Camiler...
Müslümanların ibadet yerleri... Kutsallıkları nedeniyle her Müslüman’ın saygıda
kusur etmediği yapılar...
Siyasetin
okul ve kışlayla birlikte girmemesi gereken yerlerdir camiler. Siyasal İslamcıların
ortaya çıkışıyla politika yuvalarına dönüştürüldü bu kutsal çatılar ne yazık ki.
Günlük siyasal çıkarlar, kutsallığı gölgeler duruma getirildi.
IŞİD,
ABD, AKP, Katar, Suud güdümlü İslamcı bir örgüt... Musul’u işgal ediyor,
tantanalı bir gösterişle. Bir Şii camisini bombalayıp havaya uçuruyor. Ardından
Hz. Yunus’un türbesi hedef oluyor IŞİD’in bombalarına. Dünya sessiz...
İsrail,
Gazze’ye saldırıyor. Çoluk çocuk demeden öldürüyor hunharca. Filistin kan
ağlıyor. Dünyanın vicdanlı insanlarının yürekleri parçalanmakta... Dünya
sessiz...
İsrail,
öfkeden kudurmakta. Öfkelendikçe de saldırmakta Filistin’in her şeyine. Tüm
dünyanın gözleri önünde yaşam kaynakları kurutulmakta bir halkın. Dünya
sessiz...
İsrail,
Gazze’de BM okulunu bombalıyor. Oraya sığınanlar can veriyor. Dünya sessiz...
İsrail,
Han Yunus’ta cami bombalıyor. Dünya sessiz...
“İslam”
deyince mangalda kül bırakmayan ABD güdümlü politikacılar sessiz...
Camiler
bombalanıyor, AKP’nin her şeye maydanoz sözcüleri dut yemiş bülbül gibi. Ses
seda yok!
Camiler
bombalanıyor, Ortadoğu’nun kelli felli liderleri suskun. Suudi Arabistan’ın
vakur(!) kralı yok ortalarda. Krallığın para harcama görgüsüzlüğünde sınır
tanımayan prensleri yitik...
Camiler
bombalanıyor, Körfez’in biçimsel İslamcıları dillerini yutmuşlar sanki...
Nerede Kuveyt, Katar, Bahreyn, BAE, Umman?
Camiler
bombalanırken Yemen nerede? Sudan, Ürdün, Münafık Kardeşler nerede?
Sahi, yukarıda saydıklarımın sessini duyan oldu mu? Bir satır olsun IŞİD ve İsrail’e
karşı açıklamalarını işiten var mı? IŞİD’e, İsrail’e “Camilerimizi
bombalayamazsın!” diye rest çekeni gördünüz mü?
Akşam
türbanla yatıp sabah türbanla kalkan eşbaşkan ve ekibinden bir söz işittiniz mi?
Camiler, türbeler ABD destekli IŞİD ve İsrail tarafından havaya uçurulurken
neredesiniz AKP’nin cengâverleri? Yoksa camiler, sizin için bir anlam ifade
etmiyor mu?
Adil
Hacıömeroğlu
3 Ağustos 2014
Çıkar amaçlı , insanlık düşmanı , küresel sömürgeciliğin maşası olan '' ŞER ÖRGÜTLERİ '' dikkat çekiyor bu aralar. IŞİD de bunlardan biri. İslam adına İslam yuvalarını , camileri bombalıyor . Müslümanlık adına müslümanları topluca , kadın- çocuk demeden öldürüyor . Din propagandasıyla oy avcılığı ve halk dalkavukluğu peşinde olan AKP ' den ses yok.. İsrail'in vahşice sivil , çocuk kırımları karşısında da RTE duyarsız , dünya sessiz ; İslam ülkeleri tepkisiz.. Bu gerçekleri irdeleyen yazısı ile karşımızda A. Adil Hacıömeroğlu . Teşekkürler !
YanıtlaSilÖZGEN KARA
Yazıyı da yorumu da çok beğendim...
YanıtlaSilTeşekkürlerimle ikisine de katılıyorum...
Yazılarınıza, ben de bugünkü köşe yazımla katkı vermek istiyorum...
Sevgiler...
***
RTE, öyle bir 'Arka Bahçe' oluşturmuş ki; içinde, insanlık adına, rejim adına, vatan adına hatta din adına derde devadan gayri her şey var. Buna, dış ve iç kaynaklı çıkar örgütleri ve ne yazık ki devlet kurumları da dahil...
Ama; bu "Şer bahçesi ve örgütleri"ne rağmen, biz; geleceğimizi ipotek altına almaya yönelik bu tehlikeli gidişe 'DUR' diyebiliriz...
Ben; siyasi görüş ve ideolojik yaklaşım farklılıklarını, özelde ülkenin, genelde insanlığın refahı ve mutluluğu için "Doğru"ya ulaşmanın yolu ve yöntemi olarak değerlendiririm. Önemli olan öncelikle "Doğru"ya karar vermektir. Bugün için T.C. Anayasası'na göre “Doğru”; 'Atatürk ilkelerine bağlı Laik Demokratik Cumhuriyet'tir...
Yol ve yöntem ise 'Demokrasi'dir...
Gerek sayın Adil Hacıömeroğlu yazısı, gerek sayın Özgen Kara yorumu, gerekse bizden yana olan genel kanıya göre RTE'nin seçilmesi halinde geleceğimiz karanlıktır.
Geleceğimizi kurtarmanın tek yöntemini, birliktelik ve dayanışma olarak görüyorum.
Bu; demokratik bir davranış biçimidir…
Kişisel ya da partisel görüş farklılıklarımızı ve detayları bir yana bırakıp, geçici süre için de olsa tehlikeyi atlatana kadar birlikteliği başarabilmeliyiz.
Bu gerekliliği gören; iktidara olduğu kadar birbirlerine de muhalif iki partimiz CHP ve MHP, ortak tehlike karşısında özveri ile bir araya gelip, bir ÇATI altında birleşebildiler. Önce; diğer siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle, kanaat önderleriyle görüşerek, ortak adayın niteliklerini belirlediler. Bu niteliklerde ortak görüşü belirledikten sonra (önkoşul; siyasetçi olmayacak ve her kesime eşit mesafede olacak) ortak adayı buldular: Prof. Dr. Ekmeleddin İHSANOĞLU…
Sayın İhsanoğlu; Çatı önkoşulu olan tarafsız kişiliğine ek olarak, kimya profesörlüğü yanında, İslam dini ve diğer dinler hakkındaki araştırmaları, kitapları, makaleleleri bulunan, ‘Birleşmiş Milletler’den sonra ikinci büyük dünya örgütü olan ‘İslam Kalkınma Örgütü’nün 7 yıl Başkanlığını yapmış, özellikle ‘Barış’ ve ‘Kadın Hakları’ alanındaki başarıları ile Uluslararası üne sahip, 4 yabancı dil bilen bir bilim adamıdır…
Açıklamadan sonra 11 Siyasi Parti’nin daha katılması ile 13 Parti’ye ulaşan bu ‘Demokratik Dayanışma Birlikteliği’; siyaset tarihine geçecek çok önemli bir başarıdır.
Şimdi bize düşen görev; görüş farklılıklarımızı, tartışmalarımızı ve kırgınlıklarımızı biryana bırakarak, 10 Ağustos’da mutlaka sandığa gidip, oyumuzu geçerli olarak (boş oy geçersizdir, RTE’ye yarar) Ekmeleddin İHSANOĞLU’na vermektir… ‘Kurtuluş’ mücadelemizden başarı ile çıkmaktır.
Not: Geniş bir yorumla katılmak istedim. Son cümleleri yazarken sanırım yanlış bir tuşa bastım, silindi. Üzüldüm.
Toparlayabilirsem tekrar yazacağım.