“Nefret”
dilimize yerleşen Arapça kökenli bir sözcük. TDK Sözlüğünde anlamı: “Bir kimsenin
kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu.” demek. Bu sözcüğe Türkçe karşılık
olarak “tiksinme” gösterilmiş sözlükte.
Günlük
yaşamımızda “nefret” sözcüğünü, bazı kişilerden sıkça işitiriz. Nefret dolu
kişi: insanlardan, hayvanlardan, bitkilerden. çalışmaktan, işyerinden, mahallesinden,
evinden, ülkesinden, topraktan, soluduğu havadan, içtiği sudan, yağmurdan
güneşten, yaşamdan, yediği yemeklerden, aşevi kokusundan, yazdan, kıştan, bahardan,
güzden, geceden, gündüzden, sıcaktan, soğuktan, akrabalarından, arkadaşlarından,
dostlarından, yolda yürüyenlerden, bir yerde oturup keyif çatarak söyleşenlerden,
ağlayıp gülenlerden, yoksuldan, varsıldan, zayıftan, güçlüden, uykudan, uyanıklıktan,
çocuktan, yaşlıdan, erkekten, kadından, kendisi gibi olmayandan, farklı düşünüp
yaşayandan, özellikle kendi geçmişinden, kısacası yaşama ilişkin ne varsa her şeyden
nefret eder.
Nefret
duygusu, kişiye bir yük… Nefretle yaşayan biri, her geçen gün bu yükü artırır.
Yük ağırlaştıkça insan, bu yükün ağırlığına dayanamaz. Bu ağır yük, onu hem bedensel
hem de ruhsal olarak çökertir. Nefretin çökerttiği beden ve ruh, zamanla çürür
içten içe. Bu, sağaltımı zor bir durum...
Nefretle
dolu kişi, giderek kendini toplumdan soyutlar. Kalıcı, içten arkadaşlıklar
kuramaz. Onlara çok değer vermez. Arkadaşlığın sürdürülmesi için karşısındaki
adım atar. Arkadaşlarını çok fazla önemsemez, onlara değer vermez.
Nefretle
çürüyen ruha sahip kişilerin en önemli özelliği sevgi ve saygıdan yoksunlukları.
Kolay kolay kimseyi sevemez bu insanlar. Sevse de bunu karşındakine belli
etmemeye dikkat eder. Sevgisi, mevsimsel yeller gibi esip geçer. Sevgi onun
için en çabuk ve kolay tüketilen bir duygu... Karşısındaki kişinin incir
çekirdeğini doldurmayacak bir sözü ya da bir bakışı, ona olan sevgisini bir
andan ortadan kaldırmaya yeter de artar bile.
Kişilere,
insan emeğine, farklı düşünceye saygıları sıfırdır nefret yüklünün. En küçük
bir tartışma, farklı bir görüşün ortaya atılması nefrete dönüşebilir hemencecik,
bu da düşmanlığa. Bu bakış açısı onların dostluklarını azaltıp yok ederken
düşmanlıklarını çoğaltır.
Nefret
yüklünün güldüğünü görmek çok zor... Genellikle asık yüzlüdür. Ona şaka, espri
yapılmaz. Dostça takılmalara sert karşılık verir ya da küser. Kendi belirlediği
konuların dışında söyleşmez. Keskin, kesin, kalın çizgilerle sınırlar çizer. Birçok
konuda saplantılıdır. Bu nedenle yanlışını gördüğünde doğuyu benimsemez. Yanlışı
savunmakta ayak diretir. Yanlışı kabullenmeyi; yenilmek, ezilip yok olmak olarak
algılar.
Küçük
hataları abartarak sorun haline getirmekte uzmandır. Küçük yanlışları büyütürken
doğru, güzel, iyi yapılan davranışları görmezden gelir. Ondan karşısındakine övgü
içeren sözler işitmek çok zor. O, yergi için vardır. Yergisine de yergi denmez
aslında. Yergi adı altında yerin dibine batırır karşısındakini. Bu davranışı
yediden yetmişe değişmez. Çocukların yanlışları karşısında bile acımasızdır. Onların
yanlışlarından öğrenerek büyüyecekleri gerçeğini görmezden gelir. Bağışlamak,
anlayış göstermek, hoşgörülü olmak, düşünce ve olaylara olumlu bakmak onun için
geçerli değil. Hep bardağın boş yanını görür. Bu, derin bir karamsarlığın da
nedeni.
