Karadeniz
evlerinde ahır bağının üzerine yerleştirilen ve tüm odaların, diğer bölümlerin
yükünü çeken kalasa, bel ağacı denir.
Bel ağacı,
evin tam orta bölümüne, ahır bağı direklerinin üstüne yatay olarak
yerleştirilir. Neredeyse tüm yapının yükünü çeker. Aynı zamanda yapının
dengesini de sağlar. Bu nedenle sağlam, dayanıklı ve tek parça olması çok
önemlidir. Tek parçadan oluşması, sanki ilahi bir gereklilikti. Bu özellikler
göz önüne alındığında öncelikle seçilen ağaç meşedir. Doğu Karadeniz’de meşe
ağacına “pelit” denir. “Meşe” sözcüğü de anlam değiştirerek “kişiye ait orman”
anlamında kullanılır.
Uygun meşe ağacı bulunamadığı durumlarda
kestane, dişbudak, karaağaç ve armut ağacı kullanılır. Meyve ağaçlarının
kesilmesi günah sayıldığından armut en son tercihtir. Fırtınalarla yıkılan ya
da yaşlanma nedeniyle ayakta duramayacak olan armut ağaçları bel ağacı
yapılabilir.
Bölgede yaşayan
her aile arazisinin kıyısında birkaç özel ağaç yetiştirir. En sıkıntılı
dönemlerde bile bu ağaçlar korunur. Bunlardan birincisi ölüm durumunda
kullanılacak ağaçtır. Ölü gömüldüğünde üzerine örtülen dokuz tahta içindir bu
ağaç. Bunun türü çok önemli değildir.
İkincisi ise
seçili ağaç türlerinden oluşur. İlerde ev yapımı için kullanılacak keresteler
için sağlam nitelikli ağaçlar özenle yetiştirilir. Zamanı gelince de ağaçlar
kesilerek Karadeniz’in olağanüstü güzellikteki ahşap evlerinin yapımı için kullanılır.
Evler her
zaman öngörülen zamanlarda yapılmaz. Doğal afetlerle yıkılan ve yangınla kül
olan evlerin yerine yenisini yapmak toplumsal bir imecenin, yardımlaşmanın
olağanüstü birlikteliğiyle yapılır. Bir kişiyi evsiz barksız bırakmak yakışık
almaz. Komşulardan hiçbirinin gönlü buna razı olmaz. Ayrıca olağan durumlardaki
ev yapımlarında da dayanışma hem komşuluğun, insanlığın hem de sevap işlemenin
gereğidir.
Bel ağacı
olacak ağaç, ustalarca özenle seçilir. Ev yaptıranın bahçesinde uygun ağaç yoksa
devreye komşular girer. Uygun ağaç bulununca imece usulü kesilir, balta ve
rendelerle biçimlendirildikten sonra yerine konur.
Yıllara meydan
okuyacak; fırtınalara, yağmurlara, sert rüzgârlara dayanacak bu ağaç. Mutluluk
rüyalarına ev sahipliği yapıp sevinç çığlıklarıyla şenlenecek. Acıları ev
sakinleriyle paylaşıp üzüntüleri içine gömecek. Zorluklara, evde yaşayanlarla
karşı koyacak. Karanlık gecelerde evin küçük çocuklarının yoldaşı olacak
yıllarca. İnsanların her adım atışında tahtalardan çıkan gıcırtılı ezgiye el
çırpacak. Nice doğumların, ölümlerin, sayrılıkların tanığı olacak.
Çocuklar,
uzun kış gecelerinde masalları burada dinleyip oyunlarını burada oynarlar. Her
türlü zıplamaya dayanır bel ağacı. Düğünlerde horonlar tepilir delicesine.
Harman zamanı ürünün yükünü çeker. Konuklar ağırlanır bel ağacının sağladığı
güven ortamında. Kahkahalarla dolu yemekler yenir. Çalışmanın getirdiği
yorgunluklar, bel ağacının taşıdığı sedirlere uzanılarak giderilir.
İnsanlar,
üst katta mutluluk çığlıkları yükseltirken alttaki ahırda bel ağacının
sağladığı güvenli ortamda hayvanlar yaşar. Sabahleyin küçük kazanlarda kaynatılan
sütün kokusu yayılırken dar pencereli mutfaklara, herkes karınca diriliğiyle
işbaşı yapmanın telaşındadır.
Toplumlar da
ev gibidir. Toplumun bel ağacı, onu ayakta tutan değerleri ve kurumlarıdır.
Bunlar zayıfladığında toplum ayakta duramaz, çöker, tıpkı ahşap evler gibi. Bu
nedenledir ki son zamanlarda emperyalistler ve onların işbirlikçileri belimize
belimize indirmekteler darbeleri. Bel sakatlanınca yaşayan bir ölüye dönecek
halk. İşte, bütün kavga bundandır. Bizim bel ağacımız, kuzeyin ayaz tutan,
güneyin delişmen rüzgârları; yağmura doymak bilmeyen toprağın bitekliğinde
yetişen meşe ağacındandır. Kolay kırılmaz.
Adil Hacıömeroğlu
12
Ağustos 2013
Yazının tamamına katıldığım gibi, son paragrafa daha çok katıldığımı belirtmek isterim. Fakat bir hususu hatırlatmak isteri; bir akşa önce doğulu (arap kökenli)doğuda yaşayan kamu görevlisi bir aile misafirim vardı. Yuksek .......mühendisi; kendisi ile sohbet esnasında öyle şeyler söylediki, yenilir yutulur cinste değildi Türk misafirperverliği gereği her ne kadar hoş görülü davranmaya çalıştıysam da arada gerekli uyarıları (bazanda azara kaçan) yapmak zorunda kalmam beni de üzdü tabiiki.Asıl anlayamadığım mevzu aslında PKK'ya karşı olduğunu belirtmesine rağmen devlet isyanını apaçıkbeyan edbiliyor. Hatta İstanbulda Balıkesirli komşusu ile olan kavgasında, Balıkesirliye "asarım, kesrim, git bakana, başbakanına, cumhurbaşkanına şikayet et" diye söylediğni kabararak bize anlatma seviyesizliğini göstermesini okuyanların yorumuna brakıyorum.
YanıtlaSilTokinin beton faaliyetleri ,idarenin yalan ruzgarları o belağacı dediğimiz yükün ağırlığını çekeni çok yormuşdur.
YanıtlaSilBel Ağacı ne kadar güçlüyse, bina da o kadar uzun ömürlüdür dersek yanlış olmaz sanırım. Cumhuriyetimizin "bel ağacı" da güçlüdür ve devlet bu kadar düşmana rağmen yıkılmamıştır. Şimdi bu tehditleri geride bırakıp refahı arttırma planları yapmalıyız. Tıpkı güzel bir ahşap evin döşenmesi gerektiği gibi...
YanıtlaSil