Mustafa
Kemal, Ali Galip Bey ve adamlarını yakalamakla görevli Süvari Alayı Komutanı
İlyas Bey’e, Kongre adına verdiği emirde, kaçakların ivedilikle yakalanmasını,
Kürtlük akımına hiçbir elverişli alan bırakılmamasını, Malatya ve Elazığ’da
yönetime el konulmasını, buralarda millete ve halka karşı hiçbir davranışa meydan
verilmemesini, kaçaklara uyanların acımadan yok edileceğinin duyurulmasını ve
namuslu halka gerçeğin açıklanmasını istedi. Malatya’da Hükümet’i basan Ali
Galip Bey, sandık emininden ‘Mustafa Kemal ve avanesini tepeleme masraflarına
karşılık’ olarak altı bin lira aldı. Ali Galip Bey, üzerine asker sevk
edildiğini duyunca yanındakilerle birlikte Malatya’dan Kâhta’ya kaçtı. Bölgede
nüfus araştırması yamakta olan İngiliz Binbaşı Noel de Ali Galip Bey’le
birlikte bölgeyi terk etti. Bunlar, Urfa yoluyla Halep’e gideceklerdir. (Zeki
Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II, Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara 1994,
s. 94)”
Elazığ
Valisi Ali Galip ülkesine ihanet etmeyi sürdürmekte. Yurtsever askerler, onu
köşeye sıkıştırdıkları için kaçmak zorunda kaldı İngiliz Binbaşı ile. Binbaşı Noel,
bölgede niye nüfus araştırması yapar ortalık toz dumanken? Bu kişiye bu izni veren
kimler?
“Sivas
Valisi Reşit Paşa, baştan beri takındığı ikircikli tutumu bırakarak Mustafa
Kemal ve Kongre yanında yerini aldı. Ali Galip olayından ötürü Hükümet’e çıkıştı.
Sivas Kongresi’nin dağıtılamayacağını, Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in
tutuklanamayacağını bildirdi. ‘Canice tertipler içinde bulunuyorsunuz, memleketi
felakete sürüklüyorsunuz’ dedi. İçişleri Bakanı Adil Bey, cevabında Ali Galip
Bey’i Kongre’yi dağıtmakla görevlendirdiğini inkâr etti. ‘Vatanseverliğim kimseden
aşağı değildir’ dedi. Reşit Paşa, makamı kime bırakacağını sordu. (Aynı yapıt,
s. 94)”
Vali
Reşit Paşa, Ali Galip’in İngilizlerle ihanete varan birlikteliğini yakından
gördü. Ayrıca Kongre’ye katılanların nasıl büyük bir özveri ve yurtsever
duygularla çalıştıklarına tanık olunca Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yanında
yer aldı.
“Sivas
Kongresi’nin yedinci oturumu, Kongre bildirisi hazırlanarak kabul edildi
(yarınki tarihle yayımlanacak); dün kararlaştırıldığı üzere Amerikan Senatosu’na
bir yazı yazılarak Senato üyelerinden bir komitenin İmparatorluğun her tarafını
gezip incelemek üzere Türkiye’ye gönderilmesi istendi. Kongre Başkanlık Kurulu’nun
imzalarını taşıyan ve gazeteci Browne’a verilen mektupta Kongre’nin amacı, ‘halkın
isteklerini yerine getirmek, azınlıkları koruma altında bulundurmak,
yurttaşların haklarını güvenceye bağlamak’ diye anlatıldı, Kongre kararı
bildirildi. Kongre, Batı Anadolu’daki Kuvayı Milliye’nin yönetim ve donatım
sorunlarını görüştü. Mustafa Kemal, yeterli kaynakları bulabilmek için
gerekirse mal sandıklarına el koyabileceklerini söyledi.
Sivas
Kongresi tarafından Batı Anadolu Kuvayı Milliye Komutanlığı’na atanan Ali Fuat
Paşa, emrindeki birliklerle Ankara’dan Eskişehir’e hareket etti.
