Bugün
ramazanın ikinci günü… Ramazana özgü gelenekler var ülkemizde. Bu gelenekler kentlerimizde,
kasabalarımızda, köylerimizde yüzyıllardır sürüp gider. Bunlardan biri de akşam
ezanıyla yanan minarelerdeki şerefelerdeki ışıklar sabah ezanıyla söner. Yani
yeme içmenin serbest olduğu zaman dilimini gösterir bu ışıklar. Ayrıca ışıklar,
göz zevkini de okşar.
Bostancı’da
yaşamaktayım. Evimize yakın üç cami var: En yakını Bostancı Kuloğlu Camisi…
Diğerleri de Suadiye Emin Ali Paşa ve Bostancı Tatar Ağası Camileri de
neredeyse evimize eşit uzaklıktalar. Hepsinin de minaresi bulunmakta. Ancak
hiçbirinin minaresi gözükmemekte evimizden. Bu arada dördüncü katta
oturduğumuzu da söylemeliyim.
Önceden
neredeyse her apartmandan görünen minareler neden görünmez oldu?
“Kentsel
dönüşüm” denen bir imar rezaletine, çirkinliğine imza atıldı kentlerimizde.
Kentin görünümü bozuldu bu yolla. Beş katlı yapılar, daralıp uzadı. On beş kata
kadar çıkanlar var. Minareleri bırakalım bir yana önlerindeki ağaçları göremez
oldular. Neredeyse gökyüzünü göremeyeceğiz. Bir yıl önce havadar, rüzgârlı,
güneşli olan eviniz; kentsel dönüşüme uygun olarak yapılan bir yapıyla bunların
hepsini yitiriyor bir süre sonra. Evinizin önüne bir kale duvarı çekiliyor.
Manzaranız bir duvar oluyor. Bu durumdan dinsel ibadet alanları da tarihsel
yapılar da doğal güzellikler de nasibini almakta.
Minarelerden
çok yüksek olan yeni yapılar, camileri de kale duvarlarıyla çevirmekte. Böylece
ne minareler ne şerefeler ne de iftar ve sahuru haber veren ışıklar görünmekte.
Bu nedenle ramazanlar artık minaresiz, şerefesiz ve ışıksız geçmekte.
Yapılar
arasında sıkışmış camilerde okunan ezanlar, betonlarda yankılana yankılana boğuklaşmakta.
Anlaşılır olmaktan çıkmakta. Müezzinin ağzından çıkan sözcükler, tam olarak
anlaşılmıyor. Beton, ezanı boğmakta.
Kentsel
dönüşümün soğuk betonu, minareleri tutsaklaştırmakta, onları görünmez kılmakta.
Açgözlü
yapsatçılık, kenti yaşama alanı değil de doyulmaz getirim alanı olarak gören
siyasal anlayışların umurunda değil ne cami ne de ramazan. Onlar için önemli
olan görkemli, gösterişli iftar sofraları. İliğine dek sömürdükleri ve
yoksullaştırdıkları inşalara iftar paketleri göndermek, göstermelik de olsa
vicdanlarına azıcık su serpmekte.
Vicdan
yerine cüzdanı önemseyenler, kentlerimizi her yandan talan etmekte. Bu talanla
ne gelenek kalıyor ne inanç ne de kentlerin kazandırdığı mutluluk. Varsa yoksa para…
Gelsin de en nereden gelirse gelsin.
Adil
Hacıömeroğlu
3
Nisan 2022
Rant belediyeciliğine karşı Mustafa İlker Yücel dedik, "her şey çok güzel olacak" diyen eblehlerin hücumuna uğradık. Biz gene rant ekonomisine, rant belediyeciliğine son diyelim.
YanıtlaSilDeğerli Adil Öğretmenim, yine bizim görüp düşünemediğimiz bir konuyu dile getirmişsiniz . Toplumumuz herşeyi gösteriş olsun diye yapar oldu .Eski ramazanların tadı , sohbetimbir başka güzeldi , camilerde teravih namazına büyüklerle bizlerde giderdik , samimiyet vardı.Herkes birbirini görür selam verirdi. Memleketim Mudurnu’ da cami , ezan sesi minareden makamıyla okunurdu , hala eviminiz yanında cami var , şimdi merkezi sistemden okuyorlar doğallığı kayboldu. Kentsel dönüşümü yaparken , bir yandan bazı değerleri yok ediyorlar. Gelecek nesiller bunlardan mahrum oluyor. Elinize sağlık. 👏Varolunuz .🙏🏻 Fulya Kırımoğlu 👩
YanıtlaSil