“Açılım,
çözüm” sözcükleri söylendiğinde “bölücülük” çağrışımı yapmakta belleklerde. AKP
hükümeti, ne zaman “Terörü önlemek için çözüm öneriyoruz.” Dese bilin ki
Türkiye için yeni bir bölünme yasası çıkacak. Bilin ki, PKK’ya yeni ödünler
verilecek. Bilin ki, terör örgütü daha çok meşrulaşacak.
Hafta
içinde TBMM’ye yeni bir çözüm paketi geldi. AKP ve PKK, mutlulukla açtılar,
paketin kurdelelerini. İçinden AKP’den PKK’ya yeni armağanlar çıktı. Bölücü
örgüt, her geçen gün iktidar partisi sayesinde hem askeri hem siyasal hem de
uluslararası alanda güçlenmekte.
PKK,
çözüm süreci boyunca askeri varlığını güçlendirdi. Yeni militanları rahatça
eğitme fırsatı buldu. Eski kadrolarını korudu, zayiat vermedi. TSK’nın bölgede
birçok mevziyi boşaltmasıyla bölücü örgüt, yeni alanlarda konuşlanma fırsatı
yakaladı. Dağlarda saklanan bölücü militanlar, artık kentlerde, karayollarında
rahatça silah ve üniformalarıyla dolaşmaktalar. Nasıl olsa karışan, görüşen
yok!
PKK,
siyaseten güçlenmiştir çözüm süreci boyunca. Kentlerde ve kırsal alanlarda
rahatça siyasal propaganda fırsatı yakaladı. Birçok yerde paralel devlet
uygulamasına gitti bölücü örgüt. Vergi topladı. Kaymakam atadı. AKP hükümeti
ise sırtını döndü.
Uluslararası
alanda güçlendi PKK, AKP sayesinde. Devletmiş gibi davranıldı ona. Ortadoğu
politikalarında ittifaklar oluşturdular. Çözüm süreci zaten emperyalist
güçlerce dayatılmıştı. Bölücülük duvarına konan her tuğlayı, emperyalist güçler
elleri patlayıncaya kadar alkışladılar.
Yeni çözüm paketiyle sorun dış müdahalelere açık duruma geldi. Çünkü PKK’ya yasal
dayanak oluşturularak uluslar arası hukuk kurallarına göre taraf sayıldı artık.
Türkiye ile PKK arasındaki, anlaşmazlıklarda yarın BM kararları önümüze gelirse
şaşırmayalım.
TBMM,
son çözüm paketini onaylayarak kuruluş amacını reddetmiştir. Vatanı kurtarmak,
ulusun birliğini savunmak için kurulan bir meclisin bölücü bir çözüm paketini
onaylaması yakışıksızdır. Milletvekilleri, yeminlerine uymamıştır. Anayasanın
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”
değiştirilemez üçüncü maddesine aykırı davranmıştır milletvekilleri.
Terör
örgütüyle görüşen devlet görevlilerinin yargıdan korunması çok ilginçtir. AKP
hükümeti, terör örgütüyle ve bölücü başıyla yapılan görüşmelerin suç olduğunu
bilmekteler. Bunun içinde kendilerini yasal korumaya almaktalar. Bu koruma
zırhıyla artık AKP, gizli değil, açıkça görüşecek terör örgütüyle.
Bundan
sonra neler olacak?
Başta
Öcalan olmak üzere PKK militanlarına af gündeme gelecek. Bu konuda AKP ve PKK
arasında anlaşmanın çoktan yapıldığı açıktır. Yine sıcak Ağustos’un en önemli
gündem konusu, özerklik tartışmaları olacak. Çünkü özerklik, başkanlık
sisteminin olmazsa olmazıdır. “Türkiye, Ankara’dan yönetilmiyor; yerel yönetimler
güçlendirilmeli.” denerek demokrasicilik oyunuyla bölücülük yasalaşacak.
Böylece devlet, devleti yönetenlerce bölünüp parçalanacak.
Kamuoyu
yapay tartışmalarla oyalanırken muhalefet şaşkınlık içinde ne yapacağını
bilmezken bölücülüğün yasalarla desteklenmesi kolay olacak. Irak’taki
gelişmelere bakınca AKP ve PKK işi hızlandıracaklar.
10
Ağustos sonrası AKP ve PKK’nın hesabını bozacak dinamikleri hareketlenebilir.
Cumhuriyet güçleri, bölücü planları bozabilir. AKP ve PKK’nın “Nasıl olsa bizi
engelleyecek muhalefet yok.” Anlayışıyla fütursuzca davranması, kendilerini
hayal kırıklığına uğratabilir. 11 Ağustos, siyasetin hareketleneceği,
Cumhuriyet güçlerinin güçlendiği, AKP-PKK cephesinin gerilediği bir dönemin
başlangıcı olacak.
Gecenin
aydınlığa gebe olduğunu unutmamalı. Kapkara bulutları dağıtanın sert bir rüzgâr
olduğu yadsınamaz bir gerçek. Türkiye’de BOP düzenini dağıtacak olan da halkın
estireceği Cumhuriyet rüzgârıdır.
Adil
Hacıömeroğlu
11
Temmuz 2014
Seçimle geldiler. Ve bir daha da gitmediler. Gidecekleri de yok gibi. Yazınızda sözünü ettiğiniz AKP-PKK ve açılımlar vs. oy verenlerin desteğiyle olmuştur. Oy verenler kimler? Tabii ki de bu ülkenin halkı. Sözün bittiği nokta da bu zaten.
YanıtlaSil