Günlerdir
kamuoyunun tartışmaya zorlandığı bir şey var. Başta İstanbul olmak üzere
CHP’nin büyükşehir adayları kim olacak? Bu tartışma, yapay bir gündemi de doğal
olarak oluşturmakta. CHP’liler adaylar üzerinden fal bakmayı sürdürürken AKP de
Cumhuriyet’i yıkım görevini tam gaz yapmakta. CHP, yapay gündemlere boğulurken
Türkiye’nin asıl sorunları gözden kaçmakta.
CHP’nin
bir yerel yönetimler modeli yok. Olmayınca da kişilerin kahramanlıklarıyla(!)
amaca varmak istiyorlar. Önce doğru model gerekli. Siz, doğru modeli
uyguladığınızda kimin aday olacağı çok önemli değil.
İnsanların
yaşadığı kentleri, insanların mutluluğuna dayalı yönetmek, planlamak, yaşam alanları
oluşturmak CHP belediyelerinin görevi olmalı. Yalnızca başkanlara dayalı bir
sistem var belediyelerde. Belediye meclisleri, kentle ilgili yaşamsal konularda
çoğu zaman yetkilerini başkana devretmekte. Bu da tek adam yönetiminin
oluşmasının önemli nedeni olmakta. Kentle ilgili konular ne grup
toplantılarında ne de mecliste tartışılmıyor. Tartışmanın olmadığı yerde ortak
akıl ve katılımcılık olmuyor. Ortak aklın, katılımın olmadığı yerde de
demokrasi olmuyor.
Birçok
belediye yönetimi, yerel yöneticiliği boş arsalara inşaat yapmak olarak
anlamakta. Bu nedenle de kentlerde yeşil alanları mercekle aramaktayız.
Yaşlanan kent nüfusuna yönelik çalışmalar yok denecek kadar az. Apartman
dairelerinde kafes kuşları gibi büyüyen çocuklara yönelik çalışmalar neredeyse
yok. Kadınlara yönelik çalışmalarsa göstermelik.
Hangi
partiden olursa olsun seçilen belediye yönetimi, genellikle yüklenicileriyle
gelmekteler yönetime. Bu nedenle de çoğu belediyede hizmet denince akla taş
döşemek geliyor. Döşenen kaldırım taşları o kadar hızlı sökülüyor ki yerinden
halkın bunu takip etmesi olanaksızlaşıyor. Türkiye’nin neredeyse hiçbir yerinde
elli yıllık kaldırıma rastlamak olanaksız. Alt yapı yatırımlarının günü
kurtarmak için yapıldığı gözlerden kaçmamakta. “Evladiyelik” diyebileceğimiz
yatırımlar yok. Tüm yurttaşların bildiği belediye yatırımsızlıklarını saymamız
gereksiz
Ne
yazık ki Özal’la başlayan ranta dayalı belediyecilik anlayışı, tüm partileri
etkilemiş durumda. Halka hizmet yerine göstermelik davranışlarla seçmene şirin
görünme anlayışı egemen oldu yerel yönetimlerde. Kente yarar sağlayan değil,
yandaşı varsıllaştıran bir anlayış benimsendi. Son otuz yılda belediye başkan
ve meclis üyelerinin mal varlıklarındaki artışlar gözle görülmesine karşın, devletin
denetim organlarının sessizliği, yargının yolsuzluk iddiaları karşısındaki
ilgisizliği dikkat çekicidir. Hangi kentte kime sorarsanız sorun belediyelerde
yolsuzluğun olduğunu söyler. Hatta hangi konularda, kimin, nasıl yolsuzluk
yaptığını bile anlatır sokaktaki yurttaş. Buna karşın bunları görmesi gereken
ilgili orunların suskunluğu hayret vericidir. Partilerin yönetim organlarının
sessizliği, akıllara çok farklı senaryoları getiriyor.
Yerel
yöneticilerden öyleleri vardır ki sokağa çıkacak yüzleri yoktur. Buna karşın
yine seçimlerde aday olarak atanırlar. Bu, halk iradesinin kötüye
kullanılmasıdır. Yıllardır yöneten kişilerin yeniden seçilme inadı nedendir
acaba? Milletvekilliği, bakanlık yapmış kişilerin belediye başkanı olmak
istemelerindeki amaç hizmet etmek midir? Evet, burada bir hizmet vardır, ama
halka değil.
Gerçekten
halka hizmet ettiğine inanan siyasetçi görevi bittiğinde köşesine çekilmeyi
bilendir. Görevi, meslek durumuna getiren siyasetçiden korkmak gerek. Çünkü bu
tip politikacılarda kişisel hırs ve çıkarcılık, toplumsal çıkarların üstüne
çıkmıştır. Bunlar siyasette veren değil, alan kişilerdir.
CHP,
sağ partilerin soygun düzeninin taklitçisi olamaz. Kentleri betona, taşa teslim
eden bir anlayışın tutsaklığından kurtulmalı. Yönettikleri kentlerde bir ağaç
gölgesi bırakmayan kişilerin başarılı gösterilmesi tuzağına düşmemeli. Doğru
kentleşme, düzgün bir demokrasinin temelidir. Kent demek, uzlaşma demektir.
İnsanların bir arada yaşamasının alanıdır kentler. Kültürün, sanatın, bilimin
boy attığı kentlere sözcük dağarcığı yüzü geçmeyen siyaset papağanlarının aday
olarak gösterilmesi yurttaşlara hakarettir. Bu, böyle biline...
Adil
Hacıömeroğlu
22
Ekim 2013
Merhaba Adil Bey,
YanıtlaSilNe yazıkki halkımız papağansever bir halktır ve sonucu da bu tutum belirliyor.
Mustafa Sarıgül aday olacak, partiye geri döndü...
YanıtlaSil