Gündüz
Kongre’de tartışmalar, görüşmeler hız kesmeden sürmekte. Gece de uyku durak yok
Mustafa Kemal Paşa’ya. İnsanüstü bir erkeyle mandacılık konusunu savunanları
caydırmaya, tam bağımsız Türkiye ülküsünü onlara benimsetmek için çabalamakta bıkıp
usanmadan.
“8/9
– PAZARTESİ/SALI
Sivas’ta
Temsil Kurulu’nun kaldığı lise binasında gece manda konusu tartışıldı. Tıbbiye
delegesi Hikmet ‘Tıbbiyeliler beni istiklal davamıza katılmak için gönderdiler.
Manda fikrini siz dahi kabul etseniz, sizi de reddederiz.’ dedi. Mustafa Kemal,
Hikmet’in bu sözleri karşısında ‘İşte benim anladığım Türk gençliği! Gençlikle
iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette kalsak dahi mandayı kabul
etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal, ya ölüm!’ diye konuştu.
(Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II, Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara
1994, s. 92)”
Gece
tartışmalarında Tıbbiyeli Hikmet’in mandacılığa karşı çıkışı önemli bir dönüm
noktası. Atatürk’ün “Ya istiklal, ya ölüm!” sözüyle ona karşılık vermesi ulusal
bir kararlılığın göstergesi. İşte Atatürk ve arkadaşlarını başarıya, Türk
ulusunu bağımsızlığa götüren kararlılık bu. Ölümü göze alanlar emperyalizme
karşı savaşı kazanabilir. Ölümden korkanlar ise emperyalistlerle uzlaşmayı seçtiler
o yıllarda.
“Sivas
Kongresi’nin beşinci günü. Rauf Bey’in önerisi üzerine ABD Senatosu’ndan bir
inceleme kurulu istenmesine karar verildi. İç siyasetin görüşülmesine geçildi.
Kazım Karabekir’in gönderdiği Hükümet’in ihanetleri ile ilgili telgrafın
yayımlanmasına karar verildi. Ali Fuat Paşa’nın Eskişehir ile ilgili aldığı tedbirler
kabul edilerek kendisinin Batı Anadolu Kuvayı Milliye Kumandanlığı’na atanması
kararlaştırıldı. Mustafa Kemal, Elazığ Valisi Ali Galip Bey ve Noel’in
çalışmalarıyla ve bunlara karşı alınan tedbirlerle ilgili bilgiler verdi. Geçici
bir hükümet kurmanın sakıncalı olacağını söyledi. Hem seçim koşullarını ilan
etmek hem de bunları uygulamak gerektiği benimsendi. Seçim kurallarını
belirlemek için bir kurul oluşturuldu. Gece yapılan altıncı oturumda da Damat
Ferit Paşa’nın düşürülmesi için Padişah’a yazılacak muhtıra üzerinde duruldu.
İçişleri
Bakanı Adil Bey, Sivas Kongresi hakkında tamamlayıcı bilgi isteyen Ali Galip
Bey’e verdiği cevapta ‘Bunlar işe milli bir şekil vermek istiyorlar. Halbuki
millet bu işlere taraftar değildir.’ dedi. Mümkün olduğu kadar çok kuvvetle bir
gün önce Sivas’a hareket etmesini istedi. Ali Galip Bey, verdiği karşılıkta, ayın
14’ünde yeteri kadar kuvvetle, ‘haydutların’ izlenip yakalanması için Malatya’dan
yola çıkmak üzere tedbirler alındığını bildirdi. Ali Galip Bey ve adamlarını
yakalamak için katırlara bindirilmiş bir birlik, Harput’tan yola çıkarıldı. Sivas
Kongresi, Ali Galip olayından ötürü Hükümet’i protesto eden bir bildiri
yayımladı. Bildiride Ali Galip ve yanındakiler ‘alçak, hain’ olarak nitelendi
ve yakalanmaları yoluna gidildiği belirtildi. Malatya Telgraf Müdürü, hakkında
alınan tedbirleri Ali Galip’e söyledi. Ali Galip Bey, korkuya kapıldı. Bir
takım koruyucu tedbirler almak istediyse de uygulatamadı.