Evet…
İnsan, bir yaşam boyunca bir nefret yüküyle nasıl yaşar? Bu yükün altında ezim
ezim ezildiğini niye fark edemez? Nefret yükünden kurtularak erinç içinde, sevgi
dolu, saygı çerçevesinde, mutlu bir yaşam sürmek olanaklıyken nefret yüküyle kırıp
dökmek neden?
Adil
Hacıömeroğlu
16
Eylül 2024
Sevgili ADİL Bey. Kısa ve Özet: Olan AİLE artı kültümüz içerden bir şekilde böl parcala yönet uygulamasına yönlendirildi.Doğru ve gerçek Eğitim AİLEDE başlar AİLE kültürümüz parçalandı. Olan EĞİTİM standartımızı dahilinde muhafaza edemedik yok olmasına dahilinde VATAN + MİLLET + ÜLKE olarak seyirci kaldık. Eğitimin olmadığı yerde DEĞER olmaz. Değerin olmadığı yerde KALİTE olmaz. Bir şekilde bu duruma konuma geldiğimizi getirildiğimizi gözlemliyorum.SİZ varsanız. BİZ varız. Ali Kemal AYDIN. SELAMLAR - SEVGİLER…
YanıtlaSilSevgi yüksek tepelerde açan çiçeğe benzer.Sevgi onu koparmak değil ömür boyu yaşatmaktır.Ailesinden sevgi göremeyen , saçı oksşnmayan , kucaklanıp , sarılmayan insan sevemez . İnsan önce kendini sevenleri sevecek , saygı duyacak ki fedakarlığı bilsin .Değer vermek insanın ailesinden gelir . Kendisiyle barışık olmayan kişi mutsuz olur , karşısındakine saygı duymaz. Böyle kişiler kendileriyle kavga halindedir , yanlarındaki kişileri huzursuz eder.Kimseyi sevemezler..Nefret duygusu çocukluktan gelen biraz genetik , biraz çevre , arkadaş etkilidir.
YanıtlaSilNefret duygusu kalbi yorar, insanın kendine zarar verir yük olur. Kıskanırlar,sevgisözlüğüne yer vermezler, herkes onlara göre kötüdür, peşinyargılıdırlar,hoşgörü ve duygudaşlık yoktur. İnce düşünce,merhamet bulunmaz. Mutsuzveboşzamanları çoktur.Onlaradına üzülüyorum🙋♀️Değerli, Adil Öğretmenim yüreğinize, emeğinize sağlık , hemen yazamadım ailemde sevgi ve paylaşmak sözcükleri , değer vermek öncelikliydi halen de öyle halbuki hayat öyle kısa ki ölümün çaresi yok sevmenin kendilerini de mutlu edeceklerini deneyip görseler nefret etmek yükünden kurtulurlar.Saygılarımla , esen kalınız👏🙏🏻♥️🍀👩🌿🌹Fulya Kırımoğlu
Bir insanın iyi, kötü ya da nefret eğilimli olması, ya kalıtsaldır, ya da eğitseldir diye düşünüyorum, bir çocuk ebeveynlerinin hal ve hareketlerine, dünyaya, insanlara, iyiliğe ve kötülüğe bakış açılarına göre oluşturdukları felsefeye göre büyür.. Bu nedenledir ki, okullardaki eğitim sistemini çok daha bilinçli hale getirmeli, öğretirken aynı zamanda eğitmelidir de..Seher Nigar
YanıtlaSilNefret bireylerin tutumu olmaktan çıktı, sosyal bir sorun haline geldi. Bence nefretin yakıtını gruplaşmış, hiziplere ayrılmış toplum oluşturur. İnsanların birliği yerine etnik, mezhep hatta sınıf tahakkümünü dayatırsanız orada nefret, bir mikrobun kültür ortamında çoğalması gibi çoğalır. Çok nefret yoktur, az sevgi vardır aslında. Az ışıklı ortamda karanlığın çokluğu gibi!
YanıtlaSil