NARİN OLAYI VE SOSYAL MEDYA


Türkiye’nin Kızı Narin Güran, 21 Ağustos 2024 günü ortadan yitiverdi. Narin’in kayıp başvurusunu, Jandarma’ya babası yaptı. Bunun üzerine devlet kurumları kolları sıvayıp aramalara başladı. Olayı ilk işittiğimde küçük kızın öldürüldüğü düşüncesi şimşek gibi çaktı beynimde. Ama yine de ölümün bu güzel yavrudan uzak durmasını diledim.

Türkiye’nin neresinde, ne tür bir olay olursa olsun bundan siyasi çıkar sağlamak söz konusu. Neden mi? Partilerin neredeyse çoğunun halkı inandıracak bir izlencesinin olmaması. Ülkemizin bin bir türlü çözüm bekleyen sorunu var. Anca hem iktidar hem de TBMM’de bulunan muhalefet partilerinin bu sorunları çözme konusunda usçu, uygulanabilir bir önerisi yok! Söz atışmalarıyla sorunların çözüleceğini düşünmekteler ne yazık ki. Sorunlarımızı çözmek için önce onların nedenlerini belirlemek gerek. Sorunları ortaya çıkaran serbest piyasa anlayışı hem iktidarın uyguladığı hem de TBMM’deki muhalefet partilerinin iktidar olduklarında yaşama geçirmek istedikleri bir sistem. Böyle olunca da topluma farklı ve sorun giderici bir izlence sunmak olanaksız onlar için. Bu nedenle işlenen bir cinayetten, olan bir trafik kazasından, çıkan bir orman yangınından, devrilen bir ağaçtan, soyulan bir dükkândan iktidar çıkamaya çalışan bir muhalefet var ne yazık ki.

Narin olayı işitilince Tavşantepe köyünün ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) üssü olduğunu ciddi ciddi sosyal medyada yazıp dost söyleşilerinde söyleyenler vardı, hem de sayısı azımsanmayacak kadar. Üstelik çoğu okumuş yazmış, toplumun saygı duyduğu kişiler… Üstelik bu yalanla Türkiye’de büyük olumsuzluklar yaratacak büyük bir kışkırtma sahneye konmak isteniyordu. Ne yazık ki iktidar karşıtı olanlar, bu yalana hemen inanarak bunu savunmaya başladılar. Ne yazık ki ülkemiz gerçeklerini, özellikle Güneydoğu’muzdaki köylerimizin toplumsal yapısını bilemeyen bu kişiler, açık bir yalanı gerçekmiş gibi savundular. Nedeyse herkesin kan bağıyla birbirine bağlı olduğu bir köyde böyle bir şeyin olanaksız olacağını usuna bile getirmedi bu kişiler.

Birinci yalandan sonra ikinci yalan ortaya atıldı. Tavşantepe’nin Hizbullah’ın (Hüda-Par’ın) üssü olduğu savunuldu. Buna inanılıp yaygınlaştırıldı bu yalan. Oysa bu savın gerçek olup olmadığını anlamak çok kolay. Son yıllarda yapılan birkaç seçime bakıp bu köyün kimlere oy verdiği hemencecik anlaşılabilir. Nedense yurttaşlarımızın bir bölümünde araştırıp öğrenme alışkanlığı yok! Sosyal medyada gördüğü her şeye inanan önemli bir kitle var ülkemizde.

Yalan, yalan üstüne… Hangi birini anlatayım? Hele sosyal medyada, kimi zaman da bazı televizyonlarda cinayet nedeniyle anlatılan cinsel fantezilere değinmeyeceğim. Aslında bu anlatımlar, bilinçaltının dışa vurumu. Bu köyde Narin gibi çocuklar yaşamakta. Anlattığınız konularda özne yaptığınız kişiler bu çocukların anne ve babaları. Narin’in hakkını savunacağım diye onlarca Narin’i canlı canlı toprağa gömmek niye?

Ülkemizde ve dünyanın her yerinde çocuklar, kadınlar, erkekler öldürülüyor ne yazık ki. Gönül ister ki her doğan insan başı yastıkta ölsün, başkalarınca öldürülmesin. Başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyada hiç kimsenin burnu kanamasın isterim. Ancak toplumda iyiler yaşadığı gibi kötüler de var. Bir toplumu oluşturan kişilerin hepsi tornadan çıkmış gibi aynı olamaz huyuyla tüyüyle. Olmadığı için yüreğimizi acımakta insan yitikleri.

Serbest piyasa sistemi toplumumuzu çürütmekte. Gelir dağılımının adaletsizliği, hesap vermemenin beceri sanılması, birçok suçun üstünün örtülmesi, işsizliğin çığ gibi büyümesi, bazı kişilerin kısa yoldan toplumun sırtından varsıllaşması, siyasetin gelir kapısı olarak görülmesi, çalışıp alınteri dökerek üretene değer verilmemesi, eğitimin yozlaştırılması, dinin siyasete alet edilerek özünden saptırılması, rüşvet alıp verilmesinin sıradanlaşması, kısacası Cumhuriyet’imizin kimsesizlerin kimsesi olmaktan çıkarılması toplumu çürütmekte. Bütün bu sorunlara feodalitenin ülkemizin birçok yerinde gücünü koruması eklendiğinde çürüme, kokuşmaya başladı. İşte, Narinlerin canına kıyan sistem bu.

Sosyal medya yalanlarından umar aramak yerine, ülkemizin gerçek sorunlarını belirleyip bunları usçu çözümlere kavuşturmak amaçlanmalı. Sosyal medya; sorumsuz, ilkesiz, çoğu zaman kötü niyetli kişi ve kurumlarca yönlendirilen bir alan. Bu nedenle sosyal medyanın serbest piyasanın yıkıcılığı ve feodalitenin yozluğu kadar tehlikeli. Bu tehlikeye karşı önlem almak ulusal bir görev değil mi?

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  18 Eylül 2024

 

 

 

 

1 yorum:

  1. Yazının Narin olayı bağlamında sosyal medyanın tepkilerini ve kitlelerin olaylara verdiği tepkileri etkili bir şekilde ele aldığını düşünüyorum. Toplum ciddi manada da hızlıca bir taraf seçme eğiliminde bulunuyor, düşünmeden yapılan paylaşımların olumsuz sonuçlarına dikkat çekilmesi de yerinde olmuş. Sosyal medyanın bu tür olaylarda bireyler üzerindeki baskısı azımsanmayacak raddede fazla tabii ki fakat ne yazıktır ki bu konuda bir duyar söz konusu değil. Özellikle, linç kültürüne karşı verilen mesajda çok yerinde ve düşündürücü. Cidden insanların ülkemizde belli noktalarda bulunması dahilinde olsa bile ne kadar cahil, yüzeysel davrandığını böyle Narin olayı benzeri olaylarda tekrar ve tekrar hatırlıyorum. Yazınız için çok teşekkürler gerçekten de insanın parçası olduğu toplumu benim açımdan iyice bir sorgulattı!

    YanıtlaSil