Atasözlerimizin
neredeyse hepsi bizlere ders verir. Yanlış yapmamamız için bizi uyarır atalarımız
yüzyıllar öncesinden. Çoğu kişi, bu uyarılara kulak asmaz. Oysa atasözleri, atalarımızın
uzun deneyimler, gözlemler sonunda söyledikleri sözler.
İnsanoğlu,
deneyimlerini kendisinin ve toplumun yaşamından çıkarır. Deneyimler; kişinin
yaşadıklarından, tanığı olduğu olaylardan çıkardığı dersler değil mi?
Kişi,
dünyaya geldiği andan başlayarak çevresini, olayları, nesneleri, doğa
olaylarını gözlemler. Bu gözlemlerinden deneyimler edinir. Onlardan dersler
çıkarıp düşünceler oluşturur. Gözlemler, kişiyi olgunlaştırıp bilinçlendirir.
Çoğu zaman ona doğruyla yanlışı ayrımsamasını sağlar. Aslında doğa, insanın en
büyük öğretmeni.
Halk,
gerçekçidir. Algısal değil, olgusal düşünür. Çünkü içinde yaşadığı doğa
gerçektir. Neredeyse her gün tarımsal ve hayvansal üretimin içinde olan kişi,
gerçekçi olmak zorunda. İçinde bulunduğu koşullara göre davranma zorunluluğu
var. O, olumsuz koşulları olumlu yönde değiştirmeye uğraşır. Yeni üretim yöntemlerini
geliştirir gerçekçi bir bakış ve düşünüşle. Doğadan öğrendikleriyle doğaya
egemen olmaya çalışır.
Halk,
doğadan alıp doğaya vermesini bilir. Doğayı çoraklaştırdığında kendisinin de
yok olacağının ayırdındadır. Doğa, onun anası. İnsan; anasını yok etmez, ona koruyup
saygı duyar.
“Kimsenin
çırası tana kadar yanmaz.” atasözü, “Hiç kimsenin parlak yaşamı sürekli olmaz.
(Atasözleri Sözlüğü, Ömer Asım Aksoy, İnkılap Yayınevi)” anlamında. Bir kişi,
yaşamı boyunca parlak bir yaşam yaşayamaz. Yaşam dediğimiz şey inişli çıkışlı
bir yol. Olumlu ve olumsuzluklarla dolu bir yaşam süreriz. Burada önemli olan, olumsuzluklar
karşısında teslim olup bıkkınlık göstermemek, vazgeçmemek. Olumsuzlukları olumluya
dönüştürmek için savaşım vermeli.
Acı
ile tatlı, güzel ile çirkin, üzüntü ile mutluluk, iyilikle sayrılık hep yan yanadır
yaşamımızda tıpkı gece gündüz, yaz kış gibi. Yaşam, karşıtlıklar üzerine
kurulu. Halkımız bu gerçeği; gözlemleri, deneyimleriyle bilir ve buna göre
düşünüp davranır. Karşıtların zamanla birbirine dönüşebileceği gerçeğini de usundan
çıkarmaz. Bu diyalektik düşünüş, onu olumsuzlukları yaşadığında savaşımdan
koparmaz. Bu yalın gerçeğin ışığında hep umutlu olur. Umudunu hep canlı tuttuğu
için de “Kara gün kararıp kalmaz.” atasözünü kılavuz edinir kendine.
Umut,
kişiyi de toplumu da ayakta tutar. Onu üretici, savaşımcı yapar. Çıramızın tan
vaktine kadar yanmayacağını düşünerek davranmalı. Çıra yanarken onun ışığından
gereği gibi yararlanmalı. Bir zaman gelip sönen çıranın ışığına çok fazla
gereksinim duyacağımızı usumuzdan çıkarmamalı. Çıradır yanar da söner de.
Adil
Hacıömeroğlu
4
Mayıs 2025
Kalemine Efendi Kalan, Değerli Adil Öğretmenim,
YanıtlaSilBu atasözü, insanların sınırsız enerjiye sahip olmadıklarını ve belli bir noktada yorulacaklarını vurgular. Bu nedenle, akıllıca ve dengeli bir şekilde hareket etmeleri ve kaynaklarını iyi yönetmeleri önemlidir. 
Bu atasözü, insanların sınırlarını bilmesi ve aşırı taleplerden kaçınması gerektiğini hatırlatır. Her bireyin kapasitesi sınırlıdır ve bu sınırları aşmak, tükenmişlik ve başarısızlıkla sonuçlanabilir. İnsanlara sınırlarını bilmeleri, kaynaklarını verimli kullanmaları ve aşırı taleplerden kaçınmaları gerektiğini öğütler. Bu, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sürdürülebilir bir yaşam için önemli bir ilkedir.Ne güzel sayesinde öğreniyoruz , usunuza, bilginize sağlık👏👏🍀📕dikkat edeceğim atasözümüz çok yerinde teşekkür ederiz 🙏🏻Esen kalınız..👩
ahhh be Adil Adalet beyfendi ne zaman cıramız yandı ki bu yaşamda birde tana kadar bekleyeceğiz.Solcuyum,Trabzonsporluyum,evliyim kendimi bildim bileli destekçisi olduğum partilerin iktidara grlememesinden dolayı her daim muhalefet cephesindeyim.Çırası mı yanar adamın tercihi,tarafları buyken?:))
YanıtlaSilKalem efendisi sayın Adil Adalet beyfendi yine döktürmüş.Çok güzel bir yazı.Monteynin denemeler kitabındaki yazdığı denemeleri okurken ki tadı aldım bu yazıda.Helal olsunusunuza kaleminize sağlık.Şöyle sizin gibi bir yazma yeteneğii ve hitabet gücü vermedi ki Allah bana bende yazarak döktüreyim.:(