20 TEMMUZ 1974


Lise 1’den 2’ye geçtiğim yaz dinlencesiydi. Öğretim yılı boyunca yaşadığımız ilçe merkezinden köyümüz gitmiştik. Bütün bir yazı köyde geçirecektik. Hem tarlada, bahçede çalışıyor; hem de bol kitap okuyordum. Köyün sessizliğinde, doğallığında kitap okumanın zevkine doyum olmaz.

Köyde iki evimiz vardı. Birisi, dedemden kalma eski ev, diğeri de babamın bin bir emekle yaptırdığı yenisi. Ailemiz, eski evdeydi. Ben ise yaz dinlencesinde yeni evde kalmaktaydım. Orada kitap okuyor, geceleyin yalnız başıma bu evde uyuyordum. Yemek ve iş zamanı eski evde ailemle birlikteydim.

19 Temmuz 1974 günü çok çalışmıştık. Çay dikmek için yeni evin bulunduğu arazideki fidanlıkta kesilen ağaçların köklerini söktük. Ardından kirizma yapıp oraya çay fidesi dikecektik. Sıcak bir günde ter topuğumuzdan çıkmıştı. Akşam yemeğinden sonra ben, yeni evin yolunu tuttum. Köyümüzde henüz elektrik yoktu. On dört numara gaz lambasının ışığında kitap okudum bir süre. Sonra lambayı söndürüp geceyi, gökyüzünü izledim. Gece yarısı uykuya yenik düşünce yattım.

Çocukluğumdan beri erken uyanırım. Uyanınca da yatakta duramam ve hemen kalkarım. 20 Temmuz sabahında güneşle uyandım. Elimiz yüzümü yıkayıp giyindim. Erkenden eski eve gidip bizimkiler uyanmadan inekleri sıcak bastırmadan, sabahın serinliği yitip gitmeden otlatmaya götürmem gerek. Sıcak bastırınca kara sinekler çıkıyor ortaya ve hayvanlara otlamak için aman vermiyorlar.

Giyinirken radyoyu açtım. Marş çalıyordu. Biraz şaşırdım. “Hayırdır inşallah!” dedim kendi kendime. Az sonra Başbakan Bülent Ecevit, az da olsa heyecanlı konuşması başladı. Kulak kesildim birden. Radyonun sesini açtım.

 “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’a indirme ve çıkarma hareketi başlamış bulunuyor. Allah; milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük bir hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz.” Sayın Ecevit’in konuşması kulaklarımda çınlamakta. Radyo elimde, eski evimize doğru koşuyorum. Bir yandan da radyoda marşları dinlemekteyim.

Eve gürültüyle geldim. Babama seslendim. O, üst kattadaki odanın camından başını çıkarıp: “Ne oldu sana? Ne bu heyecanın, bu telaşın?” diye sordu. Ben: “Kıbrıs’a çıktık. Savaş başladı.” dedim. Apar topar aşağı indi. Ev ayaklandı birden. Eski evimizin yarısı amcamlarındı. Amcamlar da ayaklanıp geldiler. Amcamın radyosu elinde. İki radyoda birden bangır bangır marşlar çalıyor. Az sonra Ecevit’in konuşması yeniden yayımlandı. Herkes soluğunu tutup dinledi onu. Heyecan, en üst düzeydeydi. Konuşmanın bir sözcüğü bile atlanmıyordu. Amcam tabancasını çıkarıp bir şarjör mermiyi boşalttı havaya. Sağdan soldan, farlı evlerden mermiler atılıyordu. Bu kutlama halkın yaşadığı coşkunun belirtisiydi.

Bülent Ecevit’in konuşması bitti. Yeniden marşlar, kahramanlık türküleri çalınmaya başlandı. Annem, hemen sobayı yakıp çayı demlemeye ve kahvaltımızı hazırlamaya girişti. Ben bir dilim ekmeğin üstüne tereyağı sürüp inekleri otlatmaya götürdüm. Döndüğümde radyolar yine açıktı. Söylenen her sözcük, belleklere işleniyordu.

Ailecek heyecanlı bir kahvaltı yaptık. Az sonra babam, bana ilçe merkezimiz Of’a gitmeyi önerdi. Kalkıp hazırlandık kaşla göz arasında. Köyümüz merkezine gidip dolmuşa bindik. Dolmuşlar dopdoluydu. O yıllarda köyümüzde ona yakın dolmuş bulunuyordu. Dolmuş, yola çıktı tıklım tıklım. Herkes yorum yapmakta. Hiç kimse, utku kazanacağımızdan şüphe etmiyordu. Devletimize, ordumuza, milletimize güven tamdı.

Of’a vardık. İlçe, ana baba günü… Köylerden insan akmış ilçeye. Askerlik Şubesi’nin önüne gidince gönüllü olarak askere yazılmak için sıraya girenleri görünce çok gururlandık. Yolda rastladığımız kimi tanıdıklar ya da tanımadıklar gözyaşlarını tutamıyordu. Kıbrıs davası, halkımızın kanına, gözyaşına, eğnine, tinine işlemişti.

Türk askeri, 20 Temmuz 1974 Cumartesi sabahı saat 06.05’ten başlayarak havadan indirme, denizden çıkarma harekâtına başladı. Birkaç gün sonra köyümüzden üç kişinin (Cengiz Kılıç-paraşütçü komando, Hasan Hacıömeroğlu-topçu çavuşu, Tahsin Beşinci-piyade) ilk gün Kıbrıs’a çıktığını öğrendik. Bu durum, tüm köylülerimizi gururlandırdı. Çok geçmeden Tahsin Beşinci omuzundan yaralandığı için köye geldi. Gerçek bir kahraman gibi karşılandı. Günlerce ondan Kıbrıs harekâtı dinlendi. Köyün merkezindeki çarşıya geldiğinde hem köyümüzden hem de çevre köylerden sayısız kişi çevresini sarıp onun anlattıklarına kulak kesilirdi. Sorular, üst üste gelirdi ona.

Kıbrıs harekâtı sırasında ülkemize kayıtsız koşulsuz yardım eden İran, Libya ve Pakistan’ın yöneticileriyle halklarına ne denli minnet duysak azdır. Bu harekât, dostla düşmanı da ortaya çıkardı. Yıllarca NATO’da yan yana bulunduğumuz başta ABD olmak üzere batılı ülkeler karşımıza geçtiler. ABD peş peşe ambargolar uyguladı ülkemize. En temel gereksinim maddelerini bile bulamaz olduk. Bu ambargolar, “Kötü komşu, insanı mal sahibi yapar.” atasözünün gereğince ulusal savunma sanayimizi kurmamızı sağladı.

Bugün Kıbrıs Barış Harekâtının 50. yılını gururla kutlamaktayız. Cumhuriyet’imizin kuruluşundan beri sınırlarımız dışında yaptığımız ilk askeri harekattı. Bu sınavdan alnımızın akıyla çıktık.

Zaman içinde bazı siyasetçilerimiz Kıbrıs’ın Türkiye için ne denli önemli olduğunu bir türlü anlayamadı. Anlayamadıklarında ne yazık ki düşmanın savunduğu politikalara destek verdiler. Bunun en belirgin olanı da Annan Planı idi. Bu plan, iyi ki de yaşama geçirilmedi.

Kıbrıs Barış Harekâtının 50.yılı ulusumuza kutlu olsun.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  20 Temmuz 2024

5 yorum:

  1. Kıbrıs “Barış Harekatı’ nın “ 50. yılını kutluyor.Bütün şehitlerimizi , gazilerimizi saygıyla , rahmetle , minnetle anıyorum.Kıbrıs olayı devletler, milletler arası bir olaydır. Devletimizi , vatanımızı nasıl savunacağımızı dünyaya gösterimidir. Ada’ya barış getirmiştir.👏🙏🏻🇹🇷Ada’ da bağımsız olan KKTC ‘nın Ulusal Egemenliğinin ilk adımı olmuştur .Kıbrıs Barış Harekatı , barışın , özgürlüğün , milli duruşumuzun ve dayanışmamızın simgesidir.Sayın Bülent Ecevit ve Sayın Rauf Denktaş barış insanı iki güzel yürek.nurlarda uyusunlar.Değerli Adil Öğretmenim , bize yine geçmişe yolculuk yaptırdınız .Özel günler unutulmaz . Vatan sözkonusu olunca nefesler kesiliyor . Ankara’da biz de haberleri heyecanla takip ediyorduk.Ben de ortaokul 1.ci sınıfa gidiyordum .Arkadaşlarımın babaları göreve gitmişlerdi.Nasıl geçmiş 50 yıl sanki dün yaşanmış Elinize , yüreğinize sağlık .Var olunuz 👏🙏🏻💙🇹🇷🇹🇷Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  2. Annan planı vatana ihanetti.

    Ecevit ve Denktal ve tüm ölen ve şehitlerimizin ruhu şad olsun.

    YanıtlaSil
  3. Amin Amin Amin inşallah

    YanıtlaSil
  4. Kıbrıs için varını yoğunu ortaya koyan değerli siyasetçilerimizi ve askerlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum ADİL hocam.
    O dönemde devlet dairesinde çalışan her bir memur kapıda sırayla nöbet tutardı. Bunlardan biri de işe yeni başlamış olan bendim. Ziyaretçilerden kimliklerini alır, hangi nedenle geldiğini öğrenir, imza karşılığında içeri girmesine izin verirdik. Hattâ daha sonra Kıbrıs’ta savaşmış ve yaralanarak gazi ünvanı almış biriyle iş arkadaşı olmuştuk. Eşi “çok bunalımlardan geçtiğini, resim yaparak unutmaya çalıştığını” anlatmıştı. Bu arkadaş hastalık sebebiyle vefat etti ve “Gaziler derneği” cenaze törenine katılmıştı. Rabbim tüm şehitlerimize rahmet etsin.🙏😢
    Şükran Balekoğlu Yamak

    Dipnot: Yukarıda “Şükran” adını paylaşan ben değilim.😊

    YanıtlaSil