapitalist mutlak gelişmişlik paradigmasının entropisinin (entropi: kaosa yatkınlık olarak açıklanabilecek termodinamik yasası) arttığı dönemde yeni düzen adacıkları (entropinin tersi, negatif entropi) ancak yeni bir ontolojiyle mümkündür. Ortada henüz böyle bir felsefe ve ideoloji yok, ancak ona kaynaklık edecek tarihsel birikimi var insanoğlunun. Teolojide, felsefede, bilimde, sanatta yeni bir toplum, yeni bir düşünüş yeni bir yaşayışın olmazsa olmazı.

    YanıtlaSil
  2. Doğada hiç bir şeyin varlığı diğerini yadsımaz. Ancak sözüm ona düşünebilme erkine sahip tek canlı türü insan, kapitalizmin göz boyayan işlevi içinde birer doğa karşıtı ya da ben doğaya egemen olurum aptallığı içinde oluncaaaa.. Sonuç bu oluyor.

    YanıtlaSil