HALKTAN UZAKLAŞMA, ÇÖZÜMSÜZ SORUNLAR, TUTARSIZLIK VE YENİLGİ

31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinin asıl yitireni 22 yıldır iktidarda bulunan AKP. 2002’de 3 y (yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar) ile savaşmak için iktidara gelen AKP, ne yazık ki 3 y’nin derinleştirdiği yenilgi çukurunda. Toplumun yoksul kesimlerine dayanarak iktidara gelen bir partinin yoksulluğu derinleştirmesi, işsizliği artırması, üretime yönelik adımları savsaklaması çok belirgin bir siyasal uygulama İktidar Partisi için.

Yolsuzluk

AKP için özellikle kendi üyeleri tarafından söylenen “Mücahit geldiler, müteahhit oldular.” tümcesi, aslında her şeyi açıklamakta. AKP kadroları varsıllaştılar. Bu varsıllaşma, birçoğunun içinde uyuyan görgüsüzlüğü uyandırdı. Gösterişli evler, arabalar, su gibi harcanan kaynağı belirsiz paralar insanların gözlerinden kaçmamakta. Zaten bu görgüsüzlük, sosyal medyada neredeyse her saat paylaşılmakta. Ayrıca dünün yoksulu, yoksul mahallesinde kendisi gibi yaşayan komşularına gösteriş yapmak için çok pahalı, çakarlı arabalarla gelip oy istediler partilerine. İnsanımız ne denli yoksul olsa da gözlemciliği, gerçekleri çabuk kavrayışı, sağduyulu düşünüşü, mertliği ve açık sözlü davranışı övgüye değer. Mahallesine gezmeye ya da oy istemeye gelen dünün yoksulunun hangi yolla, nasıl varsıllaştığını kolayca anlamakta eski mahallesinde yaşayanlar. Gerçi anlamaya gerek de yok. Çünkü hızla varsıllaşan kişi, servetini nasıl edindiğini yetenekli, akıllı(!) olduğunu belirtmek için ilk fırsatta anlatmakta.

AKP’ye oy verenlere sorun bakalım önettikleri belediyelerde, devlet kurumlarında yolsuzluk yapılıyor mu diye. Ne yazık ki AKP döneminde devlet kuruluşlarının çoğunda denetim, yasalara uygun iş yapma ortadan kalkmış durumda. En küçük birimin müdürü bile hem despot hem de küçük çapta bir yağma çiftliğinin patronu. Halka üstten bakmak sıradanlaştı. AKP, kısa yoldan köşe dönmek isteyenlerinin partisi oldu halkın gözünde. Doğaldır ki bunun bir bedeli olacaktı. Halk, bu bedeli sandıkta ödetti.

Üretmeyen ülke

AKP iktidarlarının gözlerinin görmediği en önemli alan, üretim. Turgut Özal ve Kemal Derviş’ten devraldıkları serbest piyasacı, dış borca dayalı sistem olduğu gibi uygulandı. Zamanla borç birikti ödenmez oldu. Bu politikayla üreten kırsal kesim boşaldı. Köylerde tarlaya tohumu atacak, ürünü kaldıracak nüfus kalmadı. Başta köylü olmak üzere üretenlerin tümü ezildi. Ürettiği malı, neredeyse maliyetinin altında satmak zorunda kaldı üreticimiz. Birçok zorunlu tüketim maddesi Türkiye’de üretilmesine, özellikle de tarım ürünleri ülkemizde yetiştirilmesine karşın dışardan alınmakta. Bu anlaşılır bir durum değil. Çünkü bu yolla Türk üreticisi etkisiz kılınmakta, emeği pula dönmekte. Bu da AKP hükümetlerinin uyguladığı liberal politikaların sonucu. Bu ekonomik politikalar sonunda orta sınıf yok oldu. Varsıl daha varsıl, yoksul daha yoksul oldu.

Üreticiyi ezen serbest piyasa sistemi, tüketimi özendirdi sürekli. Daha çok tüketim, daha çok dış borç demek. Bu kısır döngüyle ülkemiz daha çok borca battı, dışa bağımlılığı arttı. Bu da AKP hükümetlerinin ne denli yanlış bir ekonomik sistemi uyguladığının önemli bir göstergesi. Halkın bu sisteme dayanma gücü kalmadı. Sisteme, dolayısıyla bunun uygulayıcısı AKP’ye sandıkta tepki göstermesi ise en doğal hakkı.

Emekliler, süründürüldü

AKP hükümetleri, emeklileri adeta süründürdü. Yıllarca ülkesine hizmet eden kişileri açlığa tutsak etmesi bağışlanamaz. Emekli olmayan yurttaşlar, emeklilerin zor durumlarını görünce aynı şeyin onların da başına geleceğini düşünerek doğal olarak kaygılanmaktalar. Emekli, hesabını ahirete bırakmayıp sandıkta sordu.

