Başta
başbakan olmak üzere AKP sözcüleri, Gezi Direnişi’ni karalamak için her türlü
saptırmayı yaptılar. Yalnız olayları saptırmakla yetinmeyip iftiralarla, hayali
senaryolarla halkı kışkırtma yolunu da seçtiler.
Siyasi
kimlik taşıyanların Gezi ile bir kavgaya tutuşması normal karşılanabilir. Çünkü
onların siyasal gelecekleridir söz konusu olan. Mücadelenin boyutu, niteliği ne
olursa olsun yalan ve iftiraya başvurmak insana yakışmayan bir durumdur. Yalan
söylemek, iftira atmaksa ahlaksızlıktır. Bunu siyasal bir yol olarak görmek,
ahlaksızlığa kılıf uydurmaktır.
Devlet
memuru olan valilerin siyaset adamı gibi davranması, devlet gelenekleri içinde
olmaması gereken bir tavırdır. Eskişehir Valisi’nin, Ali İsmail Korkmaz’ın
öldürülmesi karşısında söylediği sözler ibretliktir. Bu kadar tutarsız sözler
söylemek için valiye yakışmaz.
“Kesinlikle
bunu yapan Türk polisi değil. Orda birtakım kişiler tabii ki darp olayını
yapıyorlar. Kırk civarında kamera görüntüsü toplanıp savcılığa verildi.
Savcılık süreci devam ediyor. O kişilerin kim olduğu konusunda bir tespit
yapılamadı. Birtakım gruplar işi provoke etmeye çalıştılar. Hatta aldığımız
duyumlara göre kendi arkadaşlarına bile zarar verip ‘Bunu polis yaptı.’ Süsü vermeye
çalışan gruplar oldu. Bu tür durumlar varken farklı bir görüntü yaratmaya hiç
gerek yok. Bu münferit bir hadise.” Ali İsmail’in dövülerek öldürülmesi
karşısında sorumlu orundaki bir kişinin yaptığı bu açıklamaya gülelim mi, ağlayalım
mı? Kısaca, Ali İsmail’i arkadaşları öldürdü diyor Vali Bey. Sözü evirip
çevirerek uzatması suçluları bilmesinden kaynaklanmakta. Bildiği suçluyu
korumak istiyor uyanık vali. Suçluları korurken de Ali İsmail’in suçsuz
arkadaşlarına iftira atmakta.
Zaman
geçiyor, tüm engellemelere karşın kamera görüntüleri suçluları apaçık ortaya
koyuyor. Üstelik bazı kameraların görüntüleri siliniyor gizli(?) ellerce. Var
olan görüntüler gösteriyor ki Ali İsmail’i dövenlerden biri polis. Polis
memuru, dövme olayına karışmasa bile gözünün önünde böyle bir şeye izin vermesi
cinayete ortak olmaktır. Çünkü Ali İsmail’in güvenliğini sağlamak polisin
görevi.
Kimliği
belirleniyor bu polisin. Polis ve suça katılan üç kişinin ifadeleri basına
yansıyor. Bu ifadeler ve kamera görüntüleri birleştirilince suç başka kanıt
istemiyor. Her şey ayan beyan ortada.
Sanıklardan
İsmail K. “…İlk başta Beşik Otel’in oradan bize talimat veren, elinde sopa
benzeri bir cisim olan ve tahminimce polis olduğunu düşündüğüm kişi koşarak
geldi ve tekmeyle rastgele vurdu. Bana göre en son tekmeyle vuran şahıs
polisti. Bu kişi, yerde yatan kişinin küfür etmesi üzerine koşarak yerde yatan
şahsa vurdu.” diyor. Kimliği belirlenen polisin olaya katıldığını anlatıyor suç
ortağı.
Terörle
Mücadele Şubesinde görev yapan Mevlut S. ise yediği dayaktan ötürü yerde oturan
Ali İsmail Kokmaz’a, “kendisine küfür ettiği için vurduğunu” söylemiş. Mevlut
S. Ali İsmail’in “kafasına değil, karnına vurduğunu” iddia etmekte. Oysa
görüntülerde İsmail’in kafasına vurulduğu görülmekte.