Alaşehir
ve Havalisi Umum Kuvayı Milliye Kumandanı Mustafa imzasıyla Akhisar
Kaymakamlığı’na gönderilen yazıda, İzmir (Aydın) Valisi İzzet Bey’in Kuvayı
Milliye hakkında ‘çeteler’ ifadesini kullanması protesto edildi. Valinin bu
görüşünü değiştirmesi için kaymakamın girişimde bulunması istendi. Türk ve
Yunan askeri bölgelerinin ayrılmasından sonra Kuvayı Milliye’nin ateşi kestiği
ancak Yunanlıların saldırılara devam ettiği belirtilerek buna devam ederlerse
Kuvayı Milliye’nin karşılık vereceği yazıldı, ordu kuvvetlerine ihtiyaç olmadığı
ileri sürüldü. Vali İzzet Bey, kendisine ulaşan bu yazıyı Hükümet’e gönderecek,
İngilizlere de gösterecektir. (Aynı yapıt, s. 94-95)”
İzmir’i
buyruğundaki birlikleri kışlalara kapatarak, halk direnişini önleyerek Yunanlılara
teslim eden İzmir (Aydın) Valisi Kambur İzzet, şimdide halkın örgütlediği
direniş örgütü Kuvayı Milliye’nin yazışmalarını İngilizlere bildirmekte. Bu
haini görevde tutan da Padişah ve Sadrazam Damat Ferit Paşa. Ne yazık ki bazı
bilgisizler, Padişah Vahdettin’in ve İstanbul Hükümeti’nin Kurtuluş Savaşı’nı
desteklediklerini savunmaktalar. Vahdettin’in valilerinden yalnızca ikisi Ali Galip
ve Kambur İzzet. İstanbul Hükümeti kışkırtıp desteklediği birçok iç isyanla
ulusumuzun işgalcileri yurttan kovma savaşımına engel oldu bir süre. Bilgi sahibi
olmadan tarihsel olaylar hakkında konuşmak; tarihe, ülkemize, halkımıza ihanet
değil de nedir?
“Batı
Anadolu’da Yunan zulümlerinde şikayetleri incelemekle görevli Müttefik
Komisyonu, Çine’ye geldi. Yörük Ali Efe’yi, halktan bazı kişileri ve 57. Tümen
Komutanı Albay Şefik Bey’i dinledi. İngiliz Amirali Heck, Amerikan Amirali
Bristol, Fransız Generali Binozet, İtalyan Generali Dalolyo’dan kurulu heyet
Albay Şefik Bey’den ordunun direnişe katılıp katılmadığını, yurtlarını terk
eden Aydınlı Türklerin niçin geri dönmediğini sordu. Şefik Bey, direnişe
ordunun katılmadığını ileri sürdü ve Kuvayı Milliye teşkilatının halkın Yunan
zulmüne tepkisinden doğduğunu anlattı. Şefik Bey generallerin tarafsızlığı
konusunda olumlu bir izlenim edindi.
İtilaf
Devletleri ile Avusturya arasında Saint Germain Anlaşması imza edildi.
Anlaşmaya göre İtalya, Yugoslavya, Macaristan, Romanya, Çekoslovakya Avusturya’dan
toprak alıyor. Avusturya, deniz kuvvetleriyle ticaret filosunu galiplere teslim
ediyor. Anlaşma metninde Avusturya’nın besleyebileceği asker sayısı 30 bin
kişiyle sınırlanıyor ve Almanya ile birleşemeyeceği hükmü yer alıyor. Dünya Savaşı’nda
Almanlarla birlikte savaşan ve yenilen Avusturya ve Macaristan İmparatorluğu,
savaş sonunda dağılmış, Avusturya, 3 Kasım 1918’de ateşkes imza etmişti. Alman
Barışı ise Versay’da 28 Haziran’da imza edilmişti.
Türk
Hükümeti’nin şikâyeti ve İngiliz Kuvvetleri Başkumandanı General Milne’in
uyarısı üzerine, Yunan İşgal Kuvvetleri Kumandanı Nider, birliklerine verdiği
emirde, kendi tasvibi olmadan bulundukları hatlardan ileri geçmemelerini ihtar
etti, karşı saldırıların ise Türklerin ilk karakollarına kadar yapılabileceğini
bildirdi. Nider, 1 Ekim’de verdiği emirde, saldırıya uğramaları durumunda karşı
saldırıda serbest olduklarını bildirecektir.
Temsil
Kurulu, milli hareketin karşısında olan Niğde ve Kayseri mutasarrıfları ile
Niğde muhasebecisi ve komiserinin tutuklanarak Sivas’a getirilmelerine karar
verdi. Temsil Kurulu, Kongre kararına dayanarak Padişah’a çekilen telgrafın
İstanbul merkezince alınmaması üzerine, bütün merkezlerin İstanbul’la ilişiği
kesmelerini emretti.
Biga
ve Gönen’de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubeleri kuruldu. Gönen Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti’nin başkanı Binbaşı Hazım Bey.
8
Ağustos gecesi Bekirağa Bölüğü’nden kaçan eski Şark Orduları Komutanı Halil
Paşa, Ankara’ya geldi. Buradan Sivas’a geçecek olan Halil Paşa, Mustafa Kemal
tarafından Bolşeviklerle ilişki kurmakla görevlendirilerek Bakü ve Moskova’ya
gönderilecektir.
Şarki
Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Heyet-i Merkeziyesi milletin güvenine
layık yeni bir kabine kurulmasını Padişah’tan istemeye karar verdi.
Paris
Barış Konferansı’ndaki Hicaz delegasyonu, Faysal’ın talimatıyla İngiliz delegasyonuna
bir muhtıra vererek İngilizlerin Suriye’yi Fransızlara bırakma planına karşı
çıktı. Crane-King Komisyonu’nun bu bölgede yaptığı soruşturma sonuçlarına saygı
gösterilmesini istedi. Crane-King Komisyonu’na Suriyeliler, Fransız egemenliği
istemediklerini bildirmişlerdi. Bu konuda görüşmelerde bulunmak üzere Faysal da
18 Eylül’de Londra’da olacaktır.
Fransız
Doğu Orduları Başkumandanı d’Esperey, Milne’in geri çağrılmasını istedi.
İngiliz Yüksek Komiser Vekili Webb, raporunda Venizelos’un istatistiklerinin
yalan olduğunu belirtti. Akhisar’daki denetim subayının raporundan: Erlere 50,
subaylara 100 piastre (Liranın yüzde biri değerinde Türk parası-AH.) veriliyor
ama Kuvayı Milliye’ye katılmaları bundan olmasa gerek. Çünkü tarımda şu iş gücü
azlığından daha fazlasını rahatça kazanırlar. Türk köyleri başta bir başkaldırı
içinde değillerdi. Herhangi bir müttefik ülkenin işgaline ses çıkarmazlar,
hatta tercih ederlerdi. Yunanlılar katliam yapıncaya kadar da bekleyiş
içindeydiler. Ama artık Yunan yönetimini reddetmek için savaşmaya kesin olarak
hazır durumdalar.
Fransız
Le Temps’ın başyazısı: Anadolu’da teşkilatlanmakta olan Türk kuvvetleri,
yetenekli önderlerin idaresi altında siyasi ve milli bir programa uygun olarak
kurulmuştur. İfham: Yeni Dünya ve Biz: Milliyet prensiplerine göre
kurulan yeni dünyada yerimizi kuvvetli olarak almalıyız. Bizi bugünkü halden
kurtarmak için müzaheret edecek maddi refahı manevi hakimiyete değişecek bir
kavim olmadığımızı göstermeliyiz. İstiklal: Son gelen Rus gazetelerinin
yazdığına göre, Bolşevik aleyhindeki Kırım Müslümanları, uzun müddet serseri
bir hayat geçirdikten sonra Moskova’da Bolşevik reisleri arasına karışan Mustafa
Suphi Bey’i kurşuna dizmişlerdir. Akvam’da Rıza Nur: Vahim bir halet-i
ruhiye: Herkes ye’se, fütura düşmüş. Herkes şahsını kurtarmaya çalışıyor,
yangından ne kurtarırsak kârdır diyor. Devlet ölüyorsa, yağma edilecek bir
teneşiri, kefeni kalmış demektir. Oysa eskisinden daha vatanperver olmak
vaziyetindeyiz. İnşallah Türkiye, tam istiklaliyle yine yaşayacak, eskisinden
daha iyi olacaktır. Peyam: Ermeni katlinden kimler sorumludur? Olay
nasıl başladı? Almanya’nın sorumluluğu yok mudur? Türk Dünyası: Harbiye
Nazırı’nın askerlerle bayramlaşması. Akşam: Babıali’nin Wilson’a verdiği
cevap. Amerikan Fevkalade Komiserliği’ne dün verildi. (Aynı yapıt, s. 95-96-97)”
Yukarıda
anlatılanlar, yorum gerektirir mi? Her şey çok açık… İşgalcilere yanaşmalık
yapanlar, batan bir devletin selinden kütük kapmaya çalışanlar, halka yapılan
kırımı görmeyenler ve Sivas’ta yurdun kurtuluşu için bin bir sorunla uğraşanlar…
Bunları okuyup öğrenenler Atatürk’e dil uzatırken bin kez düşünmeliler. Çünkü Mustafa
Kemal Paşa’ya dil uzatanların yeri, İngiliz uşaklığı…
Adil
Hacıömeroğlu
10
Eylül 2024
Ülkemizin kurtuluşu için yapılan çalışmalar çok harika anlatılmış Elinize beninize sağlık Adil Bey
YanıtlaSilBütün gerçekleri yazılı belgelere dayalı olarak çok güzel anlatmışsınız Ellerinize ve emeğinize sağlık.
YanıtlaSil