Sivas
Kongresi’nin ikinci günü… Delegeler hazır… Çalışmalar kaldığı yerden sürdürüldü.
Boşa geçirilecek zaman yok! Ülkemizin de yurttaşlarımızın da Kongre’ye katılan
delegelerin de birincil görevi yurdu kurtarmak.
“Sivas Kongresi’nde ikinci oturum. Mustafa Kemal’in başkanlığında, İsmail Hami ve Mehmet Şükrü’nün katipliklerinde yapılan oturumda üyeler, İttihatçılık yapmayacaklarına ilişkin metni teker teker okuyarak yemin ettiler. Padişah’a çekilecek tel ufak tefek değişikliklerle kabul edildi. Telde Hükümet’in milli iradeye dayanmadığı, milletin yurdu çöküşten kurtarmak için meşru hakkına dayanarak bu kongreyi topladığı belirtildi. Padişahlık makamına bağlılık bildirildi ve Padişah’ın kurban bayramı kutlandı. Millete hitaben yayımlanan bildiride de ‘Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Umumi Kongresi’nin dün toplandığı belirtildi. Bu bildirimin ve buna ekli olarak sunulan Padişah’a çekilen telin bucak ve köylere kadar ulaştırılması istendi. Oturumlar bayramın ikinci günü (Bayramın birinci günü olmalı. AH) olan yarından sonraya ertelendi. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II, Türk Tarih Kurumu Basımevi – Ankara 1994, s. 88)”
Yukarıda
belirtildiği gibi halkla bayramlaşmak ve bayramın gereğini yapmak için Kongre’ye
bir gün ara verildi. Buna karşın düşman tarafından yurt topraklarını işgaller
ve halkımıza saldırlar sürüyordu.
“Dörtyol
çevresinde bir İngiliz ve bir Fransız taburu, milis kuvvetlerini yok etmek için
Nur Dağları’nı taramaya başladı. Altı saat süren çatışma sonunda Fransız
kuvvetleri kayıplar vererek Dörtyol’a çekilmek zorunda kaldı.
Umurlu
yönünde ilerleyen Yunanlılar, milli kuvvetlerce geri püskürtüldü. Yunanlılar
120 ölü bıraktı.
Mersin’de
Yeni Cami minaresinin tepesine Müezzin Hacı Dede tarafından Türk Bayrağı
çekildi. Fransız işgali altında bulunan Mersin’de gençlerin isteği, Jandarma
Tabur Komutanı Ali Rıza Bey’le Türk İslam Cemiyeti’nin rızası ile çekilen
bayraktan ötürü yargılanan Hacı Dede, Hintli, Tunuslu, Cezayirli sömürge
askerlerinin sıkıştırması sonucu, bayrak astığını söyleyecek ve bir daha
yaptığı takdirde Beyrut Yüksek Mahkemesi’ne gönderileceği söylenerek
affedilecektir.
Peyam’da
Ali Kemal: Muvafık, muhalif, zengin, fakir, Müslüman, gayri Müslim uzlaşmazsak
kurtulamayız. Uzlaşmanın en birinci şartı adalettir. İstiklal’de Reşit
Hikmet, toplumsal hastalık dediği programsızlık üzerinde duruyor. (Rahatsızlığından
ötürü 2 ay izinli olarak İsviçre’ye gidiyor.) Alemdar’da R. Cevat, Ali Kemal’in
‘Bizi ancak Anadolu kurtarabilir’ sözünü onaylayarak, Anadolu’nun yoksulluğu ve
fedakârlığı üzerinde duruyor. Devletin ondan fedakârlık
bekleyecek yüzü olmadığın yazıyor. Akvam’da Rıza Nur, dönüşünde İstanbul’u
nasıl bulduğunu anlatmaya devam ediyor: Fizyolojik sefalet. İstanbul halkının
sağlığı giderek bozulmuş. Türk Dünyası: Reis Wilson’un Türkiye’ye notası.
Akşam: Jandarma Kumandanı Kemal Bey’in, Ege gezisi hakkında muhabirimize
demeci. Bütün İstanbul gazetelerinde Damat Ferit’in Le Temps’te yayımlanan demeci.
Vakit: Sadrazam Paşa ile mülakat: Anadolu ahvali. Manda meselesi.
Seçimler ne halde? (Aynı yapıt, s. 88)”
Sadrazam
Damat Ferit, İngilizlerle yazgısını birleştirmiş durumda. Basının bir kısmı
durumun kötüye gittiğinin farkında. Kafalarında kötü durumdan kurtulacak bir
çözüm yolu yok! En şaşırtıcı olan da Ali Kemal ile Refi Cevat… Ulusumuzun,
yurdumuzun içine düştüğü kötü durum karşısında yukarıda da belirtildiği gibi “Bizi
ancak Anadolu kurtarabilir.” diyen bu iki gazeteci, daha sonra Anadolu’nun
işgalcilerle savaşması karşışısında emperyalistlerin sözcülüğünü yaptılar.
Demek ki onların kurtuluştan anladıkları, emperyalizme teslimiyetti.
Adil
Hacıömeroğlu
5
Eylül 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder