İNSANLIK TUTSAK



    Ergenekon davasından tutuklu Prof. Fatih Hilmioğlu’nun gencecik evladı Emir, geçen hafta sonu bir trafik kazasında yaşamını yitirdi. Merhuma Tanrı’dan rahmet, ailesine sabır, yurtseverlere başsağlığı dilerim.
            
   Gencecik insanların kazalarla aramızdan ayrılması yürek parçalayıcı. İnsan olan insan böyle bir acıya duyarsız kalamaz. Bu acıyı yüreğinde duyumsamayan da insan olamaz. Yirmi iki yaşında, umudu dağlar kadar yüksek, hayalleri denizler kadar engin, yüreği evren kadar geniş bir gencin kuş olup uçması kolay mı sanıyorsunuz? Bir ailenin böylesi bir kaybı kabullenmesi, acıyı unutması olanaklı mı? Böylesi acılar, zaman geçtikçe unutulmaz, tersine acının oluşturduğu yara her geçen gün biraz daha derinleşip tüm uzuvları kaplar. Genç insanın yokluğu o ailenin tüm yaşam sevincini, neşesini, mutluluğunu yok eder.
            
   Fatih Hilmioğlu, başarılı bir bilim adamı. Ömrünü bilime adayan özverili bir yurtsever. Atatürkçü olmak, Cumhuriyet değerlerini savunmak, Anadolu bozkırında çağdaş bir üniversiteyi yaratmak, üniversitede hurafeyi değil de bilimi egemen kılmak, fırsatçılık yaparak kişisel kurtuluş yerine toplumsal kurtuluşu yeğlemek en büyük suçu. Bu nedenlerle Silivri’de tutsak. Bir yandan tutsaklığın getirdiği zulme direnirken bir yandan da karaciğer kanseriyle savaşmakta.
            
   Gencecik evladı göçüyor dünyadan. Ateş düştüğü yeri yakıyor tabi ki. Bir anne babanın böyle bir acıya dayanması olanaksız. Tutukevinden oğlunun cenazesine katılması için dört gün izin veriliyor kendisine. Jandarmalar eşliğinde Ankara’ya götürülüyor Hilmioğlu cenaze için. Gidiyor Ankara’ya, ailesiyle acıyı paylaşıyor. Acının, kişiyi teslim aldığı andır bu an. Akşam oluyor, Prof. Hilmioğlu jandarmalarca Sincan cezaevine götürülüyor geceyi geçirmesi için. Hasta, acılı, yaralı haksızlıklarla yıpranmış bir adam. Ailesiyle bir geceyi geçirmesi bile sakıncalı görülen bir insan, bir insan evladı, bir evlat babası, bir eş… Aile üyelerinin dayanışmaya, birbirine yaslanmaya, sarılmaya gereksinim duyduğu bir anda dalından koparılıp kolu kanadı kırılıyor.
            
   Acılı, yüreği yanan bir babanın en zor zamanında tutukevine tıkılması nasıl bir insanlıktır? Anlayan var mı bunu? Karaciğer kanseri tutsak kocasının, yaşamının en kötü gününde bir gece olsun evinde kalmasına izin verilmeyen oğul acısıyla yüreği yanan bir annenin ne durumda olabileceğini bilen var mı? İnsan karşısındakiyle ilgili bir karar verirken kendini, o kişinin yerine koymalı. “Aynı davranış bana yapılsa ne yaparım?” diye düşünmeli.
            
   Sizin eşiniz, evladınız, anneniz, babanız yok mu mevzuat hazretleri? Sizin yanacak bir yüreğiniz, ağlayacak gözünüz, düşünen bir beyniniz yok mu?
            
    Silivri-Hasdal tutsakları ve aileleri hastalanıyor, kazalar geçiriyor, işleri bozuluyor. Uğradıkları hukuksuzluk, onları yiyip bitiriyor göz göre göre. Fiziksel ve ruhsal dirençleri zayıflamakta. Fiziksel ve ruhsal bakımdan çok yorulmaktalar. Bu durum hastalıklara, kazalara neden olmakta. Adeta bu aileler sistematik olarak yok edilmekte. Emir’in geçirdiği kaza da bu bağlamda düşünülmeli.
              
    Sincan cezaevinde tutsak edilen Prof. Hilmioğlu değil, insanlıktır insanlık, yitirmekte olduğumuz insanlık. Silivri’de, Hasdal’da can çekişen insanlığı Sincan’da gömüyoruz toprağa. Vicdanların karardığı bir yerde insanlıktan söz edilebilir mi?
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       16 Ekim 2012
            Not: Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.

7 yorum:

  1. Önce sayın Hilmioğlu'nun başı sağolsun kimse istemez evladını elleriyle toprağa versin çok üzüldük ama bu haksız ,mesnetsiz suçlamalarla aydın insanları Siliv'ri denilen ABD nin esir kamplarında tutmaları acıları bin kat fazla yaşatıyor neredeyse ülkem kapalı,yarı açık cezaevlerine dönüştürülüyor herkes sus pus sindirilmiş bir toplum olduk biz bu değiliz umarım insanlar bir an önce kendine gelir yoksa sıra az kaldı kendilerine gelecek tehlikenin farkında değiller...İnsanlığın ölmediğini tutsak edilemeyeceğini göstermemiz gerekiyor...kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  2. BEN BU ÖLÜMLERİN TESADÜF OLMADIĞINI DA DÜŞÜNMEYE BAŞLADIM..HER ŞEY BEKLENİR BU ALACA KARANLIKLARDA..BUNDAN SONRA SAYIN HİLMİOĞLU'NUN DA YAŞAYACAĞINI SANMIYORUM..BU EVLAT ACISIDIR,BİR ŞEYE BENZEMEZ..ZATEN HASTA OLAN BİR BABA ,BU YÜKÜ DE KALDIRAMAZ...ÇOK ÜZGÜNÜZ..

    YanıtlaSil
  3. bu ölümler tesadüf mü bu da piskolojik bir savaş olabilir çünkü ne yaparsa yapsınlar dimdik ayaktalar anne ve babayı ne yıkar evlat acısı bu iki evlat kazaya kurban gitmesi tesadüf mü ? bir yerde trafik kazası bir yerde silivriye atarlar onurlu dik durmak kolay değil onurlu insanların evladı olmakta başkadır

    YanıtlaSil
  4. Bu sorgulamanın ana fikri yukarıdaki üç satırlık paragrafta gizli. Cevap vermek gerekirse de koskocaman bir <<< YOK >>>. Nokta Nokta Nokta. Bu noktaları herkes kendi görüşüne göre çoğaltabilir. Gene nokta. Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır diye bir söz var ya hani. Bu noktaları da kim ne kadar anlayabilecek o da okurlarınızın sorunu. Saygılar... Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil
  5. Eğer bir ilahi adalet var ise bu çileyi çekenlerin çektiklerini, müsebbiplerin de çekmesini sağlamalı

    YanıtlaSil
  6. ERGENEKON tertibi tutuklusu Prof. Fatih Hilmioğlu 'nun , geleceğimizin güvencelerinden biri olan gencecik oğlunun cenazesine katılmasında gösterilen kısıtlamalar , '' HUKUK GARABETİ '' tutumlar ; merhum gencimizin ailesinin acısını daha da artırdığı gibi , duyarlı insanların yüreğinde de büyük üzüntü ve şaşkınlık yaratmıştır. Sayın Adil Haciömeroğlu yukarıdaki yazısında bu konuyu çarpıcı bir dille aktarıyor okurlara. Teşekkürler Sayın Adil Haciömeroğlu ; emeğinize sağlık!

    YanıtlaSil
  7. Ortada kesinleşmiş bir hüküm yok.Sadece savlar ileri sürülüyor.Sanıklardan bunları ispatlanması isteniyor.Bu işin hazin tarafi.İnsani tarafına söz söylemeye dilim varmıyor.Anadolu'yu Cennet'ten Çehennem'e çevirme uğraşılarıdır bunlar.Bu topraklardan kurulan tüm uygarlıkların batış sebeplerine bakınca görürsünüz.İstanbul'un keşfi sırasında imparator meleklerin kanatlarıyla uğraşıyordu.Daha nice örneker bulabiliriz.Şu bilgi toplumu olmayı bir türlü öğrenemedik.Benim takımım iyidir ve doğrudur üşüncesi gibi siyaset yapıyoruz.Kitap okumak hak getire.Televizyon herşeyimiz.Yanli haberlerle şişinip duruyoruz.Bu kadar olur.

    YanıtlaSil