NEFRET ETMEK, KİMİN İŞİ?


Son günlerde kadını, erkeği, çocuğuyla herkesin dilinde “Nefrrrrret ediyorum.” sözü var. Kişiler, bu sözü söylerken “nefret” sözcüğünün üstüne basarak ve uzatarak söylüyorlar ki sözcükteki anlam çoğalsın diye. Bu kişiler; ayrım yapmadan tanıdık, tanımadık insanlardan nefret ediyorlar. Kentlerden, yaşadıkları yerlerden, çalıştıkları işyerlerinden, kurttan kuştan, börtü böcekten, doğadan, hatta ülkelerinden nefret ettiklerini yüksek sesle dile getirirler. İçlerini dolduran nefret duygusu, eğinlerine sığmayıp taşıyor. Taştıkça da toplumdan uzaklaşmaktalar.

İçleri nefretle dolu kişiler, aslında kendilerinden nefret ediyorlar. Kendi dışındaki tüm varlıklardan nefret ederek aslında kendilerinden nefret ettiklerini açıkça söylemekte bu kişiler, doğaldır ki anlayana. Bu durum, çok derin özgüvensizlik sorunu. Ayrıca kendini sevmemenin getirdiği büyük bir açmaz. Bu insanların kendileriyle barışık olmadıklarını da söyleyebilirim.

Peki, bir insan kendini niye sevmez?

Kendini sevmeyen kişilerin bu sayrılığının nedenini yetiştiği ortama ve ailesiyle ilişkilerine bağlamak yanlış olmaz. Bu kişilerin ve içinde büyüdükleri evlere egemen olan olumsuz düşünme biçimidir. Bu kişilerin bakış açılarında, olumlu bakıp düşünme neredeyse hiç yok. Her düşünceye, olaya, kişiye olumsuz bakış açısı; özgüvensizliğin yanı sıra sevgisizliği de getirir. Sürekli kaygılıdır bu kişiler her şeye karşı. Kaygıları, olumsuz bakış açıları, onları kendisini sevmemeye yönlendirir. Bu kişiler, giderek kendilerini yaşamda yararsız olarak görürler. Bu de istenmeyen olaylarla sonuçlanır.

Bu kişiler “ya hep ya hiç” düşüncesiyle davranır. Bir şey ya dört dörtlük olmalı ya da hiç olmamalı. Olumluyla olumsuzun arası yoktur onlara göre. Düşünceleri hep uçlardadır. Onlar için düşünsel yolculukta ara duraklar olamaz. Mükemmeliyetçilik, en belirgin özellikleri. Bir düşüncenin, olayın, kişisel gelişimin, öğrenmenin bir süreç işi olduğunu, aşamalardan geçtiğini kabullenmezler. Her şeyin bir anda en mükemmel bir biçimde olup bitmesini isterler. Oysa bu bakış açısı doğal sürece, gelişime uygun değil. Bunu düşünmezler bile. Kişi, böylece beklentilerinin istediği gibi karşılanmadığını görünce kendinin toplumsal dışlanmışlığa uğradığını sanır. Bu, kişinin kendini sevmemesine yol açar.

Özgüveni olmayan, aşağılık kompleksi içindeki kişi kendini sevmez doğal olarak. Bu da onun çocuk yaşta yaşadıklarıyla ilgili. Evinde sürekli baskılanan, başarısız ve beceriksiz görülen, hatta şaka da olsa onun çirkin olduğu söylenen biri özgüvensiz olur. Bu kişiler, kendilerini sevmez. Bu da onların içinde nefret duygusunu köpürterek büyütür.

İnsanlar, doğru yaptıkları gibi yanlış da yapar. Ne yazık ki bazı kişiler, küçük de olsa yaptıkları yanlışları kabullenmez. Küçük de olsa yapılan yanlışları, kendileri için yıkım olarak görürler. Bu da yaşamın mantığını algılamamaktan kaynaklanır. Bu, onların gerçekçi bir bakış açılarına sahip olmadıklarının göstergesi. Oysa kişi, eleştirel bir bakış açısına sahip olmalı. Yeri geldiğinde hem eleştiri hem de özeleştiri yapmalı. Bu da onun kişisel gelişiminin doğru olmasını sağlar. Bu kişiler, böyle olumlu bir tutumu edinmek yerine, kendilerini haksız ve ölçüsüz bir biçimde aşağılarlar. Bu da kendilerinden nefret etmelerine yol açar.

Özgüvenli, başarılı, kendisiyle ve toplumla barışık, çevresindekilerle uyumlu, eleştirel bakış açısı olan, yaşamın gerçeklerini kabullenen birinden nefret söylemleri işitmek olanaksız. Yaşamla bir türlü barışamayan, onun gerçeklerini içselleştiremeyen, toplumsal işlerliği algılamayan kişiler; her şeyden nefret ederler. Bunu da her fırsatta dile getirirler.

Nefret edenler, sürekli birileriyle yarış içindeler. Bu yarışı, hep yitirdiklerini düşünürüler. Yitiren kişi, kendi yetersizliklerini hep karşısındakine yükler. İğneyi kendine batırmaz. Bu kişiler, gizli ya da açık olarak karşısındakini kıskanır. Kıskançlık duygusu, kişiyi sevgisizliğe ve nefret bataklığına sürekler. Kıskançlığından kendi olumlu yanlarını, yaptığı güzel şeyleri görmez.

Aklı başında, amaçları ve ülküleri olan biri başkalarından nefret etmez. Çünkü o yaşamın kendisine sunduğu olumluluklara bakar. Küçük olumsuzluklara takılıp yaşamı hem kendine hem de çevresindekilere zehir etmez. Yaşam inişli çıkışlı, engelli bir yol… Küçük taşlara takılıp tökezlememeli. Küçük taşlar, uzun bir yaşam yolculuğunu, koşusunun engeli olmamalı.

Nefret, kişiyi içten içe kemiren bir kurt. Onun içimizi yiyip yaşamımızı tüketmesine izin vermeyelim.

                                                         Adil Hacıömeroğlu

                                                         27 Haziran 2025

 

 

3 yorum:

  1. Aynen katılıyorum. Nefret insanı içten içe kemirir. İnsanlar bunun farkına bile varmaz. DUYGUSAL ŞAİR DENİZLİ

    YanıtlaSil
  2. Kalemine Efendi Kalan , Adil öğretmenim,

    Psikolojik olarak insan, kendisine tehdit hissettiği durumlarda savunma mekanizması olarak nefret duygusu geliştirebilir. Ancak bu duygu, kontrol edilmediğinde toplumsal bağları zedeleyebilir.
    “Nefret etmek ağır bir duygu… Kişiyi yıprattığı gibi aynı zamanda karşı tarafa da zarar veriyor. … Sebepsiz yere nefret etmek mantık dışıdır ve ne kadar sağlıklıdır tartışılır.” 
    Bu, nefretin zararlı bir duygusal tepki olduğunu net biçimde ifade ediyor.
    Adalet sistemi açısından nefret söylemi ve nefrete dayalı suçlar, kamusal düzeni bozan ciddi bit sorun.
    Bu adımlar, nefretin bireysel bir duygu olarak ötesine geçip, sistematik olarak önlenmesi gereken toplumsal bir sorun olarak ele alındığını ortaya koyuyor.
    Toplumda siyasiler ya da medya, kitlesel yönlendirmeyle nefret tohumları ekebilir. Mesela dijital platformlarda nefret söylemlerinin iddianameye yol açtığına dair haberler var . Bu da nefretin bireysel olmaktan çıkıp, organize propagandaya dönüşebileceğini gösteriyor.
    Toplumsal düzeyde asla kabul edilemez. Hukuki, psikolojik ve etik açıdan büyük zararlar doğurur.
    Hepimizin birey olarak, medya olarak, hukuki ve sosyal mekanizmalar olarak bu nefreti fark edip, engelleme sorumluluğu var.
    Değerli öğretmenim yine çok güzel , anlamlı bir konuya değinmişsiniz . Sevgi ve hoşgörülü günler dileğiyle …🙏🏻Elinize , rıhunuza, yüreğinize sağlık👏👏📚Sağ olunuz.🙏🏻💐

    YanıtlaSil
  3. Son yıllardaki dünyanın acı gerçeği. Duygusal kargaşa içinde debelenen; sevgiden yoksun bireyler oldukça çoğaldı. Tahammül azaldı. Sevgi, saygı yerine nefret kusuyorlar birbirlerine. Yazık ki insanlık can çekişiyor 😢😢

    YanıtlaSil