Suriye’ye
2010’da BOP kapsamında saldırı başlattı emperyalist merkezler. Suriyeli olmayan
çok sayıda yabancı savaşçı, ülkeye sokuldu. İç savaş adı altında başlatılan
saldırıların merkezi ABD idi. Bu konuda ABD’nin en büyük destekçisi İsrail’di. Ne
yazık ki bu sözde iç savaşı bazı Araplar ve Müslüman ülkeler de destekledi.
Türkiye’nin Suriye’yi bölmeye yönelik savaşta, ABD ve İsrail’in yanında yer
alması çok ilginçti.
ABD,
AB, İsrail ve Türkiye’nin Esat’a karşı savaş başlatmasının nedeni, Suriye’ye
demokrasi(!) ve özgürlük(!) getirme isteğiydi. Demokrasinin uzaktan yakından
uğramadığı bazı Arap ülkelerinin Suriye’ye demokrasi ve özgürlük getirme kervanına
katılmaları hem acıklı hem de gülünç.
Esat
yönetimi on dört yıl dayandı emperyalist saldırıya. Bu süre içinde ülke yakılıp
yıkıldı. Ekonomi çöktü. Nüfusun önemli bir bölümü başka ülkelere göçtü. Devlet,
topraklarının çoğunda egemenliğini yitirdi. Ne vergi toplayabildi ne de askerlik
çağına gelen yurttaşlarını silahaltına alabildi. Özellikle yabancı
teröristlerin içlerinde yuvalandığı örgütler eliyle on binlerce kişinin kanı
döküldü. Suriye, dünyanın gözü önünde yok olmaktaydı. Bu da en çok İsrail’in
işine yarıyordu.
Golani’nin
lideri olduğu HTŞ (Heyet Tahrir eş Şam), 27 Aralık 2024 günü İdlip’ten çıkarak
Özgürlük Şafağı harekâtını başlattı. Sırasıyla Halep, Hama ve Humus’u ele
geçirdi onu destekleyenlerin terör örgütü saydığı HTŞ. 8 Aralık 2024 günü Şam
düştü. Böylece 61 yıl süren BAAS iktidarı sona erdi.
HTŞ,
İslamcı bir ideolojiye sahip. Sünni İslam’ı benimseyen bu örgüt, diğer
mezheplere hoşgörülü değil. Yalnız farklı inaçlara mı saygılı değil? Kendisi
gibi düşünmeyen, yaşamayan Sünni Araplara da dost değil. Bu da farklı din,
mezhep, etnik kökenden oluşmuş Suriye’deki ulusal bütünlüğü bozmakta.
HTŞ,
Şam’a yürürken devlet kurumlarını, askeri üslere zarar vererek ilerledi. Bunu
fırsat bilen İsrail, neredeyse Suriye’nin bütün askeri üslerini kullanılmaz
duruma getirdi. Ne yazık ki Şam’da yönetimin değişmesiyle İsrail, başkente 13
kilometre yaklaşarak önemli toprakları işgal etti. Suriye’nin dinsel temelde bölünmesi
için kışkırtmalara girişti. Zaten bunun alt yapısını HTŞ hazırlamıştı. Akdeniz
kıyılarında yaşayan Alevilere karşı kıyımlar yaptı bu örgüt. Güneyde yaşayan
Dürzilere karşı dışlama tavrı gözden kaçmadı. Zaten ülkenin kuzey doğusu PYD’nin
elinde. Bu topraklardan vergi toplayamayan, buraları yönetemeyen bir Şam
yönetimi var.
Ebu
Muhammet Golani, 29 Ocak 2025 günü kendini Suriye cumhurbaşkanı ilan etti. 10
Mart 2025’te PKK’nın Suriye kolu ABD destekli SDG (Suriye Demokratik Güçleri)
lideri Mazlum Abdi, bir Amerikan helikopteriyle Şam’a gitti. Burada Golani ile
görüşüp bir anlaşma imzaladılar. Mazlum Abdi’yi Şam’a götüren ABD’liler… Bu
nedenle bu işten hayır beklemek çok zor.
İsrail,
Suriye’yi vurup işgal ederken SDG de kontrolü altındaki yerlerde egemenliğini
pekiştirmekte gün geçtikçe. Bu arada Golani ve örgütü, mezhepçilikle farklı
mezhepler ve dinlerden olan Suriyelileri giderek ulusal birliğin dışına çıkarmakta.
Ayrıca tutuculuğun egemen olduğu bir din anlayışıyla Sünni Arapları bile
kaygılandırmakta. Bu da hem kendi iktidarını güçsüzleştirmekte hem de ulusal
birliği parçalamakta. Böylesi bir anlayış, en çok İsrail’i mutlu etmekte.
