Cumhuriyet’e
ihanet paketinde önemli bir konu da nefret suçlarının cezalandırılmasının söz
konusu edilmesi. Nefretten kastedilen nedir pakette?
“Belirli
suçlar: kişinin dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi,
dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse cezası daha da ağırlaşacak.” demekte başbakan.
Söyleyene bakın! Kim söylüyor bunları? Cemevini ibadethane kabul etmeyen RTE.
Farklı mezhepten olan siyasal karşıtını, miting alanında yuhalatan biri nefret
söyleminin en büyüğünü yapmıyor mu? Esat’ı, mezhep farklılığı nedeniyle Münafık
Kardeşlere hedef gösteren RTE değil mi?
Tek
parti döneminden söz ederken küfürlü ve saygısız bir dil kullanarak yalanlarla
o dönemi karalayan Polinezya başbakanı mı?
Gezi
Direnişçileriyle ilgili akla hayale sığmaz iftiralarla kışkırtmalarda bulunan
Mikronezya’nın okyanus balıkları mı?
“Yüzde
elliyi evlerinde zor tutuyorum.” Diyerek halkın bir bölümünü, Gezi
direnişçilerine karşı kışkırtarak ülkesini iç savaşa sürükleyen Kuzey Kutbundaki
rengeyiği sürüsünün çobanı mı?
Nefret
söylemi, ayıptır. İnsanlık suçudur. Eğer Türkiye’de nefret suçlarına ceza
verilse başbakan, alacağı cezalarla dünya rekoru kırarak tüm ömrünü hapiste
geçirmek zorunda kalır.
Peki,
nefret suçlarına ceza derken asıl amacı nedir RTE’nin? Asıl amacı, laikliği,
Türkiye’nin bütünlüğünü, Cumhuriyet değerlerini savunanları “Nefret suçu
işliyorlar.”diyerek hapishanelere doldurmak.
Suriye’de
“Allah-u ekber” diyerek kafa kesip ciğer yiyen El Kaidecileri eleştirdin mi,
yandın! Dine karşı nefret söylemi var, denilerek mahkemeye. Zaten mahkemelerin
durumu malum...
Pakette,
yaşam tarzına saygı gösterilmesi için düzenlemeler olacağı söylenmekte. “Yaşam tarzı”
derken neyi kastetmekte başbakan?
“Yaşam
tarzına saygıyı TCK ile güvence altına alıyoruz. Dini inancının gereğinin
yerine getirilmesinin engellenmesini de ceza kapsamına alıyoruz. Dini ibadet ve
ayinlerin bireysel olarak engellenmesini bu kapsama alıyoruz. Bir kimsenin inanç,
düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan tercihlerine müdahale edenlere bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası getiriyoruz.” diyor RTE.
“Yaşam
tarzı” denince aklına yalnızca din gelmekte. Çünkü aklı fikri dini temelere dayalı
bir yönetim kurmak, günlük yaşamı tamamen din kurallarına göre düzenlemek. Oysa
insanların günlük yaşamlarında bir tarzı var. Bu umurunda değil hazretin. Beşiktaş
İskelesinde vapurdan inen mini eteklilere, parkta öpüşen sevgilileri ahlaksız
olarak gören bir başbakan, hem yaşam tarzına müdahale edip hem de nefret
söyleminde bulunmuyor mu?
Yukarıdaki
değişiklikler amaç; dinsel yaşam tarzını yerleştirmek, yasalarla koruma altına
almaktır. Bu yolla laik düşünceleri ve yaşam tarzını savunmayı yasaklamaktır.
Paket;
Ortaçağ feodallerinin, karanlık dehlizlerdeki dini-dar tüccarların, uşaklığı
beceri sanan irticacı ve bölücü işbirlikçilerin ihaneti için emperyalist
efendiden gönderildi. Efendi gönderince, işbirlikçiye de paketi açmak kaldı.
Not:
Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com
dan okuyabilirsiniz.
Adil Hacıömeroğlu
5 Ekim 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder