9 EYLÜL 1919 SALI


Gündüz Kongre’de tartışmalar, görüşmeler hız kesmeden sürmekte. Gece de uyku durak yok Mustafa Kemal Paşa’ya. İnsanüstü bir erkeyle mandacılık konusunu savunanları caydırmaya, tam bağımsız Türkiye ülküsünü onlara benimsetmek için çabalamakta bıkıp usanmadan.

“8/9 – PAZARTESİ/SALI

Sivas’ta Temsil Kurulu’nun kaldığı lise binasında gece manda konusu tartışıldı. Tıbbiye delegesi Hikmet ‘Tıbbiyeliler beni istiklal davamıza katılmak için gönderdiler. Manda fikrini siz dahi kabul etseniz, sizi de reddederiz.’ dedi. Mustafa Kemal, Hikmet’in bu sözleri karşısında ‘İşte benim anladığım Türk gençliği! Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal, ya ölüm!’ diye konuştu. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II, Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara 1994, s. 92)”

Gece tartışmalarında Tıbbiyeli Hikmet’in mandacılığa karşı çıkışı önemli bir dönüm noktası. Atatürk’ün “Ya istiklal, ya ölüm!” sözüyle ona karşılık vermesi ulusal bir kararlılığın göstergesi. İşte Atatürk ve arkadaşlarını başarıya, Türk ulusunu bağımsızlığa götüren kararlılık bu. Ölümü göze alanlar emperyalizme karşı savaşı kazanabilir. Ölümden korkanlar ise emperyalistlerle uzlaşmayı seçtiler o yıllarda.

“Sivas Kongresi’nin beşinci günü. Rauf Bey’in önerisi üzerine ABD Senatosu’ndan bir inceleme kurulu istenmesine karar verildi. İç siyasetin görüşülmesine geçildi. Kazım Karabekir’in gönderdiği Hükümet’in ihanetleri ile ilgili telgrafın yayımlanmasına karar verildi. Ali Fuat Paşa’nın Eskişehir ile ilgili aldığı tedbirler kabul edilerek kendisinin Batı Anadolu Kuvayı Milliye Kumandanlığı’na atanması kararlaştırıldı. Mustafa Kemal, Elazığ Valisi Ali Galip Bey ve Noel’in çalışmalarıyla ve bunlara karşı alınan tedbirlerle ilgili bilgiler verdi. Geçici bir hükümet kurmanın sakıncalı olacağını söyledi. Hem seçim koşullarını ilan etmek hem de bunları uygulamak gerektiği benimsendi. Seçim kurallarını belirlemek için bir kurul oluşturuldu. Gece yapılan altıncı oturumda da Damat Ferit Paşa’nın düşürülmesi için Padişah’a yazılacak muhtıra üzerinde duruldu.

İçişleri Bakanı Adil Bey, Sivas Kongresi hakkında tamamlayıcı bilgi isteyen Ali Galip Bey’e verdiği cevapta ‘Bunlar işe milli bir şekil vermek istiyorlar. Halbuki millet bu işlere taraftar değildir.’ dedi. Mümkün olduğu kadar çok kuvvetle bir gün önce Sivas’a hareket etmesini istedi. Ali Galip Bey, verdiği karşılıkta, ayın 14’ünde yeteri kadar kuvvetle, ‘haydutların’ izlenip yakalanması için Malatya’dan yola çıkmak üzere tedbirler alındığını bildirdi. Ali Galip Bey ve adamlarını yakalamak için katırlara bindirilmiş bir birlik, Harput’tan yola çıkarıldı. Sivas Kongresi, Ali Galip olayından ötürü Hükümet’i protesto eden bir bildiri yayımladı. Bildiride Ali Galip ve yanındakiler ‘alçak, hain’ olarak nitelendi ve yakalanmaları yoluna gidildiği belirtildi. Malatya Telgraf Müdürü, hakkında alınan tedbirleri Ali Galip’e söyledi. Ali Galip Bey, korkuya kapıldı. Bir takım koruyucu tedbirler almak istediyse de uygulatamadı.

Mustafa Kemal, Antep, Adana, Sis, Mersin, Cebelibereket (Osmaniye) Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine çektiği telgrafta, Antep ve Maraş’ın el değiştirmesi ve Fransız işgalinin, bütün memurlar, dernek merkez kurulları, belediye başkanları tarafından kamuoyu ve Amerika nezdinde protesto edilmesini istedi.

Aydın Valisi İzzet Bey, General Milne Kurulu’yla görüşmesini iki yazı ile İçişleri Bakanlığı’na bildirdi. Görüşme hakkındaki yorumu yazarken Kuvayı Milliye aleyhinde bulundu. Kuvayı Milliyecileri ‘melanet’ işlemekle suçladı. Durumun ‘nezaketi’ konusunda Hükümet’in yeniden dikkatini çekti.

General Milne, Yunanlıların birçok başvurusu sonucu, Türk kuvvetlerinin saldırılarına uğramaları durumunda Yunanlıların 1000 – 1500 metreye kadar karşı saldırıya geçmelerine izin verdi. Bu karşı saldırılar Türk saldırılarını önlemeyince Yunanlılar Milne’e yeniden başvuracaklar ve 11 Ekim’de mutlak bir seferberlikle hareket izni alacaklardır. Albay Anderson ve Hambury, Nider’e, Milne’in çizdiği hattan ileriye geçmemelerini ihtar ettiler.

Yüksek Komiser Vekili Webb, bugünkü raporunda İstanbul’daki mandacı akımlar hakkında bilgi verdi: İngiliz Muhipler Cemiyeti kesinlikle İngiliz mandası istiyor ama rakiplerinden çekindiği için ‘müzaheret’ diyor. Fransız mandası isteyenler de var. ABD mandası isteyenler İttihatçı, Yahudi, Selaniklidir.

Bir ay kadar önce Batum’da İngiliz hapishanesinden kaçan, Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa, Oltu’dan Karabekir’e yazdığı mektupta, Üç İl’in Ermeni ve Gürcülerden alınarak Cumhuriyet’le idaresini önerdi. (Aynı yapıt, s. 93-94)”

Ali Galip, İngiliz Binbaşısı Noel’le omuz omuza verip Sivas’ı basmayı düşünmekte. Mustafa Kemal Paşa’yı ölü ya da diri İstanbul’a götürmenin çabası içinde. İstanbul Hükümeti’nin bağımsızlık savaşımını bastırmak için tek umudu Ali Galip. Ne yazık ki İngilizler ne istiyorsa onu yapmakta Damat Ferit’le Ali Galip.

İngiliz, Fransız ve ABD mandası isteyenler; birbirleriyle yarış içindeler. Hiçbirinin usundan ulusuna güvenerek tam bağımsızlık geçmiyor. İstanbul Hükümeti tamamen İngilizlere teslim olmuş durumda. İngiliz Muhipleri, Kürt ve İslam Teali cemiyetleri işgalcilere yaranma peşinde. Ne rastlantıdır ki o gün Sivas Kongresi’ne, Mustafa Kemal önderliğindeki tam bağımsızlık ülküsüne karşı çıkarak emperyalist devletlere bel bağlayıp manda isteyenler, İngilizlere yaranmak için cemiyetler kuranlar, kutsal yurt topraklarını işgalcilere teslim eden yöneticilerin kurtuluştan sonra da Atatürk’e ve onun devrimlerine karşı çıktılar.

Günümüzde de durum değişmedi. Batıcı ABD muhipleri, emperyalizmin buyruğundaki Ortaçağ artığı yobaz takımı, Washington ve Brüksel’e bel bağlayan bölücüler; Atatürk’e de onun devrimlerine de Cumhuriyet’e de karşılar. Değişen bir şey yok dünden bugüne. Sivas Kongresi’nin “Ya istiklal ya ölüm!” ülküsüyle bir araya gelip ayağa kalkmanın zamanı gelmedi mi daha?

Evet… Günümüzde Atatürk’e karşı çıkmayı düşünsel özgürlük sayanlar, söyleyin bakalım kimden yanasınız? “Ya istiklal ya ölüm!” diyen Atatürk ve Türk ulusundan mı, yoksa batılı emperyalistlere yaranmak için doğup büyüdüğü topraklara ihanet edenlerden mi?

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  9 Eylül 2024

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder