İttihat
ve Terakki iktidarı, 1913’te bazı yerleşim yerleriyle coğrafi yerlerin Türkçe
olmayan adlarının değiştirilmesi kararını aldı. Daha sonra Enver Paşa, 1916’da
yayımladığı bir buyrukla coğrafi adların ve yerleşim yeri adlarını
Türkçeleştirilmesini istedi. Bu uygulama, dünyada ilk kez mi yapıldı? Hayır…
Fransız Devriminden sonra ülkede Roma döneminden kalan Latince yerleşim yeri ve
coğrafi adlar değiştirilip Fransızca yapıldı. Amaç, ülkede dil birliğini
sağlamakta. Böylece de ulus devleti güçlendirmek.
Osmanlının
Balkan topraklarında sert esen milliyetçilik rüzgârı, devleti parçalamaya
başladı. Balkan ülkeleri, art arda bağımsızlıklarını kazandı. Bu ayaklanmaların
ardında Avrupa’nın büyük devletleri vardı. Osmanlıyı önce budayıp sonra
paylaşmaktı amaçları. Osmanlıdan kopan her ulus, elindeki topraklarla
yetinmeyip bazı toprak isteklerinde bulunmaktaydı. Balkanlardaki ayrılıkçı
milliyetçilik, Türklerde de milliyetçi akımı tetiklemekteydi. Bir ulusal kimlik
oluşturma, en büyük amaçtı. Ulusal kimlik olmayınca ulusal birlik de olmuyor.
Birinci
Dünya Savaşı sırasında ad değişikliği uygulanamadı. Uygulama sırasında bir
kısım karışıklıklar oldu. Bu nedenle İttihat ve Terakki yönetimi bu uygulamayı
savaş sonrasına bıraktı. Savaş sonrasında iktidar değişince uygulama gündeme
gelmedi.
Yerleşim
yerleri ve coğrafi yerlerin adlarının Türkçeleştirilmesi uygulaması Cumhuriyet
döneminden sonra hızlandı. Ulus devletin oluşması için vazgeçilmez olan dil
birliği ilkesi nedeniyle hem konuşma dili hem de yerleşim yerleri adları Türkçeleştirildi.
Bu yabancı kökenli sözcüklerden arındırıldı dilimiz. Ayrıca yurdumuzun her
karışına Türk damgası vurulmaktaydı bu yolla.
Benim
doğup büyüdüğüm köyümün adı da değiştirildi 1962’de. Yeni Türkçe adlar, başta
Türk Dil Kurumu ve Ankara DTCF’in yer aldığı bir kurulca belirlendi. Listelenen
adlar, ilçelere gönderildi. Köy muhtarları bu listeye bakarak köyünün yeni
adını belirlemekteydi.
1962’de
köylerin yeni adları Of kaymakamlığına geldi. O sıralarda köy muhtarımız, Ali
Bektaş’tı. Aydın bir insandı. Günlük gazeteleri okumaya özen gösterirdi.
Kesinlikle her gün bir gazete (Yanılmıyorsam okuduğu gazete Milliyet’ti)
alırdı. Diğerlerini de okumaya çalışırdı. Gazetelerin bulmacalarını çözerdi
düzenli olarak. Okuma alışkanlığı, onun dünyasını aydınlatmaktaydı. Bilmediğini
bilir, bilmediğine sorup öğrenirdi. Dinleyip öğrenmekten, soru sormaktan çok
hoşlanırdı. Atatürk’e sonsuz bağlılık duyardı. Onun düşünceleri kılavuzuydu.
Beş vakit namazını kılıp orucunu tutardı. Dinsel kurallara uyardı.
Cumhuriyet’le İslam’ı içselleştirmişti gönlünde. Benim de baba dostumdu. Aynı
akraba gibiydik. Babam ve amcamla kardeş gibiydiler.
Köyümüze
yeni, Türkçe bir ad seçmek gerekti. Of’ta pazar, perşembe günü kurulur. Köy
adlarının kaymakamlığa geldiği haftanın ilk perşembesinde Of’taydı Muhtar Ali
Bektaş. Aynı gün babam da ilçe merkezindeydi. Ali Amca, babama: “Hocam, gel
kaymakamlığa gidelim. Köyümüze güzel ve anlamlı bir ad seçmek için bana
yardımcı ol!” der. Bu öneri babamın da çok hoşuna gider. Giderler kaymakamlığa.
Listeyi, ikisi birden gözden geçirir. Babam: “Ben ‘Gülderen’ adını çok beğendim
deyince Ali Amca: “Ben de onu söyleyecektim. Ağzımdan aldın.” der. Böylece
köyümüzün adı, Gülderen olur.
Çıkarlar
kaymakamlıktan. Bir kıraathanede çay içmeye giderler. Orada halamın eşi Halim
Öztel vardır. Otururlar masasına bir çay bile içmeden babam Halim Dayı’ya: “Biz
köyümüze Gülderen adını seçtik. Gökçeoba diye bir ad var, muhtarınız buradaysa
gidin kimse seçmeden bu güzel adı da sizin köye alın.” diyerek öneride bulunur.
Halim Dayı, hemen kalkar köylerinin muhtarını bulur ve Gökçeoba’yı köylerinin
adı yaparlar. Böylece babam, her iki köyün de isim babası olur.
Köylerimizin
adları değiştikten sonra babam, eski adları hiç kullanmadı. Çünkü o Türkçe
aşığıydı. Türkçe ad varken yabanıl olan kullanılır mı?
Adil
Hacıömeroğlu
5
Nisan 2022
İsim babası olmak liyakatte ister elbette.
YanıtlaSilİsim babası olmak her insanın yapacağı iş değildir. Donanım bilgi de ister
İSMAİL GÖKÇE