Mustafa
Kemal, Antep, Adana, Sis, Mersin, Cebelibereket (Osmaniye) Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetlerine çektiği telgrafta, Antep ve Maraş’ın el değiştirmesi ve Fransız
işgalinin, bütün memurlar, dernek merkez kurulları, belediye başkanları
tarafından kamuoyu ve Amerika nezdinde protesto edilmesini istedi.
Aydın
Valisi İzzet Bey, General Milne Kurulu’yla görüşmesini iki yazı ile İçişleri
Bakanlığı’na bildirdi. Görüşme hakkındaki yorumu yazarken Kuvayı Milliye
aleyhinde bulundu. Kuvayı Milliyecileri ‘melanet’ işlemekle suçladı. Durumun ‘nezaketi’
konusunda Hükümet’in yeniden dikkatini çekti.
General
Milne, Yunanlıların birçok başvurusu sonucu, Türk kuvvetlerinin saldırılarına
uğramaları durumunda Yunanlıların 1000 – 1500 metreye kadar karşı saldırıya geçmelerine
izin verdi. Bu karşı saldırılar Türk saldırılarını önlemeyince Yunanlılar Milne’e
yeniden başvuracaklar ve 11 Ekim’de mutlak bir seferberlikle hareket izni
alacaklardır. Albay Anderson ve Hambury, Nider’e, Milne’in çizdiği hattan ileriye
geçmemelerini ihtar ettiler.
Yüksek
Komiser Vekili Webb, bugünkü raporunda İstanbul’daki mandacı akımlar hakkında bilgi
verdi: İngiliz Muhipler Cemiyeti kesinlikle İngiliz mandası istiyor ama
rakiplerinden çekindiği için ‘müzaheret’ diyor. Fransız mandası isteyenler de
var. ABD mandası isteyenler İttihatçı, Yahudi, Selaniklidir.
Bir
ay kadar önce Batum’da İngiliz hapishanesinden kaçan, Enver Paşa’nın kardeşi
Nuri Paşa, Oltu’dan Karabekir’e yazdığı mektupta, Üç İl’in Ermeni ve
Gürcülerden alınarak Cumhuriyet’le idaresini önerdi. (Aynı yapıt, s. 93-94)”
Ali
Galip, İngiliz Binbaşısı Noel’le omuz omuza verip Sivas’ı basmayı düşünmekte. Mustafa
Kemal Paşa’yı ölü ya da diri İstanbul’a götürmenin çabası içinde. İstanbul Hükümeti’nin
bağımsızlık savaşımını bastırmak için tek umudu Ali Galip. Ne yazık ki İngilizler
ne istiyorsa onu yapmakta Damat Ferit’le Ali Galip.
İngiliz,
Fransız ve ABD mandası isteyenler; birbirleriyle yarış içindeler. Hiçbirinin
usundan ulusuna güvenerek tam bağımsızlık geçmiyor. İstanbul Hükümeti tamamen
İngilizlere teslim olmuş durumda. İngiliz Muhipleri, Kürt ve İslam Teali
cemiyetleri işgalcilere yaranma peşinde. Ne rastlantıdır ki o gün Sivas Kongresi’ne,
Mustafa Kemal önderliğindeki tam bağımsızlık ülküsüne karşı çıkarak emperyalist
devletlere bel bağlayıp manda isteyenler, İngilizlere yaranmak için cemiyetler
kuranlar, kutsal yurt topraklarını işgalcilere teslim eden yöneticilerin kurtuluştan
sonra da Atatürk’e ve onun devrimlerine karşı çıktılar.
Günümüzde
de durum değişmedi. Batıcı ABD muhipleri, emperyalizmin buyruğundaki Ortaçağ
artığı yobaz takımı, Washington ve Brüksel’e bel bağlayan bölücüler; Atatürk’e
de onun devrimlerine de Cumhuriyet’e de karşılar. Değişen bir şey yok dünden bugüne.
Sivas Kongresi’nin “Ya istiklal ya ölüm!” ülküsüyle bir araya gelip ayağa
kalkmanın zamanı gelmedi mi daha?
Evet…
Günümüzde Atatürk’e karşı çıkmayı düşünsel özgürlük sayanlar, söyleyin bakalım
kimden yanasınız? “Ya istiklal ya ölüm!” diyen Atatürk ve Türk ulusundan mı, yoksa
batılı emperyalistlere yaranmak için doğup büyüdüğü topraklara ihanet edenlerden
mi?
Adil
Hacıömeroğlu
9
Eylül 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder