AKP’nin
ihanet paketinin tartışmaya açtığı konulardan biri, seçim sisteminin değişmesi.
Bu konuda üç seçenek ortaya koydu.
Birinci
seçenek, var olan seçim sistemidir. Otuz yıldır uygulanan bir 12 Eylül sistemi
bu. Antidemokratikliğini tartışmaya bile gerek yok. Dünyanın bütün diktatörleri
bir araya gelse böylesine bir anti demokratik sistemi bulup uygulayamazlardı.
Ne yazık ki demokratlığı kimseye bırakmayan Türkiye’nin siyasetçileri yıllardır
bu berbat seçim sistemiyle ülkeyi yönettiler. Tabi böyle olunca da iktidar ve
muhalefeti oluşturan liderler küçük diktatörler olarak memlekete hizmet (!)
ettiler.
Seçim
yasasını, siyasal partiler yasasından bağımsız olarak düşünmemeli. Var olan
siyasal partiler yasası, böylesine antidemokratik bir seçim sistemini
tamamlayıcı olarak görmekte. Değişiklik yapılacaksa ikisi birden
değiştirilmeli.
İkinci
seçenek, barajın yüzde beşe düşürüldüğü daraltılmış bölgeli seçim sistemi. RTE’nin
gönlünde yatan seçim sistemi bu. Var olan antidemokratik seçim sisteminden daha
da kötüdür. Faşist bir sistemin yerleşmesine yol açar. Erdoğan’ın, demokrasi
piri olarak kabul ettiği Özal’ın uyguladığı bir seçim biçimi. Çoğunluğun
egemenliğini pekiştiren, muhalefeti güçsüzleştiren bir seçim sistemi. 12
Eylülcülerin hazırladığı seçim sisteminden bile geri ve faşistçe. Amaç,
muhalefeti tamamen susturup yok etmek. Güçsüz muhalefet karşısında ülkeyi,
despotça yönetmenin yolu bu. Bu sistemde ülke barajı düşük gibi görünse de
seçim bölgesi barajları yükselmekte.
RTE’nin
kamuoyuna sunduğu üçüncü seçim biçimi ise ülke barajının olmadığı dar bölgeli
seçim sistemi. Dar bölgeli sistemde ülke seçilmesi gereken milletvekili sayısı
kadar seçim bölgesine bölünür. Her bölgeden bir milletvekili seçilir. Eğer tek
dereceli yapılırsa seçimde en çok oy alan parti, milletvekilliğini kazanır.
Dar
bölgeli seçim sistemi, iki dereceli yapılacaksa durum değişir. Seçilmek için
yüzde elli oy almak gerekir. Bu, demektir ki il barajı yüzde ellidir. İkinci seçime en çok oy alan iki aday
katılır. Bu seçim sisteminde küçük partiler tamamen yok olur. İktidar partisi
avantaj sağlar.
Türkiye’nin
siyasal yapısı göz önüne alındığında bazı bölgelerden yalnızca belli partiler
kazanır. Örneğin, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Aydın, İzmir ve Muğla’nın tüm
milletvekilleri CHP’li olur. Bu illerde diğer partiler temsil olanağı bulamaz
(2011 seçimi verilerine göre).
Dar
bölgeli seçim sistemine göre Trabzon, Bursa, Samsun, Erzurum, Kayseri, Kocaeli
illerinden tüm milletvekilleri AKP’li olur ( 2011 verilerine göre).
Bir
seçim bölgesinden A partisi yetmiş bin bir oy alsın. B partisinin de yetmiş bin
oyu olsun. A partisi kazanır. B partisinin yetmiş bin oyu hiçbir işe yaramaz.
Birçok
seçim bölgesinde genel merkez etkisi yok olur. Yerel adaylar öne çıkar. Bu
yönüyle cazip görünebilir.
Dünyada
en demokratik seçim sistemleri barajsız nispi temsille milli bakiye sistemidir.
Milli
bakiye sistemi, ülkemizde 1960’tan sonra uygulandı. Yani RTE’nin sabah akşam
darbeci diye küfrettiği 27 Mayısçılar en demokratik seçim sistemini uyguladılar
Türkiye’de. Bu sistemde partilerin ülke genelinde aldıkları oylar toplanır. Her
parti, aldığı oy oranına göre milletvekili kazanır. Eğer gerçekten demokrasi
istiyorsak uygulayacağımız sistem budur. Bakalım bunu önerecek bir parti çıkar
mı ortaya? İşte, demokrasi terazisi size... Tartılın bakalım, çekeriniz nedir?
Adil
Hacıömeroğlu
4
Ekim 2013
RTE 'nin önerdiği '' DAR BÖLGE '' seçim sistemi , çoğunluk ( bir fazla oy almak yetiyor) sistemidir ki , söz konusu bölgenin tüm milletvekillerini bir partinin alacağı bir sistemdir bu. Demokrasiden en uzak sistemdir ; çünkü , bir - iki oy farkıyla milyonları bulan oylar mecliste temsil edilmeyecektir. 1960 devrimi sonrası uygulanan '' MİLLİ BAKİYE '' , her oyun temsilini getiren en adil sistemdir. Bu gerçeği açıklayan yazısı için Sayın Adil Haciömeroğlu ' na teşekkürler! Özgen Kara
YanıtlaSil