Doğu
Karadeniz’de evler toprağa serpiştirilmiş ekin taneleri gibidir. Herkes evini
mendil kadar olan bahçe ya da tarlalarının bir köşesinde yapar. Uzak ya da
yakın olsun bu dağınıklığa karşın herkesin birbirinden haberi olur. Sevinç de
üzüntü de anında köyün tüm evlerinde duyulur.
Köylere
“isteyiciler” gelirdi. Bu kişiler, bir nevi dilenciydiler. Ancak yöre halkı “dilenci”
demekten kaçınırdı. “İsteyici” sözü, yapılan işi “güzel adlandırma” yoluyla iyi
göstermek içindi.
İsteyiciler,
sırtlarında torbalarıyla ev ev dolaşırlardı. Para istemezlerdi. Genellikle fındık,
mısır ve fasulye isterlerdi köylülerden. Çoğunu tanırdık. Nerdeyse bazıları kadrolu
isteyicilerdi. Yılda birkaç kere aynı köye uğrayanlar vardı. Çoğunun nereli
olduğu, aile yaşamı, başından geçmiş acıklı olaylar köylülerce bilinirdi.
İsteyici,
yemek zamanı gelmişse sofraya buyur edilirdi. Onun gelmesi tanrısal bir lütuf
sayılır. Ev sahipleri, onu memnun etmeye çalışırlardı.
Kimi
zaman boş evlerle karşılaşırdı isteyiciler. Çünkü ev ahalisi tarla ya da
bahçede olurdu. İş zamanı evler boşalırdı. Boşalan evlerin kapıları genellikle
kilitlenmezdi. Kapılar, üstünkörü kapatılıp çıkılırdı aceleyle. İsteyicilerin
hırsızlık yaptıkları neredeyse hiç işitilmemiştir.
İsteyici,
dere tepe yürür, dağınık evler arasında adeta mekik dokurdu. Yorgunluğu her
halinden belli olurdu. Benim çocukluğumda köylerde ulaşım çok zordu.
İstediğiniz zaman, istediğiniz yere gidemezdiniz. Hele akşam saatlerinde bir
yere gitmek olanaksızdı neredeyse. Ancak araba kiralayabilirdiniz. Bu da
zamanın koşullarına göre çok pahalı bir işti. Araba dediğimiz de genellikle
kamyon. Kiralasanız da kamyonun gidişi ayrı bir olay. Yollar çamur içinde. Çoğu
zaman kamyonun yolları aşıp gitmesi olanaksız. Bu durum karşısında isteyicinin
köyden ayrılması düşünülemez. Üstelik, ertesi gün komşu köylere gitmesi gerek.
İsteyicinin
kalabileceği yerlerden biri camidir. Cami içinde bulunan bir oda, oda yoksa son
cemaat yeri konuk için geceleyecek uygun yerdir. Ancak köyümüzde komşumuz
evinin bir odasını isteyici odası yapmıştı. Bu odanın kapısı dışarıya açılırdı.
Odanın küçük bir pencereyle evin ana bölümüne bağlantısı vardı. Konuğun
yemekleri bu bölümden verilirdi. Dışa açılan kapının yanında bir de tuvalet
bulunuyordu. İsteyici burada rahatça geceler, sabah gün doğarken torbalarını
yüklenerek komşu köye doğru yol alırdı.
Komşumuzun
özenle koruduğu isteyici evi, görünürde küçük bir şey. Aslında gönlünde büyük
bir konaktı o odacık.
Kapı
kapı dilenen kişiye “dilenci” demeyi uygun bulmayıp “isteyici” diyerek ona
saygı bahşeden bu güzel halka ne oldu?
Köye
gelen isteyicinin konaklama sorunu düşünerek evine bir “isteyici odası” yapan
köylü amcalara ne oldu? Bu yüce gönüllü yurttaşlarımız nerelere gitti? Onların
torunları, bu cömertliği nasıl unuttular hemencecik? Köylerden kentlere hızla
göçerken doğanın biçimlendirdiği yaşam biçimimizi bir çırpıda terk ettik. Tanrı
misafirlerini ağırlamamak için neredeyse kaçacağız köşe bucak. Yabancılaştık
birbirimize. Kocaman kentlerde yalnızlıktan öleceğiz neredeyse. İnsan içinde
insana hasret gideceğiz.
Adil
Hacıömeroğlu
20
Ağustos 2013
Anlatılan durumun aynı, neredeyse bizim Çukurovada da vardı...Bizde evde değil de kahvede yatarlardı....Yemeği köylüler verirdi...Yabancıya değer verilir, misafir olarak görülürlerdi...
YanıtlaSilAma gözü kör olsun, kapitalizm geliştikçe bireysellik te gelişti...Bir de gelen yabancılar ahlaken biraz bozulmaya başladılar...Yabancıdan korkulur oldu...
Sonuç olarak, bu güzelim insana değer verme anlayışı da yok olup gitti...
Geçmişin özlediğimiz görüntülerinden seçmeler var bu yazıda: Ekmeğini taştan çıkaranlar ; birbirine bağlı , yardımlaşma içindeki köylüler ; güvenli komşuluklar ,mal güvenliği ( hırsızlığın olmayışı ) ... Günümüz koşullarındaki bunaltıcı , gürültülü , güvensiz yaşamlar yanında geçmişin güzel yönleri...Bir KARŞILAŞTIRMA anlamı da öne çıkıyor bu güzel yazıda. Teşekkürler Sayın Adil Hacimeroğlu'na.
YanıtlaSilSayın Adil hocama teşekkür ederim.Aşağı yukarı benimde orta karadenizde gençliğim geçtiği için bizim ova köylerinde genelde isteyici denilen bu arkadaşlara nerdeyse üç öğün yemek verilirdi.Ancak onlarda harman ve iş zamanı geldiğinden hem yardım ederlerdi hemde erzaklarını kışlıklarını tamamlarlardı.Günlerden birgün yıllar sonra bu arkadaşların oğluyla Ankarada karşılaştım.Çevrelerine kendileri başka yerden oldukları halde memleketleri olarak bizim oraları göstermişler.Onur verici.
YanıtlaSilŞÜKRAN BALEKOĞLU YAMAK: Hemen hemen her yazınız, yüreğimde fırtınalar yaratıyor. Ben, Of'ta hiç yaşamadım ama anneciğimin anlattıklarından hatırımda kalanlar var. Yaşadıkları bina 3 katlı. (Hâlâ durur, gördüm) Annem, "Alt Odalar" der. Bir tanesi bahsettiğiniz bu tanıdık "isteyiciler" için. Kapısı dışardan olan da tanımadıkları için. Ancak bu odaların, ayrıca üst katla bağlantıyı kuran merdiven ve üst kattan kilitkenebilen merdiven kapakları var. Kara kışta, evin dışana çıkıp yemek getirmek sorun olduğundan bu iç merdivenler düşünülmüş.
YanıtlaSilHüzünlendim.. Neden mi? Köye gittiğimde duyduğum bir cümle var. "Eeey gidi, açlar o evde doyardı" Bu cümle çok şey anlatıyor.
Şimdi, onları misafir etmeye ekonomik koşullar elverse bile, güven koşulu çok daha önemli. İstemeye gelenin gerçekten ihtiyacı olduğuna bile inanamadığımız günlerdeyiz..
Bu arada, bizim evde halâ dilenci denmez, isteyici geldi denir:))
Merhaba, yazılarınız benim için gerçekten çok ilginç ve yararlı. İzninizle bazılarını öğrencilerimle de paylaşmak istiyorum. Çünkü coğrafya öğretmeni olduğum için aynı zamanda yaşam biçimlerini öğrenmede oldukça etkili olacağını düşünüyorum.
YanıtlaSilSelam ve sevgilerimle.
Dilek Şekerli
İsteyici olmak insan için zor bir durum.Adeta nokta kadar bir menfaat için virgül kadar eğilmek gibi. Buna rağmen o dönemdeki insanların birbirlerini sevmeleri sonucu kalplerinin birbirlerine rabt ve merbut olması,isteyeciliğin olumsuz durumunu izale etti.Günümüzde ise kalplerdeki samimiyetin yerini maddiyat ve para hırsı doldurduğu için,"en fakir insan,dünyada paradan başka bir şeyi olmayandır" özdeyişine göre,tepkisiz,heykel silüetinde insan türüne evrilmeye başladık.
YanıtlaSilAdil hocam ne güzel ‘ isteyici odası’ gönülden naif, ince düşünülerek konulmuş.. Gerçekten ihtiyacı olana değer vermek gönlünü hoş etmek insan yerine koymak karşı tarafı incitmez . Türk kültür geleneğinde misafir vemisafirperverlik çok önemlidir . Bunun için hanlar, kervansaraylar, hamamlar yapılmıştır.Garipleri, yolcuları , misafirleri buralarda ağırlamışlardır.Misafire ikramda bulunmak sofra açmak düzeni kırsal ve küçük yerlerde sofra açma geleneği halen devam etmektedir.Türk kültür hayatında gelen misafirler bereketiyle , rızkıyla gelir.Karadeniz’ in doğal güzelliği yöre insanına da yansımış . Hocam yüreğinize sağlık , sayenizde bilmediklerimizi öğreniyoruz . 👏🙏🏻🧿🌺🇹🇷🍀Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil