BUGÜN 1 NİSAN

 

Bugün 1 Nisan… Türlü türlü şakalar yapılacak. Arkadaşlar, dostlar, aile üyeleri şaşırtılıp kandırılacak. Kimileri yaptığı şakalarla keyiflenecek; kimileri ise yapılanlar karşısında üzülüp şaşıracak, kimi zaman da kahkahayla gülecekler.

Doğaldır ki şakayı kaldıranlar ve kaldıramayanlar var. Şakalara hoşgörü göstermek bir olgunluk işi. Burada şakaların dozu da çok önemli. Bazı şakalar, amacından sapıp karşıdaki kişiye zarar vermekte. Şaka yaparken kişi duracağı yeri iyi bilmeli, aşırıya kaçmamalı. Yapılan şakalarla karşımızdaki kişilerde maddi zararlara, bedensel ve tinsel acılara yol açmamalıyız. Başkasının canı yanarken bizim sevinmemiz yakışık almaz. Şaka sırasında hem yapan hem de şaka yapılan kişi de gülmeli, zevk almalı.

Peki, 1 Nisan nereden çıktı?

Bu konuda türlü söylenceler olsa da 1 Nisan Şaka Gününün Fransa’ya dayandığı güçlü bir olasılık. 1564 Yılına dek Fransa’da 1 Nisan yılbaşıydı. Kral IX. Charles, yeni yılın başlangıç gününü 1 Ocak’a aldı. Ancak o dönemin kısıtlı iletişim ve ulaşım olanakları nedeniyle bu karar, ülkenin her yanına duyurulamadı. Bu nedenle de halkın bir kısmı yılbaşı kutlamalarını 1Nisan’da yapmayı sürdürdü. Bazıları da değişikliği kabul etmeyerek 1 Nisan’ı yılbaşı olarak kabul ettiler eskisi gibi. 1 Ocak’ı yılbaşı olarak kabul edenler, diğerlerine “Nisan aptalları” 1 Nisan’a da “Aptallar günü” adını verdiler. Zaman geçtikçe 1 Ocak, halk arasında yılbaşı olarak kabul gördü. Giderek 1 Nisan, Fransızların gelenekselleşen bir kutlama günü oldu. Birbirlerine armağanlar verip şakalar yaptılar ve bu gelenek, bütün dünyaya yayılıp benimsendi.

Çocukken 1 Nisan’ı çok önemserdik. Yaptığımız küçük şakalardan büyük mutluluk duyardık. Ancak kimi zaman da bu şakalar aşırıya kaçardı, üzülürdük. Ortaokul yıllarımda böyle aşırıya kaçmış bir şakayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ortaokul birinci sınıftaydık. Sınıfımızda olması gerekenden büyük öğrenciler vardı. Kimi çift dikişti. Kimileri ise olanak bulamadığı için okula geç başlamıştı. Büyük öğrenciler, sınıfta despotluk da yapardı bazı zamanlar.

Öğretmenlere 1 Nisan şakası yapmaya karar verildi. Bazı öğretmenlere ölçülü şakalar yapıldı. Çünkü bu öğretmenlerden herkesin ödü kopardı. Neredeyse tüm öğrencilerin çok sevdiği ve örnek aldığı bir sosyal bilgiler öğretmenimiz vardı. Adı, Soner Başbuğ (Öğretmenimiz, çoktan aramızdan ayrıldı. Bu nedenle ona rahmet diliyorum.). O zamanın olanaklarına göre güzel ve temiz giyinirdi. İki takım elbisesi vardı. Biri lacivert, diğeri sütlü kahveydi. Öğrencilerinin hatalarını ya görmezden gelir ya da bağışlardı. Öğrencilerine el kaldırdığını görmedim. Sakin. Soğukkanlı bir tavrı vardı. Dersleri güzel anlatır, çok bağırmaz, tekdüze bir ses tonu kullanmazdı. Tonlama ve vurgulara özen gösterirdi anlatımında. Kısa sürede kendisini de dersini de çok sevmiştik.

1 Nisan 1971 günü, Hayrat Ortaokulu… Sınıfımızın çift dikişlilerinden Y. A. (Bu arkadaşımız da rahmete çoktan erişti.) Sınıfın kapısının kolunun iç kısmına mürekkep sürdü. Görmesi, şüphelenmesi olanaksızdı öğretmenimizin. İçimden öğretmenimizi uyarmak geçti. Ancak böyle bir şey yaptığımda sınıf arkadaşlarım beni dışlarlardı. İspiyonculukla suçlarlardı. Hatta büyük öğrenciler, şiddete bile başvurabilirlerdi. 

Öğretmenimiz, kapıyı açıp sınıfa girdi. Sınıf sessizlik içinde. Her zaman yaptığı gibi kürsüye geçti. Ceketinin iç cebinden dolmakalemini çıkarıp sınıf defterini imzaladı. Eline bulaşan mürekkep, ceketine bulaştı. Fark ettiğinde çok geç olmuştu. “Eşek şakası” diyebileceğimiz bir durum karşısında bile soğukkanlılığını, hoşgörüsünü korudu. Kızmadı sınıfa. Bağırıp çağırmadı. Mürekkebi kapı koluna süren kişiyi de soruşturup bulmadı. Bizi ispiyonculuk yapmaya da zorlamadı. Ancak yüzünden mutsuz olduğu çok belliydi.

Öğretmenimiz bekârdı. Bucak merkezinde kuru temizlemeci yok! Belki ilçede de yoktu kuru temizlemeci. İki takım elbisesi olan biri ne yapacaktı? O güzel ve özenli giyinen adama böyle bir şey yapılır mıydı? Öğretmen aylıkları az, olanaklar kısıtlı ve zor.

Örnek aldığım, yürekten sevdiğim öğretmenimin başına böyle bir durumun gelmesi beni çok üzdü. Dinlencede bazı arkadaşlarım da üzüldüklerini söylediler. Y.A.’ya öyle öfkelendim ki anlatamam. Yetişkinlik dönemimizde bile bu kişiyle arkadaş olmadım. Bir masaya oturup bir bardak çay bile içmedim.

Bir süre sonra öğretmenimiz, o elbisesini yine giymeye başladı. Temizletmişti ceketini, ancak dikkatli bakıldığında sol yakada mürekkebin izi beli oluyordu. Her gördüğümde üzülürdüm.

Her 1 Nisan’da bu kötü anı, usuma gelir, üzülürüm. Bu nedenle de o günden beri kimseye 1 Nisan şakası yapmamaya özen gösterdim. Ancak öğrencilerimin yaptığı şakalara, karşı önlem aldım. Ben de onlara kızmadım Soner Öğretmenim gibi. Onların şakalarına, karşı şakalarla yanıt verdim.

Neyse sözü uzatmayalım. Herkese yaratıcı, üretken, üzmeyen, güldüren şakalı bir gün diliyorum.

                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                               1 Nisan 2022

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder