19
Ağustos 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin manşeti ilgi çekiciydi. Manşette
“Gezide “gizli tanık” baskısı” yazılıydı.
(Ergenekon ve Balyoz davalarında gizli tanıklara alışmıştık. Üstelik
bunlar, terör örgütü yöneticileriyle en aşağılık suçları işlemiş kişilerden
seçilmişlerdi.
Cumhuriyet’in
başlığını görünce Ergenekon ve Balyoz aklıma geldi ilkin. Duyutun (haberin)
içeriğini okuyunca gerçeği anlamış oldum. İlköğretim 6, 7 ve 8. Sınıf
öğrencileriydi söz konusu olan. Küçücük yaşta insanları ihbarcılığa zorlamanın
önemli bir nedeni olsa gerek. Diktatör, Gezi Direnişinden çok korktu. Bu
korkudur ki onu, direnişin olduğu tüm kentlerde insan avı yapmasına neden oldu.
Siyasal geleceğini kurtarmak için küçücük yavruları kullanmaktan çekinmeyen bir
anlayışa “demokrat” denebilir mi?
MEB’den
gelen buyrukla Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü harekete geçmiş. Emniyet, bu
konuda MEB’e tam destek vermekte. Ne de olsa suçlu aranıyor ya… Alınan buyrukla
yaz dinlencesinde bulunan öğrenciler okullara çağrıldı ve onlara aşağıdaki
sorular yönlendirildi:
“6-7 Haziran tarihlerinde okula gitmemenizi hangi
öğretmenleriniz istedi?
Eyleme gitmenizi isteyen
öğretmenlerin isimlerini yazın.”
Eyleme katılan
arkadaşlarınız ya da öğretmenleriniz oldu mu? Bu isimleri de yazın.”
Bu
sorularla öğrenciler, öğretmenlerini ihbara zorlanmakta. Eğer Öğretmenle
öğrenci/veli arasında ufacık bir yanlış anlaşılma, kırgınlık, kızgınlık,
anlaşmazlık varsa işte size intikam fırsatı. Öğretmenleri diken üstünde
oturtacak bir uygulama bu. 12 Eylül diktatörlüğünde evinden çıkaramadığı
kiracısını örgüt üyesi diye ihbar eden ev sahipleri hala belleklerimizde.
“Biz kimin hangi kâğıdı verdiğini bilmeyeceğiz, sadece
biz bileceğiz öğretmen ya da arkadaşlarınız kim isim yazmış bilmeyecek, rahat
olun.” demeyi de unutmamış yöneticiler. Küçük yaşta gizli kapaklı iş yapmayı
öğretiyor eğitimciler(?) öğrencilere.
Böylesi
işler, minik yüreklerde korkuya neden olmaz mı? Onları bir güvensizlik çemberi
içine sokmaz mı? Öğrencileri küçük yaşta muhbir yapmak onları sosyal açıdan
rahatsız etmez mi? Bu soruların yanıtlarını düşünmek için sorumluluk duygusu
içinde görev yapan eğitimciler gerek. Bir öğrencinin tinsel durumunu bilmeden
onları siyaset aracı yapmak dünyanın neresinde görülmüştür?
Bu
işin bir de pedagojik yanı var. Çocukları yaşama hazırlarken onlara hep olumlu
örnekler vermeli. Onları küçük yaşta muhbir olmaya zorlamak, onların tinsel
gelişimlerini olumsuz yönde etkiler. Silik kişilikli bireyler böyle ortamlarda
yetişir.
Allahtan
küçücük öğrencilerin sağduyusu, aklı yetişkin yöneticilerden üstün geldi ve
öğretmenleriyle arkadaşlarını ihbar etmediler. Kocaman adamların
tezgâhladıkları kirli oyunu küçücük çocuklar bozdu. Kişilikli duruşlarıyla
zalime alet olmayı reddettiler.
Gezi,
diktatörün ipliğini pazara çıkarması bakımından önemli bir direniştir. Komşuyu
komşuya, öğrenciyi arkadaşına ve öğretmenine, polisi halka düşman eden bir
sistem kurmakta padişah bozuntusu. Kendi saltanatı için halkı birbirine
kırdırmak isteyen bir diktatörün tinsel sağlığının yerinde olduğu söylenebilir
mi?
Adil
Hacıömeroğlu
20
Ağustos 2013
Not:
26 Ağustos 2013 tarihli Ulus Gazetesinde yayımlanmıştır.
bunlar emperyalizmin ayak oyunları yılardır bu yöntemlerle dünyayı yöneten bu insanlar böl parçala yoket uygulamasını devam ettiriyor bunlardan ülkesini ve insanını sevmelerini beklemek hayalden başka birşey olamaz yüreğine sağlık dostum fethi
YanıtlaSil