Emekliler konusu, muhalefet partilerince seçimlerde kullanıldı. Bir lokma ekmeğe muhtaç emeklinin içler acısı durumu görmezden gelinemez. Seçimlerden önce yazdığı “Emekliler, Emekliyor” başlıklı yazımda, konu ayrıntılı olarak açıklamakta

Dış politikadaki tutarsızlıklar

AKP’nin en yumuşak karnı dış politika. “Denge politikası” adı altında tam bir dengesizliğin içinde. Bunun en yalın örneği Filistin-İsrail savaşı… R. Tayyip Erdoğan, seçmenlerinin gözünü boyamak için İsrail yönetimine demedik söz bırakmadı. Ancak el altından İsrail’le ticareti kesintisiz sürdürdü. Üstelik her geçen gün bu ticaret artmakta. Bu çelişkiyi uzun süre saklayamadı halktan RTE. Bunu en iyi kullanan da YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan oldu ve karşılığını da aldı seçimlerde.

AKP’nin diğer bir tutarsızlığı Rusya-Ukrayna savaşında. Burada da ikili oynamakta. Bir yandan Rusya ile iyi ilişkiler kurarken diğer yandan da Batı’yı küstürmemek adına Ukrayna ile el ele. Bu da ülkemize zarar vermekte. Bu tutarsızlık; başta komşularımız olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Türkiye’ye karşı güvensizliğe dönüşmekte. Halkımız, bu tutarsızlıkların ekonomimize yansımalarını görmekte. Bu nedenle rahatsızlığı söz konusu yurttaşlarımızın.

Erdoğan’ın despotluğu, alaycı dili

RTE, kedisini eleştirenlere, kendinden farklı düşünenlere hoşgörü göstermiyor. Azarlıyor, paylıyor, bağırıp çağırıyor… Konuşmalarına bakıldığında sürekli bir bağırma söz konusu.

Muhalefeti küçük görmekte. Muhalefet liderleriyle dalga geçip hakaret etmekte fırsat buldukça. Eleştiriye tahammülü hiç yok! En küçük eleştiriyi, kendisine saldırı olarak değerlendirmekte. Oysa eleştirilerden ders almayı bilse hem kendisini geliştirecek hem de yanlışlarını azaltacak. Bu bakış açısı ne bilimsel ne de demokratça.

Erdoğan, basının kendisini eleştirmesine karşı çok sert ve saldırgan. Bundan da anlaşılıyor ki çocukluğu ve gençliği bir hoşgörü ortamında geçmemiş. Yapmadığı ya da yanlış yaptığı işlerle ilgili soru sorulduğunda sinirleniyor. Sinirlenince tüm dengesi bozuluyor. Oysa eleştiri, demokrasilerin olmazsa olmazı. Eleştiri olmasa yanlışımızı nasıl öğreneceğiz?

Basın yayın organlarında her partiye eşit söz hakkı verilmiyor. Özellikle TRT’ye bağlı televizyonlar, radyolar iktidar partisinin sesi olmuş. Bu demokrasi dışı uygulama hakkın ilgisinden kaçmıyor.

Neredeyse her gün televizyon kanallarında konuşmakta. Ramazanda her iftar sonrası ekranlarda görünmesi insanları bıktırdı. Bu iftar sofralarının masrafını kendi kesesinden mi, yoksa milletin kesesinden mi ödemekte? Milletin kesesinden iftar yemekleri düzenlemek İslam dinine ne derece uygun acaba? Kendi deyişiyle “garip gureba, fakir fukaranın” parasıyla insanlara iftar yemeği ısmarlanır mı?

Kibir

Her düzeydeki AKP yöneticilerinin çoğunda anlaşılmaz bir kibir var. Yöneticileri geçelim. AKP’ye uzaktan yakından bulaşmışlarda da aynı kibri görmek söz konusu. Her şeye egemenim, bilmediğim bir şey yok, yüksek dağları ben yarattım havası en belirgin özellikleri bu kişilerin. Karşısındakini dinleme, farklı düşünceleri öğrenme gibi bir alışkanlıkları yok çoğunun! Karşılarındakileri küçümsemeleri çok belirgin. Bu nitelikleriyle güvercinlere benzemekteler. Yerdeyken halkın avucundan yem yiyorlar, havalandıklarında ise yurttaşın başına s.çıyorlar. Çok yazık, çok… Halka rağmen halk için bir şey yapılamaz.

AKP’nin temsil ettiği taban

2002’den beri AKP’ye oy veren bir halk kitlesi var. Bu kitlenin hepsi aynı dünya görüşüne sahip değil. Dört farklı eğilim var parti tabanında. Partinin çekirdeğini oluşturan Mili Selamet Partisi, Milli Görüş geleneğinden gelenler… İkinci kitle ise merkez sağ (DP, AP; DYP, ANAP) geleneğinin temsilcileri… Üçüncü eğilim ise milliyetçiler… Dördüncü kitle ise çoğu kişinin bir türlü görmediği CHP-DSP kökleri olanlar… Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu’nun bir kısmı, İç Ege ve Marmara’nın bir bölümünde CHP-DSP köklerinden gelen seçmenleri var AKP’nin. Bu seçmen kitlesi Kurtuluş Savaşı’nın omurgasını oluşturan ailelerin torunları.

Milli görüşçüler dışındaki kitle, Atatürk’ü sevip sayar. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkar. Ulus devletin varlığı konusunda duyarlıdırlar. Düşsel, gerçekdışı bir ümmetçilik onların dünya görüşünü de mantığına da uymaz. Ortaçağ özlemi içindeki yobazlığın yaşama ters geldiğinin farkındadır bu kitle.

AKP’deki Milli Görüşçüler, bir güç zehirlenmesinin körlüğünü yaşamaktalar. Bu körlük, onlara ülkemiz koşullarıyla bağdaşmayan bir özgüven kazandırmış AKP iktidarı boyunca. Sosyal medya paylaşımlarında, eş dost söyleşilerinde düşünceleri ülkemize egemen olmuş gibi konuşup davranmaktalar. Bu da AKP içinde yer alan Cumhuriyet değerlerine bağlı kitleyi rahatsız etmekte. Her fırsatta Atatürk ve devrimlerle hesaplaşma peşindeler.

 31 Mart yerel seçimlerinde AKP tabanında başta ekonomi ve dış politikadaki tutarsızlıklar konusuna bağlı olarak birçok konuda rahatsızlıklar başladı. Bu nedenle seçmen, parti yönetimini uyarma gereği duydu. Bu seçimlere katılım oranı, öncekilere göre oldukça düşük.

Seçimin kazananı olarak görülen CHP oylarında olağanüstü bir artış yok! AKP seçmeninin daha çok CHP-DSP kökenli olanlarının bir bölümü CHP’ye oy verdi. Milli görüşçülerin önemli bir bölümü ise YRP’yi destekledi. Bu nedenle YRP, seçimin en kazançlı partisi. AKP seçmeninin önemli bir bölümü ise sandığa gitmedi. Bu kitle partisine şimdilik bağlı. Bu kişilerin elleri başka bir partiye oy vermeye eli varmadı. Sandığa gitmeyerek iktidar partisine kendini, politikalarını değiştirmesi için uyarıda bulundu.

AKP’de politika değişikliği olur mu?

AKP, kendini düzeltebilir mi? Bu çok zor… Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirerek ABD yaptırımlarına teslim oldu. Şimşek borçlanma ekonomisinden yana. Onun defterinde üretim yazmaz. Ekonomik bunalımın yüküne varsıla değil, yoksulun sırtına yükler. Bu nedenle yoksul, gittikçe yoksullaşır, varsıl da daha çok varsıllaşır. Kısacası Şimşek, RTE’nin deyişiyle “yerli ve milli” değil.

AKP yoksulluğu ortadan kaldırmak için geldi, yoksulluk katlanarak arttı. Yolsuzluğu önlemek için iktidar oldu, yolsuzluğa tüm gövdesiyle battı. CHP’nin kaynağını bir türlü açıklayamadığı para kulelerinin toplumda karşılık bulmamasının nedeni AKP döneminde yolsuzluğun sıradanlaşmasından. AKP, yasakları yasaklamak için söz verdi, birçok konuda yasakçılık şampiyonu oldu.

Günümüz siyasetçisinin en büyük sorunu sözünde durmaması. Ayrıca iktidar seçeneği olacak partilerin neredeyse hepsinin programı aynı. Hepsi serbest piyasacı… Hepsi batı sistemine eklemlenmek için yarışmakta. Atatürk’ün tam bağımsızlık, üreten Türkiye ülküsüne bağlı siyasetçiye ve siyasal partiye ivedilikle gereksinmemiz var. Çünkü kurtuluşumuz burada.

                                                             Adil Hacıömeroğlu

                                                             3 Nisan 2024

 

 

 

 

 

2 yorum:

  1. Hocam aklınıza , yüreğinize sağlık anlatımınızla durumu çok güzel özetlemişsiniz,yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldırmaya azmeden kişidir!”
    Engelleri kaldırmak;
    Önce aklı selim olmayı;
    Çıkarsız, menfaatsiz herkesin hakkını gözetmeyi gerektirmez mi? Memleketine sevdalı Erdemli kişiler önce vatanını düşünür .Topraklarımız emanettir , gelecekte evlatlarımıza örnek olmalı geçmişten gelen mirasımızı Atatürk’ ün ilkeleri doğrultusunda çalışarak onlara bırakmalıyız yok ederek bencilce değil,.Esen kalınız ✍️👏🇹🇷🇹🇷🌺🙏🏻🍀Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  2. Hocam eleştirilerinizde haklısınız.Akp güç sarhoşluğu ile halka tepeden bakan bir anlayışı büründü.Nasıl olsa biz ne yaparsak yapalım halkın desteği arkamızda şımarıklığı ile cumhuriyet değerlerini yozlaştırıp demokrasiyi iğdiş etmeye kalktılar.hukukun üstünlüğü yerine güçlülerin üstünlüğünü egemen kıldılar.ve sonucunda halk yeter artık DUR diyerek şamarı attı iktidara.sadece iktidara mı? hayır.cumhur ittifakının direkt endirekt destekçileri MHP, BBP, HÜDA-PAR,DSP ve Vatan Partisi de halkın şamarını yedi.

    YanıtlaSil