İnsanoğlu,
ilk dünyaya gelişindeki doğası gereği hep iyiye, güzele yönelik duyup düşünür.
Yine insan, doğası gereği dünyaya geldiği günden başlayarak hep umutla doludur.
En olumsuz koşullarda bile insanın yüreğinde bir umut fidanı filizlenip
göverir. Umut yiterse yaşam da biter.
İnsan,
içinde hem iyiyi hem de kötüyü saklar. İyiyi besleyip çoğaltırsa iyiyle dolar
içi dışı. İçindeki kırıntı durumundaki kötülüğü besleyip büyütürse kötü insan
ortaya çıkar. Bundan da anlaşılıyor ki insan isterse iyi, isterse kötü olur.
Bunda doğup büyüdüğü, yaşadığı toplumun büyük etkisi var.
İnsanın
doğup büyüdüğü çevre, onun bilincini, duygularını, insanlarla ilişkilerini
belirlemede önemli rol oynar. Küçükken çevresindekilerin etkisiyle yaşanan
tinsel sarsıntılar, kişinin belleğinde, yüreğinden kolay kolay silinmez. Bu,
derin bir yara… Bu yaranın iyileşmesi için bilinçli bir sağaltım gerek.
Sağlatım için uzman kişilerden yardım alınması en doğrusu. Ancak insan;
yüreğinde, belleğinde yer eden bu yarayı fark ettiğinde bunu iyileştirmesi için
kişisel bir çaba içine de girmeli.
Kötülük,
insanın içine girdiğinde her hücresine yayılır hızla. O, ilk önce insan
yüreğindeki iyilikleri yer bitirir. Çünkü kötülük, iyiliği tüketen bir canavar.
Kötülük; tüm bedeni, ruhu kapladığında kişi insanlıktan çıkar, tanınmaz duruma
gelir, ne yaptığını bilmez. Kötücül; kötülük yapmayı, karşısındakini üzmeyi
çoğu zaman bilerek yapar. Bunu yaparken de karşısındakine üstün çıktığını
düşünür. Bu üstün çıkmanın altında yatan, derin bir öç alma duygusu. Çünkü
kötücül, çevresindeki herkese düşmanlık duyar. Bu düşmanlığın belirgin bir
nedeni yok! İnsanın varlığı bile onun için düşmanlık duyma nedeni. Karşısındaki
kişinin giyimi kuşamı, konuşması, gülmesi, yaptığı iş, aile çevresi, etnik
kökeni, dinsel inancı, mesleği, düşküleri, eğinsel yapısı, dünya görüşü, yiyip
içmesi, yetiştiği ortam, arkadaşları, yetenekleri, yürüyüşü… gibi insana dair
ne varsa başkasına düşmanlık nedenidir.
Kötücülün
en belirgin özelliklerinden biri, çok açık bir biçimde olan aşırı
kıskançlığıdır. Karşısındaki kişilerin değerli, değersiz neyi varsa kıskanır.
Kötücüller,
karşısındaki kişiler için sürekli olumsuzluklar üretir. Bu düşsel
olumsuzlukların gerçekle bir ilişkisi yok. Bu düşsel kurgulara, kişi zamanla
inanır. Onları gerçek sanır. Bu sözde gerçekler, zamanla inanca dönüşür ve her
şeyin önüne geçer. Duygu ve düşünce sistemi, tamamen bu uydurma inancın üstüne
kurulur.
Binlerce
olumlu sözün arasından bir olumsuz cımbızla çekilip alınır. Bu, çekiştirilip, köpürtülüp
büyütülerek bir deve dönüştürülür. Kötücüller duygudaşlık yapmaz, olumlulukları
görmez. Karamsarlık, güvensizlik belirgin bir bakış açısıdır onla için. Tartıştığı
kişiyi düşman beller. Bağışlama onların kitabında yazmaz.
Kötücül,
kötülüğü bile bile yapar karşısındakine. Aile üyelerine yaşamı zindan eder.
Saldırıya geçtiğinde “Bu kişi benim çocuğum, eşim, kardeşim, arkadaşım, annem ya
da babamdır.” diye düşünmez. Kendince öç alma isteği tüm duygularının önüne
geçer. Karşısındaki kişiyi kırıp döktüğünde mutlanır. Yer ve zaman kavramını
yitirmiştir. Neyi, nerede, kimlerle konuşacağını bilmez. Hangi davranışın
nerede yapılacağı onun için önemsiz bir şey. Utanma, ayıp duygusu giderek yok
olur. Halkımızın dediği gibi “Ne Allah’tan korkar ne de kuldan utanır”. Özellikle
toplum içinde insanları aşağılamak, küçük düşürmek onlar için utku sayılabilir.
Kötülük
yapmak, kötücül için bir yaşam biçimine dönüşür. Laf sokmayı, karşısındaki
kişinin sinir uçlarına dokunmayı, ilişkide bulunduğu insanların duyarlı olduğu
noktaları ve bam telini iyi bilir. Özellikle karşındakinin kutsallarına,
değerlerine saldırır. Bunu ölçüp biçerek yapar. Bu konuda uzman sayılabilir.