27
Kasım 2024’te İdlip’ten çıkan HTŞ savaşçılarının ellerindeki silahlar ve
kamyonetler herkesin ilgisini çekmişti. Batısı ve kuzeyi Türkiye’nin, doğusu
ile güneyi Esat güçlerinin denetiminde olan İdlip’e bunca silah ve teçhizatın
hangi yolla ulaştığı merak konusu. AKP hükümetinin HTŞ’ye öteden beri ilgi duyduğu
bilinmekte. İdlip’teki örgüt militanlarının silahlanmasının AKP yetkililerince
bilinmemesi olanaksız. Böyle bir durum, Türkiye’nin Astana ile başlayan Rusya
ve İran’la yapılan anlaşmalara tam olarak uymadığının göstergesi. Bunu İran ve
Rusya’nın fark etmemesi olanaksız. Esat yönetiminin yıkılması, Türkiye’nin İran
ve Rusya ile ilişkilerinde güvensizlik yarattığını söyleyebiliriz.
Hakan
Fidan ve İbrahim Kalın’ın Şam ziyaretlerindeki konuşmalarından, beden dillerinden
anladık ki Fidan ve Kalın, Golani ile oldukça yakın. Daha önce görüşüp tanıştıkları
çok belli.
Dünyadaki
siyasal gelişmeler, ülkeler arasındaki saflaşmalar ülkemizin Rusya ve İran’la
dostluğunu zorunlu kılmakta. ABD-Çin savaşımının gittikçe genişlemesi, ülkemizi
yeni bağlaşmaların gerekliliğine itmekte. Türkiye, ABD-İsrail’in çıkarları
doğrultusunda oluşan Suriye politikalarına destek vermemeli.
HTŞ’nin
başta Alevi ve Dürzilere uyguladığı kıyım ve dışlamaya karşı çıkmalı AKP hükümeti.
Alevi, Dürzi ve diğer farklı inançları taşıyan kitlelerin yaşama haklarını
korumalı Ankara. Şam merkezli güçlü bir hükümetin oluşması için yol göstermeli.
Ulus devlet anlayışıyla Suriye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulacağı
düşüncesini anlatmalı Golani ve arkadaşlarına. İnanç temelinde yönetilen bir devlet,
ulusu bölüp düşmanı güçlendirir. Bu yalın gerçek bilinmeli ve buna göre davranmalı.
ABD
ve İsrail Suriye’de güçlü bir ulus devletten yana değil. Suriye’nin şimdilik gevşek
federasyonlara bölünmesini istiyor emperyalizm ve Siyonizm. Bu nedenle de
ellerinden gelen her türlü kışkırtmayı yapıyorlar. Suriye’nin bölünmesinin en
çok zarar vereceği ülke ise Türkiye. Bu yalın gerçeği, görmezden gelmemeli.
Adil
Hacıömeroğlu
2
Mayıs 2005
Doğru söze ne denir Adil bey
YanıtlaSilkalemine efendi kalan,Adil Adalet beyfendi,
YanıtlaSilSuriye'de olan biteni o kadar güzel özetlemişsiniz ki tek kelimeyle muhteşem bir yazı. Suriye ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan herhangi birisi şu yazıyı okusa on yıldan beri Suriye'de olan biteni anlar. tek bir yazıyla Suriye'de olan büiteni anlatabilmek ancak sizin gibi bir üstada yakışırdı.
fakat anlamadığım yazıda daha doğrusu anladığım ama sizin sebebini bildiğiniz halde hayret edercesine yazdınız bazı paragrafları burada dile getirmek istiyorum. "Türkiye’nin Suriye’yi bölmeye yönelik savaşta, ABD ve İsrail’in yanında yer alması çok ilginçti." ilginç olan ne Adil Adalet bey? yani buna niye şaşırdığınızı ben gerçekten anlamıyorum. bu siyasi iktidarın başındaki zat vakti zamanında ben BOP eş başkanıyım dememiş miydi? Veyahut aynı zat "“İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır” dememiş miydi? bunları hepimizden çok daha iyi bilmenize rağmen niye şaşırıyorsunuz niye ilginç buluyorsunuz Adıl Adalet bey???
"HTŞ’nin başta Alevi ve Dürzilere uyguladığı kıyım ve dışlamaya karşı çıkmalı AKP hükümeti. Alevi, Dürzi ve diğer farklı inançları taşıyan kitlelerin yaşama haklarını korumalı" demişsiniz. samimiyetle soruyorum sevgili Adil adalet ve gerçekten bu yazdığınıza inanıyor musunuz?
Kalemine Efendi Kalan, Adil öğretmenim,
YanıtlaSilSuriye’deki kontrol haritası, farklı grupların ve ülkelerin etkisini göstermektedir. Esed rejiminin devrilmesinin ardından, ülke genelinde çeşitli güçler arasında hâlâ çatışmalar ve güç mücadelesi devam etmektedir. Bu durum, yeniden yapılanma sürecini ve ulusal birliğin sağlanmasını Suriye 2025 yılında önemli bir siyasi dönüşüm sürecine girmiştir. Ancak, güvenlik sorunları, insani krizler ve uluslararası desteğin etkin kullanımı gibi zorluklar, ülkenin istikrarı ve kalkınması önünde engel teşkil etmektedir.Engin bilginizle bizi bilgilendiriyorsunuz. Teşekkürler👏👏Var olunuz🙏🏻