Atatürk,
18 Ekim 1921 günü Ankara’da Azerbaycan Elçisi Abilof’un söylevine verdiği
yanıtta şunları söylüyor: “(…) Anadolu bu vaziyetiyle bütün zulümlere,
hücumlara, taarruzlara maruz bulunuyor. Anadolu yıkılmak, çiğnenmek,
parçalanmak isteniliyor; fakat efendiler, bu hücumlara Anadolu’yla kısıtlı ve
sınırlı değildir. Bu hücumların genel hedefi bütün Doğu’dur.
Anadolu
her türlü tasallutlara, taarruzlara karşı bütün mevcudiyetiyle nefsi müdafaa
etmektedir ve bundan muvaffak olacağından emindir. Anadolu bu müdafaasıyla
yalnız kendi hayatına ait vazifeyi yapmıyor, belki bütün Doğu’ya yönelik
hücumlara bir set çekiyor. Efendiler, bu hücumlar elbette kırılacaktır. Bütün
bu tasallutlar mutlaka nihayet bulacaktır. İşte ancak o zaman Batı’da, bütün
cihanda hakiki sükûn, hakiki refah ve insaniyet hüküm sürebilecektir.
(Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık, Kaynak Yayınları, 1. Basım, Nisan 2018, s. 166)”
Görüldüğü gibi Atatürk, büyük bir öngörüyle Anadolu’da emperyalizme
başkaldırının bütün Doğu’yu (Asya’yı) kurtuluşa götürecek bir savaşım olduğunu
vurgulamakta. Onun için baş düşman, kapitalizm ve onun bağrından çıkan
emperyalizmdir ona göre.
Atatürk,
mazlum milletlerin emperyalizme, yani zalimlere karşı yaptıkları savaşların
insanlığın kurtuluşu olduğunu söylüyor. Bu mazlum milletlerin dünya
görüşlerine, toplumsal düzenlerine, dinsel inançlarına, etnik kökenlerine
bakmıyor Büyük Önder. Onu ilgilendiren yalnızca o milletin mazlum oluşu ve
zalimlerce ezilmesi.
İsrail,
İran’a saldırıyor ABD emperyalizmi adına. Atatürkçü geçinen kimileri: “İran’ın
başında mollalar var.” diyerek içten içe ABD-İsrail’in zulmüne alkış
tutmaktalar ne yazık ki. Yani mazluma karşı zalimin (emperyalizmin) safında yer
alıyorlar. Bu, emperyalizme işbirlikçilik değil de nedir?
Atatürk,
18 Nisan 1920’de Hâkimiyeti Milliye gazetesindeki başyazısında şunları yazıyor:
“Emperyalizm aleyhine mücahede ilan etmek, vicdanı olan bütün insanlara bir vazifedir.
Herkes kendi mesleğinde çalışmakla beraber, milletlerarası bir işbirliği ile bu
maksadı temin eylemelidir. Lakin dünyayı istila etmek isteyen genişleme ve
istila taraftarlarının azgın tehdidinden dünyayı kurtarmak ancak kapitalizmin
kaldırılmasıyla mümkün olur. (Kurtuluş Savaşı’nın İdeolojisi/Hâkimiyeti Milliye
Yazıları, Kaynak Yayınları, s.136)” Bu sözleriyle Atatürk, günümüzde zalimin
zulmü karşısında ne yapmamız gerektiğini açıkça anlatarak bizlere yol
gösteriyor.
Emperyalizme
karşı ırk, dil, din, mezhep, siyasal görüş, yaşam biçimi ayrımı yapmadan
herkesin yanında olmak gerektiğini vurgulamakta Atatürk yukarıdaki sözleriyle.
Asıl düşmanın da kapitalizm olduğunu vurgulamakta. Yani asıl savaşın
kapitalizmin ortadan kaldırılmasıyla olacağını anlatıyor yoruma gerek kalmadan.
Atatürk,
yukarıdaki iki ayrı açıklamasıyla kapitalizm ve emperyalizme karşı durmanın bir
vicdan, insanlık savaşı olduğunu belirtiyor. Yüreğindeki insanlık duygusunu
yitirmemiş, vicdanı kararmamış herkesin emperyalizmin ve onun piyonu olan
İsrail’in saldırısı altında olan İran halkının yanında olması, insanlık ve
vicdan savaşıdır.
Türlü
gerekçelerle emperyalist saldırıları haklı göstermek; saldırgana, sömürücüye ve
insanlık düşmanlarına hizmettir. Böyle bir durumda “Armudun sapı, üzümün çöpü
var.” demek emperyalizme hizmetin örtülmesi değil de nedir?
Emperyalizm
ve kapitalizmin insanlığı tutsaklaştırıp yok etmek için ördüğü duvardan bir
tuğla düşürenlere selam olsun. Her tuğla düştüğünde mazlum milletler daha çok
soluklanıp özgürleşecek. Bundan kimler rahatsız olur ki?
Adil
Hacıömeroğlu
17
Haziran 2025