Fethiye’de, ilk kaldığımız otelin bahçesinin meyvelerle dolu
olduğunu yazmıştım. Konaklama yerleri, birden çok odanın yer aldığı iki katlı
yapılardan oluşmaktaydı. Bu durumuyla bu yapılar, köy evlerine benzemekte. Evlerin
ve diğer hizmet yapılarının bir yerde kümelenmesi, bir köyün bakımlı ve düzenli
mahallesini andırmakta. Bu durum, insana erinç vermekte.
Ağaçların, özellikle de meyvelerin bolluğu burada birçok böceğin
yaşamasına olanak sağlamakta. Özellikle arı ve sineklerin varlığı ilgi çekici. Doğaldır
ki böceklerin varlığı, buraya onlarla beslenen kuşları da çekti. Böylece bir
besin zinciri oluştu.
Salgın nedeniyle otel, uzun süre kapalı kaldı. Bu nedenle
bahçedeki ağaçlar ve diğer bitkiler, özgürce serpilip geliştiler. Tam bir doğal
ortam oluştu. Sabahleyin güne başlarken kuşların ötüşleri insanı büyülemekte. Bu
da kentin yorduğu konukları, soluklandırmakta ve motor gürültüleri yerine
doğanın ezgisiyle dinlenmelerini sağlamakta.
Bağımsız yapıların neredeyse hepsinin çatılarının
korumasındaki saçak altlarında kırlangıç yuvaları görünce çok sevindim. Ancak
sabahları kırlangıç cıvıltılarını işitmedim hiç. Bu kuşların sabah coşkusu
görülmeye değer. Bir sabah, kahvaltı öncesi gezintiye çıktım. Saçakların başladığı
yerlerde yer alan kırlangıç yuvalarının bozulduğunu gördüm. İçim sızladı. İlk
önce inanamadım gördüklerime. On taneye yakın yuvaya dikkatlice bakınca bu
yuvaların pencerelerden uzanılarak uzun sopalarla bozulduğunu anladım.
Yuvaların hepsinin altında ya da yanında delikler vardı. Doğaldır ki delik
deşik edilen yuvalarda kırlangıçların yaşamaları olanaksız. Bunların insan
eliyle olduğu çok açık.
İnsanlar, dünya güzeli kuşların yuvalarını niye bozarlar? Kırlangıçlar
temiz hayvanlar. Dışkılarını, yavru da olsalar, yuvanın dışına yapmaktalar. Bu
nedenle yuvalarının altında dışkılar birikir. Zaman zaman bu dışkılara böcekler
üşüşür. Birçok kişi bundan hoşlanmaz. Oysa haftada bir temizlenirse yuvaların
altları, sözünü ettiğim kirlilik oluşmaz. Üstelik kırlangıç gübresi bitkiler
için bulunmaz nimettir. Bitkileri olağanüstü besler.
Kırlangıçlar, doğanın ve de insanın dostudur. Uçucu böceklerle
beslenirler. Uçuşları bir dans gibidir, izlemeye doyamazsınız. Özellikle
insanlara musallat olan sivrisinekleri avlamaları, bizim rahatça balkonlarımızda
ve evimizde oturmamıza yardımcı olur. Bu yönüyle insan dostudur kırlangıçlar. Sivrisineklerin
yanı sıra insanlara zarar verebilecek birçok uçucu böceği de avlar bu güzel
kuşlar. İşte, bu kuşların yuvaları dağıtılarak aslında insanlara ve doğaya
zarar verilmekte.
Yazılarımda kimi zaman turizm alanlarının, özellikle otellerin,
denetimsiz olduğunu yazdım. Bu denetimler yapılırken doğayla ilişki de denetlenmeli.
Özellikle kırlangıç yuvalarına bakılmalı. Bu kuşlara göçmen kuş demek yanlış.
