31
Mart yerel seçimlerinde yurttaş, AKP’ye önemli uyarılarda bulundu. Özellikle
ekonomik konularda varsılların değil, yoksulların yanında olmasını istedi
iktidar partisinin. İkinci olarak dış politikada iki yüzlü, kararsızlıklarla
dolu bir siyasetten vazgeçmesini, ABD-İsrail çizgisini çıkar yol olarak
görmemesi konusunda uyarıda bulundu. Üçüncüsü de devlet kurumlarındaki
savurganlığın, liyakatsizliğin, iş bilmezliğin, yolsuzlukların ve AKP yöneticilerindeki
kibirli davranışların sona ermesi için “Ayağını denk al!” iletisini gönderdi R.
Tayyip Erdoğan’a ve diğer AKP yöneticilerine.
“Muhalefet
gibi rakamları eğip bükerek, tabir yerindeyse kırk dereden su getirerek analizleri
kasmak bize yakışmaz. Milletin sandıkta verdiği mesajları herkesten önce bizim
doğru okumamız, tüm boyutlarıyla objektif olarak bizim değerlendirmemiz
gerekiyor. Hiçbir komplekse kapılmadan bu muhasebeyi yapmak, gerektiğinde canı
pahasına bizim yanımızda duran aziz milletimize karşı görevimizdir. Şurası
tartışmasız bir gerçek ki; milletimiz, bizden kapsamlı, samimi ve cesur bir
özeleştiri yapmamızı istemiştir. Karşımızdaki tablo tevile gerek duyulmayacak
kadar nettir. AK Parti olarak biz de bu tablonun çok iyi farkındayız.
Milletimizin mesajlarını baş tacı ederken, sadece bununla kalmayacak, bu mesajlarında
gereğini de mutlaka yerine getireceğiz. (AKP Grup toplantısı, 17 Nisan 2024)”
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan bunları söylemekte. Peki, seçimin
üstünden on yedi gün geçtikten sonra ders alıp 31 Mart’ta halkın uyarısını
doğru olarak görmüş mü acaba?
Yukarıdaki
soruya “Evet” yanıtını vermemiz oldukça zor. AKP, eski tas eski hamam görünümüyle
iktidarını sürdürmekte. 24 Ocak 1980’de alınan ve 12 Eylül Amerikancı
darbesiyle uygulamaya sokulan Özal’ın ekonomik kararları uyarınca serbest
piyasa ekonomisi olduğu gibi uygulanmakta. Bunu da yapan Mehmet Şimşek… Eğer
RTE, seçimden ders alsaydı, ilk iş olarak Şimşek’i görevden alır, onun yerine
üretim ekonomisini benimseyip uygulayan birini işbaşına getirirdi.
RTE
ve diğer AKP yöneticileri, 12 Eylül’le ve darbelerle hesaplaşmaktan söz ederler
sık sık. Bu, hiç inandırıcı değil. Bu konuda gerçekten içtenlikle
davranıyorsanız öncelikle 12 Eylül’ün ekonomik sisteminden vazgeçeceksin. Bu iş
için anayasa değişikliği gerekmiyor. Yalnızca halktan ve Türkiye’den yana bir siyasal
değişiklik gerekmekte. Sen, 12 Eylül’ün ekonomik sistemine dört elle sarılıp
halkı yoksullaştıracak, güzel ülkemizi hem emperyalist tekellere hem de bir
avuç işbirlikçiye soyduracaksın; sonra da kalkıp 12 Eylül darbesine karşı
olduğunu söyleyeceksin öyle mi? Senin içtenliğine kim inanır?
RTE
ve AKP yöneticileri her fırsatta Turgut Özal ve Adnan Menderes’i demokrasi
kahramanı olarak göstermekte. Onların yolundan gittiklerini gururla anlatmaktalar.
12 Eylül darbecilerinin ekonomisti Özal’dan demokrasi kahramanı olur mu? Ülkemizdeki
katıksız Amerikancılarından olan Menderes’ten demokrasi kahramanı çıkar mı?
AKP’nin
kılavuzu Özal ve Menderes olduğu sürece Atlantik kapılarında dilenci olur. Yoksulu
değil, varsılı düşünür. Halkın yanında değil de uluslararası tekellerle saf
tutar. Tıpkı Menderes ve Özal gibi devletin ve halkın sırtından parti
varsılları yaratır. Bu varsılların halkın sofrasındaki ekmeği en küçük
kırıntısına dek almasına göz yumar.
Ey
Tayyip Erdoğan; halktan yanaysan, seçimlerden sandıklardan gelen iletiyi doğru
okumuşsan eğer öncelikle yurdun dört köşesinde üretimi destekleyip canlandırmalısın.
Üretene destek, üretici ve tüketicinin sırtından geçinen asalaklara köstek
olmalısın. Aracılık yaparak halkı sırtındaki keneleri değil, üretici ve
tüketiciyi korumalısın. Halkı korumak böyle olur.
Dışardan
borç bularak kalkınmış bir ülke dünyada yok! Erdoğan ve AKP yöneticileri tarihi
doğru okuyamadıkları için tarih denen o büyük hazineden ders almayı da bilmiyorlar.
Osmanlının borçlanarak bitip yıkıldığını bir türlü görmek istemiyorlar. Duyun-u
Umumiyenin Osmanlıyı nasıl soluksuz bıraktığını anlamayanların, ülkemiz
gerçeklerine göre davranmaları olanaksız. Her şeyden önce AKP, siyasal
çizgisini ulusalcı, yerli bir çizgiye çekmeli.
Başta
Erdoğan olmak üzere AKP yöneticilerinin çokça sevdikleri ve sıkça kullandıkları
bir söyleyişle her alanda “yerli ve milli” olmalılar. Halkın seçimlerde verdiği
reçetede yazan bu. Kurtuluş, ancak halkın seçimde verdiği iletiyi doğru
okuyarak olur.
Adil
Hacıömeroğlu
18
Nisan 2024
Hocam doğru söze ne denir?👏👏👏Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilBir şeyi anlamak için, bildiğinizi düşündüğünüz kalıpları bir kenara koyar yeni bir bakış açısı takınırsınız. Ne AKP'de ne de muhalefette böyle bir aydın dinamiği olmadığı için değişim, dönüşüm ve devrim mümkün gözükmüyor.
YanıtlaSilHocam derdimizin tercüman oldun teşekkür ediyorum allahım kalemi nize dert vermesin
YanıtlaSil".....Yevm-i kıyamete kadar sana tebaiyet edip iman edenler,sana küfreden yahudilerin fevkinde kılacağım...Al-i İmran 55" Bu ayet devletin-hükümetin dini olmaz diyenleri merdut(ret) etmektedir. Halkın hükümete teveccühü olmazsa,kalbiyle,ruhuyla,diniyle,imanıyla merbut olmazsa aradaki bağ çözülür.Ancak halkın cebren,kahren ve kerhen hükümete bağlılığı hakiki bağlılık olmaz,bir gün gelir o bağ kırılır,irtibat kalmaz.Halk da,hükümet de muzmahil olur.Sn.Cumhurbaşkanının bu ayetten çıkarması gereken dersler var diye düşünüyorum.
YanıtlaSilyerli ve milli üretim ekonomisine geçemez siyonist akıma ayak uydurma çabası görüyorum maalesef durum budur allah sonumuzu hayırlı etsin ...
YanıtlaSil