Yukarıdaki
iki ifade de dikkat çekici olan Ali İsmail’in küfrettiğinin söylenmesi. Ali İsmail
küfretmese polis de ona vurmayacaktı demeye getiriliyor. Yani polisin tahrik
edildiğini söyleyerek hafifletici neden yaratma peşindeler. Bu ifadelerde
önceden çalışılmış bir ağız birliği var gibi.
Yukarıdaki
ifadeler ve kamera görüntülerinden sonra Eskişehir Valisi yeni bir açıklama
yaptı. “Bir kere şu net ortaya çıktı: Birilerinin iddia ettiği gibi, belki öyle
olmasını arzu ediyordu o insanlar, örtbas edelim suçu devlete atalım,diye. Böyle
bir şey olmadığı ortaya çıktı.” Vali Bey önceki açıklamasında olduğu gibi hala
direnişçilere suç atmak için çırpınmakta. Suçlular ortada deliller açık, yine
de kıvırmak için bahaneler yaratmakta.
“Burada
ağırlıklı olarak sivil kişiler işin içinde. Büyük teşkilatın içinde, buna
karışmış, maksadını, haddini aşan görevlilerimiz olabilir ve bununla ilgili gereken
yapılır demiştik. “ diyerek sözlerini sürdürmekte Eskişehir Valisi. Vali Bey
oturmuş kimin kaç yumruk, kaç tekme vurduğunu hesaplamış. Ali İsmail’e sopayla polisin
mi, sivil kişilerin mi daha çok vurduğunu saymış. Sonunda sivillerin, polisten
daha çok etkin olduğu sunucuna varmış. Kafaya bak, hesaba bak! Koskoca vali,
polisin görevini bilmiyor. Polisin görevi kişiye vurmak değil, vurulmasını
engellemek.
Ali
İsmail Korkmaz yaşamının baharında aramızdan ayrıldı. O, on dokuz yaşında
açmamış bir goncaydı. Büyük hayalleriyle sönüp giden bir yıldız oldu gökte.
Beyaz camdaki fotoğraflarında hep bir gülümseme var. Yüzündeki masumiyet hep
öyle genç ve temiz kalacak, bir halk kahramanı olarak yaşayacak.
Suçluları
korumak için bin dereden su getiren vali, cinayete yol açan polis, cehaletin
verdiği öfkeyle bir çiçeğin solmasına neden olan fırıncı ve akrabaları; bakın
Ali İsmail’in gülümseyen yüzüne. Bir kez değil; binlerce kez bakın! Yaşamanız
boyunca bu kadar içten güldünüz mü hiç? Elinizdeki kanla ekmeğe nasıl
tutacaksınız? O ekmeği çocuklarınıza nasıl yedireceksiniz? Ali İsmail Korkmaz’ın
gencecik bedenine yumruk olan ellerinizden, tekme olan ayaklarınızdan, sövgü
dökülen dillerinizden, sopa olan düşüncelerinizden, yalanla yoğrulmuş
anlayışınızdan, Ortaçağa bulanmış beyninizden binlerce kez utanın. Utanın ki
herkese ibret olsun bu.
Adil
Hacıömeroğlu
9
Ağustos 2013
çok yerinde çok güzel tespitler,elinize yüreğinize sağlık,utanacak ve ibret alacak kişilerin olabileceğini hiç sanmıyorum..
YanıtlaSilGezi direnişinden gerekli dersi çıkarma yerine , hükümet ,iftiralar atarak muhalefete karşı kendi FANATİK seçmenini kışkırtma çabası içine girdi. Öldürenleri değil ölenleri suçladı . Atanan valiler de devletin valisi değil , hükümetin militanı gibi davrandı. Bu durumda ALİ İSMAİL KORKMAZ'ın katillerinin ortaya çıkışı , hükümetin oyununun bozulmasına yolaçtı ; yine de bundan ders alınmayacak görünüşte. Budoğrultuda yeni bir yazı ile karşımızda Sayın Adil Haciömeroğlu. teşekkürler!..
YanıtlaSil