Kötücüllerin yüzünün güldüğünü pek
göremezsiniz. Şakalaşmak ve hiciv, kitaplarında yazmaz. Kötülüklerini en çok
kendilerine iyi davrananlara kusar. Ona kötü davrananların karşısında
suspustur. Gerginlik, sinir savaşı, kavga dövüşle geçen zaman onun için olağan
bir durum. İnsanları kırıp dökmek onun için sıradan bir davranış.
İnsanı
kötü yapan, biraz da yaşadığı olaylar. Çocukluk ve gençlik döneminde yaşanan
kimi olumsuzluklar, onu kötücül yapar. Özellikle aile ve okul çevresi bu konuda
çok belirleyici. Bu işin kurtuluşu var mı? Niye olmasın? Yeter ki kişi istesin
bunu. Ölümden gayrı her şeyin bir çaresi var.
Kötü
insan, kötülüğü bilerek yapan kişidir.
Adil
Hacıömeroğlu
15
Eylül 2024
Değerli , Adil öğretmenim yazınızda hepimizin farkında olduğu ancak üzerine pek düşünmediği bir konuyu ele almısınız.. İyi- kötü insan betimlemeleri çok değişken ve öznel kabul edilebilir ancak yazıda da bahsettiğiniz gibi kötülük bilerek yapılandır. İyiyi ve kötüyü ayıran budur. Her insanın yaşam defterinde çocukluk ve gençlik deneyimleri iyi kötü olmaksızın en etkili tecrübeleridir. Kötülük de iyilik de insanın içinden gelir ama insanın içini deneyimleri ve çevresi belirler. Tüm bunlara rağmen insan evladı iyiliği de kötülüğü de kendi seçer.
YanıtlaSilDeğerli, Öğretmenim yüreğinize sağlıkNiyet önemli , su gibi sakin , güzel , yararlı , yaşatıcı olmak ince düşenmek , kalp güzelliği ailede iyiliği görmek insanı kötü yapamaz .Su gibi yıkıcı , sürükleyici , üslup ‘suz düşünmeden kırıcı konuşmaksevgisiz olmak kötü niyet kötü yapar.
iyi insan dünyanın her yerinde iyi insandır . Kendini düşünen ben egosu yüksek , kıskanç , duyarsız insan kötüdür.
Ailemiz doğduğumuz günden itibaren bize yaptığı hareketlerle söyledikleriyle iyi insan olmamız gerektiğini haksızlık etmemizi, kul hakkını, merhameti paylaşmayı ve sevgiyi öğretti , kötülük yapana bile iyilikle yap der annem ..onun felsefesinde kötülük barınmaz …istese de kötü olamaz .Mutsuz , sevgisiz büyüyen insanlar içlerindeki değersizliği karşısındaki ne aktarırlar ..Her yerde bilinçsiz , kötü niyetini eyleme geçiren insanların azalması , iyiliğin çoğalması , iyi insanların yararlı olup dünyayı güzelleştirmesi dileğiyle iyi ki varsınız, İnsan .olmak iyi insan olmaktır . bu 👏🙏🏻🍀♥️🌹🧿📚🙋♀️Yazılarınızın kitap olup herkese ulaşıp okunması , kütüphanenizde yer alması temennisiyle saygılar, sağlıkla kalınız 🙏🏻Fulya Kırımoğlu👩
Şayet küçük yaşta kemiğine işlemişse dönüşümü yok gibi. Sonuçta kötü olan insan da büyük olasılıkla geri dönemiyor. Genetiğe işleme gibi bir şey, çok acı bir durum. Keşke biraz başlarda tövbe edip dönebilse insan; ama ALIŞMAK ÇOK KÖTÜ, MALESEF. EN KÖTÜ SERVET DE BU OLSA GEREK.
YanıtlaSilYazınızı anlamamak, kimlerden bahsettiğiniz bilmemek isterdim ama hepimizin içinde biraz da bu "kötü" yok mu? Şimdi bu yazıyı okuyup "bu biraz da benim" demeyecek sayılı insanı dışarda bırakırsak, hepimize hatırlatıcı ve öğüt verici bir yazı olmuş diyebiliriz.
YanıtlaSilBu yazı, insan doğasının karanlık yönlerini incelikle ele almış ve kötülüğün özünü derin bir kavrayışla açıklamış. Kötü insanın sadece bireysel hırslarla değil, aynı zamanda empati eksikliği ve bencillikle şekillendiği tespiti oldukça yerinde. Siz, kötülüğün topluma olan zararlı etkilerini vurgularken, insanlığın etik değerlerden sapmasının ne denli büyük sonuçlara yol açabileceğini de ustalıkla gözler önüne sermişsiniz bence. Yazının felsefi derinliği ve toplumsal sorumluluğa yaptığı vurgu gerçekten takdire şayan, düşünmeye değer bir metin olmuş ellerinize sağlık.
YanıtlaSil