Lise
1’den 2’ye geçtiğim yaz dinlencesiydi. Öğretim yılı boyunca yaşadığımız ilçe
merkezinden köyümüz gitmiştik. Bütün bir yazı köyde geçirecektik. Hem tarlada,
bahçede çalışıyor; hem de bol kitap okuyordum. Köyün sessizliğinde, doğallığında
kitap okumanın zevkine doyum olmaz.
Köyde
iki evimiz vardı. Birisi, dedemden kalma eski ev, diğeri de babamın bin bir
emekle yaptırdığı yenisi. Ailemiz, eski evdeydi. Ben ise yaz dinlencesinde yeni
evde kalmaktaydım. Orada kitap okuyor, geceleyin yalnız başıma bu evde
uyuyordum. Yemek ve iş zamanı eski evde ailemle birlikteydim.
19
Temmuz 1974 günü çok çalışmıştık. Çay dikmek için yeni evin bulunduğu arazideki
fidanlıkta kesilen ağaçların köklerini söktük. Ardından kirizma yapıp oraya çay
fidesi dikecektik. Sıcak bir günde ter topuğumuzdan çıkmıştı. Akşam yemeğinden
sonra ben, yeni evin yolunu tuttum. Köyümüzde henüz elektrik yoktu. On dört
numara gaz lambasının ışığında kitap okudum bir süre. Sonra lambayı söndürüp
geceyi, gökyüzünü izledim. Gece yarısı uykuya yenik düşünce yattım.
Çocukluğumdan
beri erken uyanırım. Uyanınca da yatakta duramam ve hemen kalkarım. 20 Temmuz
sabahında güneşle uyandım. Elimiz yüzümü yıkayıp giyindim. Erkenden eski eve
gidip bizimkiler uyanmadan inekleri sıcak bastırmadan, sabahın serinliği yitip
gitmeden otlatmaya götürmem gerek. Sıcak bastırınca kara sinekler çıkıyor
ortaya ve hayvanlara otlamak için aman vermiyorlar.
Giyinirken
radyoyu açtım. Marş çalıyordu. Biraz şaşırdım. “Hayırdır inşallah!” dedim kendi
kendime. Az sonra Başbakan Bülent Ecevit, az da olsa heyecanlı konuşması
başladı. Kulak kesildim birden. Radyonun sesini açtım.
“Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’a indirme
ve çıkarma hareketi başlamış bulunuyor. Allah; milletimize, bütün Kıbrıslılara
ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük bir hizmette
bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz ve
kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için ve
yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz.” Sayın Ecevit’in
konuşması kulaklarımda çınlamakta. Radyo elimde, eski evimize doğru koşuyorum.
Bir yandan da radyoda marşları dinlemekteyim.
Eve
gürültüyle geldim. Babama seslendim. O, üst kattadaki odanın camından başını
çıkarıp: “Ne oldu sana? Ne bu heyecanın, bu telaşın?” diye sordu. Ben: “Kıbrıs’a
çıktık. Savaş başladı.” dedim. Apar topar aşağı indi. Ev ayaklandı birden. Eski
evimizin yarısı amcamlarındı. Amcamlar da ayaklanıp geldiler. Amcamın radyosu
elinde. İki radyoda birden bangır bangır marşlar çalıyor. Az sonra Ecevit’in
konuşması yeniden yayımlandı. Herkes soluğunu tutup dinledi onu. Heyecan, en
üst düzeydeydi. Konuşmanın bir sözcüğü bile atlanmıyordu. Amcam tabancasını
çıkarıp bir şarjör mermiyi boşalttı havaya. Sağdan soldan, farlı evlerden
mermiler atılıyordu. Bu kutlama halkın yaşadığı coşkunun belirtisiydi.
Bülent
Ecevit’in konuşması bitti. Yeniden marşlar, kahramanlık türküleri çalınmaya
başlandı. Annem, hemen sobayı yakıp çayı demlemeye ve kahvaltımızı hazırlamaya
girişti. Ben bir dilim ekmeğin üstüne tereyağı sürüp inekleri otlatmaya
götürdüm. Döndüğümde radyolar yine açıktı. Söylenen her sözcük, belleklere
işleniyordu.
Ailecek
heyecanlı bir kahvaltı yaptık. Az sonra babam, bana ilçe merkezimiz Of’a gitmeyi
önerdi. Kalkıp hazırlandık kaşla göz arasında. Köyümüz merkezine gidip dolmuşa
bindik. Dolmuşlar dopdoluydu. O yıllarda köyümüzde ona yakın dolmuş
bulunuyordu. Dolmuş, yola çıktı tıklım tıklım. Herkes yorum yapmakta. Hiç kimse,
utku kazanacağımızdan şüphe etmiyordu. Devletimize, ordumuza, milletimize güven
tamdı.
Of’a
vardık. İlçe, ana baba günü… Köylerden insan akmış ilçeye. Askerlik Şubesi’nin
önüne gidince gönüllü olarak askere yazılmak için sıraya girenleri görünce çok gururlandık.
Yolda rastladığımız kimi tanıdıklar ya da tanımadıklar gözyaşlarını tutamıyordu.
Kıbrıs davası, halkımızın kanına, gözyaşına, eğnine, tinine işlemişti.
Türk
askeri, 20 Temmuz 1974 Cumartesi sabahı saat 06.05’ten başlayarak havadan
indirme, denizden çıkarma harekâtına başladı. Birkaç
gün sonra köyümüzden üç kişinin (Cengiz Kılıç-paraşütçü komando, Hasan
Hacıömeroğlu-topçu çavuşu, Tahsin Beşinci-piyade) ilk gün Kıbrıs’a çıktığını öğrendik.
Bu durum, tüm köylülerimizi gururlandırdı. Çok geçmeden Tahsin Beşinci
omuzundan yaralandığı için köye geldi. Gerçek bir kahraman gibi karşılandı.
Günlerce ondan Kıbrıs harekâtı dinlendi. Köyün merkezindeki çarşıya geldiğinde
hem köyümüzden hem de çevre köylerden sayısız kişi çevresini sarıp onun anlattıklarına
kulak kesilirdi. Sorular, üst üste gelirdi ona.
Kıbrıs
harekâtı sırasında ülkemize kayıtsız koşulsuz yardım eden İran, Libya ve
Pakistan’ın yöneticileriyle halklarına ne denli minnet duysak azdır. Bu harekât,
dostla düşmanı da ortaya çıkardı. Yıllarca NATO’da yan yana bulunduğumuz başta
ABD olmak üzere batılı ülkeler karşımıza geçtiler. ABD peş peşe ambargolar
uyguladı ülkemize. En temel gereksinim maddelerini bile bulamaz olduk. Bu
ambargolar, “Kötü komşu, insanı mal sahibi yapar.” atasözünün gereğince ulusal
savunma sanayimizi kurmamızı sağladı.
Bugün
Kıbrıs Barış Harekâtının 50. yılını gururla kutlamaktayız. Cumhuriyet’imizin
kuruluşundan beri sınırlarımız dışında yaptığımız ilk askeri harekattı. Bu
sınavdan alnımızın akıyla çıktık.
Zaman
içinde bazı siyasetçilerimiz Kıbrıs’ın Türkiye için ne denli önemli olduğunu
bir türlü anlayamadı. Anlayamadıklarında ne yazık ki düşmanın savunduğu
politikalara destek verdiler. Bunun en belirgin olanı da Annan Planı idi. Bu plan,
iyi ki de yaşama geçirilmedi.
Kıbrıs
Barış Harekâtının 50.yılı ulusumuza kutlu olsun.
Adil
Hacıömeroğlu
20
Temmuz 2024
Kıbrıs “Barış Harekatı’ nın “ 50. yılını kutluyor.Bütün şehitlerimizi , gazilerimizi saygıyla , rahmetle , minnetle anıyorum.Kıbrıs olayı devletler, milletler arası bir olaydır. Devletimizi , vatanımızı nasıl savunacağımızı dünyaya gösterimidir. Ada’ya barış getirmiştir.👏🙏🏻🇹🇷Ada’ da bağımsız olan KKTC ‘nın Ulusal Egemenliğinin ilk adımı olmuştur .Kıbrıs Barış Harekatı , barışın , özgürlüğün , milli duruşumuzun ve dayanışmamızın simgesidir.Sayın Bülent Ecevit ve Sayın Rauf Denktaş barış insanı iki güzel yürek.nurlarda uyusunlar.Değerli Adil Öğretmenim , bize yine geçmişe yolculuk yaptırdınız .Özel günler unutulmaz . Vatan sözkonusu olunca nefesler kesiliyor . Ankara’da biz de haberleri heyecanla takip ediyorduk.Ben de ortaokul 1.ci sınıfa gidiyordum .Arkadaşlarımın babaları göreve gitmişlerdi.Nasıl geçmiş 50 yıl sanki dün yaşanmış Elinize , yüreğinize sağlık .Var olunuz 👏🙏🏻💙🇹🇷🇹🇷Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilAnnan planı vatana ihanetti.
YanıtlaSilEcevit ve Denktal ve tüm ölen ve şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Amin Amin Amin inşallah
YanıtlaSilŞükran
YanıtlaSilKıbrıs için varını yoğunu ortaya koyan değerli siyasetçilerimizi ve askerlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum ADİL hocam.
YanıtlaSilO dönemde devlet dairesinde çalışan her bir memur kapıda sırayla nöbet tutardı. Bunlardan biri de işe yeni başlamış olan bendim. Ziyaretçilerden kimliklerini alır, hangi nedenle geldiğini öğrenir, imza karşılığında içeri girmesine izin verirdik. Hattâ daha sonra Kıbrıs’ta savaşmış ve yaralanarak gazi ünvanı almış biriyle iş arkadaşı olmuştuk. Eşi “çok bunalımlardan geçtiğini, resim yaparak unutmaya çalıştığını” anlatmıştı. Bu arkadaş hastalık sebebiyle vefat etti ve “Gaziler derneği” cenaze törenine katılmıştı. Rabbim tüm şehitlerimize rahmet etsin.🙏😢
Şükran Balekoğlu Yamak
Dipnot: Yukarıda “Şükran” adını paylaşan ben değilim.😊