Çünkü doğup büyüdükleri topraklar bizim ülkemiz. Havalar soğuyup uçucu böcekler
ortalıktan yok olunca Afrika’ya, sıcak topraklar göç etmekteler beslenip
yaşamlarını sürdürmek için. Bu toprağın sahibi olan hiçbir canlıyı, kimsenin
rahatsız etme ve onların yaşam haklarını ellerinden alma hakları yok! Bu
nedenle kırlangıçların yuvalanıp çoğalmaları için gerekli önlemler alınıp
uymayanlara yaptırımlar uygulanmalı.
Burada gerek Muğla Büyükşehir gerekse Fethiye belediyelerine
büyük sorumluluk düşmekte. Ayrıca Kültür ve Turizm ve Tarım bakanlıkları da görevlerini
gereği gibi yapmalı.
Doğa her canlını yaşama hakkı olan bir yer. Bir canlı türünün
yok olması demek, diğer canlıların da yaşamının tehlikeye girmesi demek. Çünkü
canlıların yaşamları doğal kurallar gereği birbirine bağlı.
Adil
Hacıömeroğlu
3
Ağustos 2022
Temel sorunumuz, modern insanın ontolojik olarak kendisini nereye koyduğuyla ilgili. Burada birbirine zıt iki yaklaşımdan bahsedebiliriz. Birisi insanın doğa üzerinde mutlak denetici olduğunu veya olma yolunda ilerlediğini düşünen modern kapitalist düşünce ve onun uzantıları, diğer tarafta bu görüşün yıkıcılığını idrak edip post-modern düşünceyle birlikte gelişen ve insanı doğanın bir arazı olarak kabul eden posthümanist insan karşıtı akım. Tüm ideolojiler insanı ontolojik açıdan nereye koyduğuna göre dünyayı / maddeyi şekillendirir. Mevcut Batı merkezli modern kapitalist mutlak gelişmişlik paradigmasının entropisinin (entropi: kaosa yatkınlık olarak açıklanabilecek termodinamik yasası) arttığı dönemde yeni düzen adacıkları (entropinin tersi, negatif entropi) ancak yeni bir ontolojiyle mümkündür. Ortada henüz böyle bir felsefe ve ideoloji yok, ancak ona kaynaklık edecek tarihsel birikimi var insanoğlunun. Teolojide, felsefede, bilimde, sanatta yeni bir toplum, yeni bir düşünüş yeni bir yaşayışın olmazsa olmazı.
YanıtlaSilDoğada hiç bir şeyin varlığı diğerini yadsımaz. Ancak sözüm ona düşünebilme erkine sahip tek canlı türü insan, kapitalizmin göz boyayan işlevi içinde birer doğa karşıtı ya da ben doğaya egemen olurum aptallığı içinde oluncaaaa.. Sonuç bu oluyor.
YanıtlaSilGöçmen kuşlara değer vermesini bilemeyenler, kendisine, yaşadığı topluma ve ülkeye karşı sorumluluktan kurtulamazlar.Ne yaptığını ve ne yapacağını insanlardan daha iyi bilen göçmen kuşların, getirdiğini ve götürdüğünü göremeyecek kadar gözleri kapalı,güzelliği farkedemezler .Dünyayı kan gölüne çevirenleri Filistin’ e barış ve dostluk dileğiyle kuş olup uçabilsem yaralarına merhem olabilsem…Bir doğa harikası olan ülkemizi kuşlar süslemekte ve kuş cennetine çevirmekteler.Ülkemizin dört bir yanında doğayla uyum içinde yaşayan olağanüstü kuşların huzurunu, yuvasını insanlar bozmaktalar.Bu büyük insanlık suçudur.Çocuklarımızın ve ülkemizin doğa kültürüne ,insanlığın geleceğine en büyük darbeyi vuranlardan hesap sorulmalıdır.Soyları tükenen kuşları kimse geri getiremez.Ancak fotoğraflarda ve düşlerde görürüz.Değerli, Adil Öğretmenim yüreğinize sağlık👏👏👏🍀Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil