Kılıç
Ali, Çanakkale’de Alçıtepe savaşlarında yaralandı. Bursa Askeri Hastanesi’nde
dört ay tedavi gördü. İyileşip hastaneden çıktı. O, Turan yolunu açmak için
Kafkasya’da bulunan Nuri Paşa’nın yaverliğine getirildi. Bu arada Mondros
imzalanmış, Osmanlı silah bırakmış, işgaller başlamıştı.
Erzurum
Kongresi yapılmış; Atatürk ve Temsil Heyeti, Sivas’a gitmek için yola çıkmıştı.
Yüzbaşı Emrullahzade Asaf Tevfik (Kılıç Ali), Teşkilat-ı Mahsusa’dan Yüzbaşı
Dayı Mesut ve Yüzbaşı Yörük Selim’le Ege’de işgal altındaki yerlerdeki Kuvayı
Milliye direniş cephelerini gezdikten sonra Kafkasya’ya gitmek için yola
çıkarlar. Giderken Sivas’a da uğrayıp Mustafa Kemal’le de görüşmek
istiyorlardı. Sivas’tan sonra Bakü’ye gideceklerdi.
Batı
Anadolu’nun işgal altıdaki topraklarından çıkıp Sivas’a zorlu bir yolculuk
yaparlar günlerce süren. Düzenledikleri sahte belgelerle yaparlar bu zorlu
yolculuğu. Asaf Tevfik’in Sivas’ta dayısının oğlu da bulunmakta. Bu kişi,
Atatürk’ün yaverlerinden Muzaffer Kılıç’tır. Biraz da dayısının oğlunu
görmektir amacı.
Yolculukları
sırasında Ankara’ya uğrarlar. Burada Eskişehir’den utkuyla dönen Ali Fuat Paşa
ile tanışıp görüşürler. Ali Fuat Paşa, onları içtenlikle karşılar. Sivas’a
gideceklerini öğrenince “Ben de Sivas’a gideceğim, bir iki gün bekleyin,
birlikte gidelim.” önerisinde bulunur Paşa. Onlar da bekler birkaç gün. Vakit
tamam olunca Ali Fuat Paşa, Hakkı Behiç, Paşa’nın yaveri Saim Bey kumandasındaki
bir süvari birliğiyle yola çıkıldı.
1
Eylül 1919’da Sivas’a vardılar. Atatürk, yaveri Muzaffer Kılıç’tan Asaf
Tevfik’in Kafkasya’ya gideceğini öğrenince ona: “Benimle konuşmadan gitmesin. Bir
sebep bul, çağır.” diyor.
Asaf
Tevfik, Atatürk’ü ilk kez Anafartalar utkusu kazanıldıktan sonra yapılan resmigeçitte
görmüştü. Atatürk’le görüşmek için lisede bulunan Temsil Heyeti odasına girer. Bu
ilk karşılaşma, Asaf Tevfik’i çok etkiler.
Atatürk’ün
ilk sözleri: “Maşallah… Siz Muzaffer’in iki katısınız!” oluyor. Oturması için
karşısındaki eski bir sandalyeyi gösteriyor Büyük Ata. Ona, Batum’a niye
gittiğini sorar. O da nedenini anlatır. Paşa, ilgiyle dinledi onu. Üzgün bir
tavır ve ses tonuyla Atatürk, ona: “Biz burada yetişmiş dost insan ihtiyacı ile
kıvranıyoruz. De ki Kafkasya’ya gittin, döndün… Döndüğünde burada işgal
edilmemiş vatan toprağı bulabilecek misin? Yorgunsun… Bu gece düşün, yarın
konuşuruz.” der. Bu sözler, onu bir düşten uyandırıp gerçekleri göstermek
içindi.
Atatürk’ün
karargâhında bulunanların çoğu, Asaf Tevfik’in eski dostlarıydı. Muzaffer Kılıç,
aynı zamanda karargâhın iaşe amiriydi, Asaf Tevfik’e: “Karargâh tabldotundan
yiyeceğine göre iki yüz kuruş vereceksin ağabey…” der. Hemen yaverlik odasının rafındaki
defterlerden birini çıkararak sayfanın en altına onun adını yazar Muzaffer Bey.
Defterin bile yokluğu çekilir. Bu durumu görünce çok duygulanır Asaf Tevfik.
Gece,
yaverler Cevat Abbas’la Muzaffer’in odasında kalır. Üç saatte bir yaverlerin ikisinden
biri dışarı çıkıp diğeri uyumaya gelir. Bu durum, ilgisini çeker Asaf
Tevfik’in. Yattıkları kerevette uyurken de yalnızca çizmelerini çıkarıyorlardı.
Ne yazık ki karargâhı bekleyecek nöbetçi yoktu. Yan odada yatan Binbaşı
Hüsrev’le Yüzbaşı Kemal de aynı biçimde gece nöbeti tutuyorlardı. Böyle, uykusuz
geçen bir gecenin şafağında Paşa’nın yanına gitti. Atatürk, ona özgeçmişinin
yazılı olduğu bir kâğıdı uzatır. Ancak adı silinmişti. Onun yerine nüfusa
kayıtlı olduğu Beşiktaş-Kılıç Ali semtinin adı vardı. Atatürk, Asaf’ın
şaşkınlığını fark etti.
“Artık
Asaf Tevfik yok… Sadece Kılıç Ali var… Ne güzel isim… Malumundur ki, Hazreti
Ali’nin diğer adı Kılıç’tır. Hem de Allah’ın keskin kılıcı… Böyle bir birleşme
olur da insan Asaf’ı falan nasıl taşır? Hele senin gibi savaşmış bir asker
olursa…” diye açıklar durumu Büyük Kurtarıcı. Böylece Atatürk ölünceye dek
özverilerle süren büyük dostluk başlamış oldu. Bugünden başlayarak Kılıç
Ali’yi, her yerde görüyoruz: Ali Galip olayında, Antep ve Maraş direnişlerinde,
emperyalizmin işbirlikçilerinin yargılandığı İstiklal Mahkemelerinde,
Ankara’nın İngiliz altınlarıyla yemlenmiş isyancılardan korunmasında, değişik
cephelerde, Atatürk’ün korunmasında…
Kılıç
Ali’nin Sivas’ta Atatürk’le yollarının kesişmesiyle bir kahraman kazandı
Türkiye. Özverili bir yurtseverin içindeki cevher, Kurtuluş Savaşı ile ortaya
çıktı. O cevherden, büyük bir kahraman doğdu Atatürk ülküsüyle.
Not:
Bu yazımda “Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları” kitabından yararlandım.
Adil
Hacıömeroğlu
6
Aralık 2024
Ben de Kılıç Ali'nin anıları okuduğum çok etkilendim. Eline emeğine yüreğine sağlık
YanıtlaSilDeğerli Adil öğretmenim , anlatımınız çok etkileyici ve bilgilendirici ; Kılıç Ali’nin Atatürk’le tanışması gibi tarihi bir olayı bize aktarmışsınız. Özellikle Atatürk’ün Kılıç Ali’ye yeni bir isim vermesi ve bunun anlamını açıklaması, onun ne kadar derin bir öngörüye sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Ayrıca o dönemin yokluk içinde geçen mücadelesini ve fedakarlıklarını doğru bir bilgiyle aktarmanız bizi o günlere götürüyor. Anlatımınızın sonunda, Kılıç Ali’nin bir kahramana dönüşümünü vurgulamanız ve Atatürk’ün çevresindeki insanlara kattığı değeri anlatmanız oldukça etkiledi.Gerçekten, çok güzel İşler yapmış , Antep bölgesinde kahramanlığı tartışılmaz.Kurtuluş savaşımız ne canlar , ne emekler verilerek kazanıldı. Yüce önder Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhları şad olsun.Sevgi,saygı ve minnetle anıyorum. 🇹🇷🇹🇷🙏🏻💐Emeğinize, bilginize , yüreğinize sağlık👏👏💚Var olunuz 🙏🏻Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil