Yılların
gazetecisi Uğur Dündar, 16 Temmuz 2014 tarihli Sözcü Gazetesindeki köşesindeki
yazısına “Sonuç Şezlong Lobisine Bağlı” başlığını atmış. Türkiye’nin geleceğini
büyük ölçüde belirleyecek cumhurbaşkanlığı seçimi çatı adayının yitirmesi
durumunda şimdiden suçluyu bulmuş. Şezlong lobisi...
Son yıllarda RTE sayesinde her şeyin lobisi oluştu. Her şeyin altında bir lobi var. AKP’nin lobi yaratma modasına Sayın Dündar da katılmış görünüyor. AKP’li siyasetçilerin lobiler icat etmesinin nedeni, gerçekleri örtbas etmek içindir. Acaba Uğur Bey de CHP yönetiminin suçunu halka atmak için mi bu şezlong lobisini ortaya çıkardı?
“AKP’nin seçim taktiği belli. Tayyip Erdoğan’a oy vermeyecek olan seçmen kitlesini sandığa gitmekten vazgeçirmek! Tıpkı 12 Eylül 2010’daki Anayasa Referandumu’nda olduğu gibi.” demekte Dündar. “Yetmez, ama evetçiler”in propagandasından etkilenen çoğunluğunu CHP’lilerin oluşturduğu seçmenlerin oy vermek yerine dinlenceyi yeğlediklerini söylemekte Uğur Dündar. Bu nedenle de “şezlongçuları” sorumlu tutmakta.
12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa
değişikliğiyle ilgili halk oylamasının sonuçlarını iyi değerlendirmek için,
öncelikle daha önce gelişen birkaç olayı iyi değerlendirmeli.
Habur rezaleti olmuştu ve AKP oyları
hızla düşmekteydi. Tam da bu sırada CHP’de genel başkan değişti ve
Kılıçdaroğlu, halkoylamasından kısa bir süre önce “genel af” söylemini dile
getirerek AKP’ye can simidi uzattı. Düşüşte olan AKP, kendini toparlarken
oyları yükselmekte olan CHP de inişe geçmeye başladı. Şimdi bu durumda suçlu
Dündar’ın “şezlongçuları” mıdır, yoksa halkı sandıktan uzaklaştıran
Kılıçdaroğlu mudur? Siyasetçi, seçmene güven ve heyecan vermelidir. Eğer bu
olmuyorsa, başarısızlık durumunda halkı suçlamak ya da sorumluluğu yurttaşa
yüklemek yanlıştır.
“CHP
gömleği giymiş ‘Ak troller’, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yükselen popülaritesi
karşısında her türlü kara propaganda yöntemine başvurarak, şezlongçuları
sandığa gitmemeye zorluyor. AKP’nin paralı askerleri, CHP’li seçmenler gibi
görünerek mesajlar yayıyor. Ekmel Bey’i savunanları karalayıp yıldırmaya
çalışıyor.” diyerek sürdürmekte yazısını Sayın Dündar.
Öncelikle Uğur Dündar’ın “şezlongçular”
dediği kişileri tanıması gerek. Bu kitlenin eğitim düzeyi yüksek olup siyasal
olayları izlerler. Sosyal medyada birkaç “Ak trol”ün söylemiyle düşünceleri
değişmez.
Sayın Dündar, Cumhuriyet’e bağlı
yurttaşların düşüncelerinin küçük bir yelle uçup gideceğini mi sanıyorsunuz?
Onların, iki tümceyi doğru dürüst yazamayan bir “Ak trol”ün sözüyle
ülkülerinden vazgeçeceğini mi düşüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız, büyük
yanılgı içindesiniz. Çünkü bu işler, sizin söylediğiniz kadar kolay değil.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük bir
çoğunluk ya seçime gitmeyeceğini ya da boş oy kullanacağını söylemekteler.
Nedeni de çatı adayına güvenmediklerindendir. Konuştuğum birçok kişi, “Ekmel ya
da Tayyip ne fark eder?” demekteler. Halkın beğeni ve güvenini kazanacak bir
adayı çıkaramayan Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin hiç mi suçu yok? İki muhalefet
liderinin sorumluluklarını hiçe sayarak “şezlong lobisi” yaratmaya gerek var
mı? Kendi seçmeninin eğilimini anlamayan siyasetçilerdir Cumhuriyet’in
geleceğini karartanlar.
Başarısızlıklar karşısında halkı suçlamak,
aydın kolaycılığıdır. Halkın zekâsını, düşüncesini, ülküsünü ciddiye almayan ve
saygı duymayan aydın mantığıdır Erdoğanları yaratan. Yılların gazetecisi olarak
Uğur Dündar’ın şimdiden olası bir seçim başarısızlığının suçunu halka yüklemesi
bir telaşı da göstermektedir.
Sayın Dündar, bu yazısıyla “kefil”
olduğu İhsanoğlu’nun seçimi yitireceğini görmektedir. Yoksa bu yazısının laik
seçmen üzerinde olumsuz etki yaratacağını bilmesi gerekir. Suçlanan yurttaşla
seçim kazanılmaz Sayın Dündar! Halkı en iyi ikna etme yöntemi, karar verici
konumdaki siyasetçilerin doğru kararlarıdır.
Siyasetçinin gafletinin suçu, seçmene
yüklenmez. Seçmeni, sandığa götürecek olan siyasal parti yöneticileridir.
Öncelikle onlara, halk inanmalı ve güvenmeli. Eğer 10 Ağustos’ta RTE,
Çankaya’ya çıkarsa bunun sorumluları: Kılıçdaroğlu, Bahçeli, parti disiplinini
lidere kul olmak sanan özgüvensiz parti yöneticileri, Cumhuriyetçi bir adaya
fırsat vermeyen milletvekilleri ve doğruyu zamanında, testi kırılmadan,
haykırmayan aydınlardır. Herkes, zamanında söylemediği sözün sorumlusudur.
Kimse, lobi icat ederek sorumluluktan kaçamaz.
Adil
Hacıömeroğlu
17
Temmuz 2014
İlerici , Atatürkçü kesimin güvenini kazanamayan Ekmeleddin'in cumhurbaşkanı adayı olmasını cumhuriyet değerleriyle , Atatürk ilkeleriyle bağdaştıramayan seçmenin oy kullanmama ya da boş oy verme eğilimini bir tür suç olarak dile getiren Uğur Dündar'a , bana göre de haklı bir yergi yazısı bu. Halk ; RTE ile Ekmeleddin arasında bir ayrım görmemektedir ; bu nedenle geçerli oy kullanmayacaklarını bildiren kesim vardır. Kişisel yaklaşımım : RTE seçilemeyip dokunulmazlığını yitirirse , onun için YARGILANMA YOLU açılabilir. Bu da bana göre önemli bir ayrıntıdır. Sayın A. Haciömeroğlu'na teşekkürler !
YanıtlaSilÖZGEN KARA
Sayın Hacıömeroğlu...
YanıtlaSilYazdıklarınızın birçoğuna kağıt üzerinde katılmamak mümkün değil. Ancak, bir CHP'li olarak siz de bilmelisiniz ki; uygulama, her zaman ideal ile benzeşmeyebiliyor. Bütün yönetimlerin, hele ki CHP'de, iyi niyetli olduklarını kabullenmek zorundayız, biz sosyaldemokratlar (ya da solcular) için zor olsa da, parti disiplininin gereğidir bu... Yönetim ile örtüşmeyen görüşlerimizi, eleştirel anlamda ısrarla tartışırız. Ama son sözün yönetimde olduğunu bilerek... Dönüşü olamayacak bir karar verildiğinde, artık 'Ben' yok, 'Biz' vardır. Yönetime ayak uydurma görevi başlamıştır. (kerhen de olsa) Aksi davranış, hele hele bencilliğimize taraftar toplayarak toplu direnişe yönlendirmek, yönetimi değil CHP'yi cezalandırmak olur ki; hiçbir gerekçe bizi suçluluktan kurtaramaz... Önümüzdeki seçimlerin ne denli önem taşıdığını, kaybımızın neler olacağını, bizi nelerin beklediğini çok iyi bildiğinizden eminim... Siz ve sizin gibi sesini duyurabilme olanağına sahip aydınların ve Sayın Uğur Dündar'ın, “şezlongçular”ının sorumluluk payının %5'i geçtiği söyleniyor. Çok önemli bir yüzde… Hala devam eden bu, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'yi cezalandırma hırsının hesabı Türk Milletine ve Atatürk'e nasıl verilecektir... Kılıçdaroğlu ve Bahçeli; en azından Demokrasi tarihine kazandırdıkları "Anlaşabilme ve Catı" kültürü ile tarihe geçeceklerdir. Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu da; içinde bulunduğumuz şartlara ve Çatı anlaşması koşullarına en uygun seçimdir. Dilerim ve inancım Ekmel Bey seçilir...
Böylece Demokrasi ve Atatürk ilke ve devrimleri kazanır...
NOT: Sizin, Sayın İhsanoğlu hakkında nedense peşin hükümlü olduğunuzu, Sayın Yaşar Nuri Öztürk'e yazdığınız yazıdan okumuştum. O'nu bile etkilemişsiniz... Kutlarım...
Saygılar...
Mimar Doğan Ersoy - dersoy1934@yahoo.com.tr