Duydunuz
mu Berkin’i vurdular? Berkin bir çocuk... Henüz on dördündeydi vurulduğunda.
Toprağa verildiğinde ise on beşinde.
Sakallı
bıyıklı polis amcalar vurdu Berkin’i. Bir haziran günü seher vaktinde ekmek
almaya giderken yere düştü o. Sıcak ekmeğin kokusunu içine çekemeden kan
kokusunu duyumsadı acıyla.
Sofra
hazırlanmıştı her gün olduğu gibi. Annesi ekmek almaya gitmek istemişti. Belki
de içine doğmuştu, olacaklar. Küçük Berkin, büyümüş bir erkek edasıyla “Olmaz!”
demişti annesine. Sokaklar karışıktı o gün. “Sen hızlı koşamazsın, ben gideyim,
ben hızlı koşarım.” dedi annesine karakaşlı, kara gözlü çocuk. Nereden bilecek
çocuk, kurşundan hızlı koşamayacağını?
Dokuz
ay yoğun bakımda yaşam savaşı verdi. Umut kesilmedi ondan. “Gençtir, direnir,
tutunur yaşama!” diye düşünüldü. En güzel dualar onun için edildi. Tutunamadı
yaşama Berkin. Eridi, eridi, eridi... Üç mevsim gördü yatakta. Farkına varmadı
mevsim değişikliklerinin.
Son
nefesini verdiğinde diktatör paraları kutulamaktaydı mahdumuyla. Umurunda
olmadı Berkin’in son nefesi. Diktatörler, sevmez taze fidanları. Fidan gelecek,
umut ve aydınlık demektir. Kan emiciler sevmez aydınlığı. Gözleri kamaşır ışıkta.
Kiri, pası görünür diye ışıktan korkarlar. Karanlık, onların en büyük gücü.
Karanlık olsun ki her yer, kimse görmeden kutulasınlar yoksulun cebinden
aşırdıklarını. Yalanları, aydınlıkta erir mart karı gibi. Bu nedenle aydınlığın
gücünden ürker diktatörler.
Berkin’in
küçücük bedeni toprağa verilecek. Anasının gözyaşları sulayacak kara toprağı.
En güzel çiçekler boy atacak mezarının üstünde.
On
beş yaşında bir çocuğun tabutuna omuz verdiniz mi hiç? Hele o çocuk, yakınınızsa
neler hissettiniz. Canınızdan kopan bir canı soğuk toprağın kucağına bıraktığınızda
yüreğinizin kaç milyon parçaya bölündüğünü düşünen var mı aranızda?
Berkin,
vicdanının yerine, cüzdanlarını koyan gafil bir iktidarın hain kurşunlarıyla
aramızdan ayrıldı. O, tomurcuk bir çiçekti; açmadan soldu. Onu dalından
koparanlar, paralarını kutulamayı sürdüredursun. Bu dünya nice diktatörler
gördü. Bu son diktatör, çürümüş bir kütük gibi yol kenarında durmakta. Onu,
olması gereken yere taşıyacaklar zamanı geldiğinde. Pek yakında olacak bu
taşıma işi.
Berkin’i
milyonlarca insan bağrına basıp onun için gözyaşı dökerken diktatörü toprak
bile kabul etmeyecek. Çünkü bu topraklar azizdir. Şehit kanlarıyla sulanan bu
topraklar, kendisine ihanet edeni bağrına basmaz.
Duydunuz
mu? On dört yaşında bir çocuk vurulmuş. Adı: Berkin, soyadı: Elvan... Hem de
ülkesini yöneten diktatörün sözde kahramanlarınca. Berkin, soruyor yattığı
yerden: Çocukları vurandan kahraman olur mu söyleyin bana?
Adil
Hacıömeroğlu
12
Mart 2014
'' Berkin, soruyor yattığı yerden: Çocukları vurandan kahraman olur mu söyleyin bana? '' Bir çocuğun dilinden çarpıcı anlatım A. Haciömeroğlunun yazısındaki bu son tümcesi .
YanıtlaSilRTE 'nin tümcesini anımsayalım : '' Polise vur emrini ben verdim . ; yeni bir destan yarattı polis . ''
14 yaşındaki çocuğu vurdurmak da bu destanın içinde . Hem de ekmek almak için sokağa çıkan çocuğu. Ve dönüp bir başsağlığı dilemeyecek denli de içinde kin var RTE 'nin. Bu , bir toplum için utanç vericidir. Böyle birini meclise göndermek , başbakan yapmak...
Berkin'in vuruluşu ve yaşamını yitirmesi üzerine , A. Haciömeroğlu'nun duygulu bir dille yazdığı bu yazı , yüreklerdeki acının dışavurumu olmuş. Teşekkürler!
Özgen Kara
Kaleminiz ve yüreğiniz hiç yorulmasın. Beni bırakıp giden de, 20 yaşındaydı.. o da çocuktu. Sebep farklı olsa da acı hep aynı.
YanıtlaSil